GÜMÜŞHANE’DE BAYRAM İZLENİMLERİ

Bir kurban bayramı daha geride kaldı.

Bayram; kavuşmaktır,sıladır diyerek, 9 günlük tatili fırsat bilen  gurbetçiler memleketlerinin yolunu tuttular.

Bayramı, deniz ve kum olarak görenler var ama gönül dünyamızda bayramlar hep;

Sıladır,

Özlemdir,

Kavuşmaktır,

Ziyarettir,

Vefadır,

Kucaklaşmaktır,

Sıla-i rahimdir, gidip görmektir…

Yıllar sonra Eskişehir’den gelip Dörtkonak Köyü Ulu Cami’de   bayram namazı ile başlayan sevincimiz bu satırları yazarken de devam ediyor.

Uzun süredir görmediğimiz gerek Gümüşhane’deki ve gerekse Dörtkonak Köyümüzdeki komşularımızla,uzaklardan gelen dostlarımızla bayramlaşmanın kelimelerle tarifi yok!

Bayramın ilk saatlerinde Aksu Köyünün dar ve kıvrımlı yollarından geçip İsmail Kaya Beyin, kekik otuyla besleyip yetiştirdiği kurbanlıklar içerisinde seçtiğimiz kurbanımızı kestikten sonra aynı amaç için gelen Gümüşhane’nin efsane terzisi “Terzi Ali” Beyle ayak üstü gündemi konuştuk.

İl Özel İdaresi tarafından köylerine başlanılıp ancak sonrasında müsaade edilmeyen altyapı çalışmalarını anlatırken öfkesi ses tonuna yansıdı.

Sitemkardı…

Köy Hizmetleri zamanında birlikte çalıştığımız dozer operatörü Abullah Kaya ve İdris Kaya ile de hasret giderdik.

Aksu Köyü yeşil elbisesini giymişti.

Köyün etrafını sarıp sarmalayan çam ağaçlarının o nefis kokususunu  rüzgar alıp getiriyordu …

Karadeniz ikliminin hüküm sürdüğü bu coğrafyada yağan aşırı yağmurların etkisiyle olacak ki nereye gitsek farklı bir güzellikle karşılaştık.

***

Bayramın 2.günü…

Rahmetli babamın hayatta kalan birkaç arkadaşını köyde ziyaret etmek amacıyla ablalarım Hakime ve Hamiye ile birlikte önce köyümüzün en kıdemlisi Mustafa Ergin amcaya gittik.

İleri yaşına rağmen hafızası yerinde gayet sağlıklı gördüm.

Yılların yorgun çizgileri vardı alnında.

Bizi görünce iki elini açıp, yüzüne yayılan tebessümle “hoş geldin” diyerek sarıldık birbirimize…

Bir süre elimi sıkı sıkı tuttu.Bırakmadı.

Gönül coğrafyamda Mustafa amca farklıdır. Baba dostudur.

Anlattığı hikayelerle anıları tazeledik.

Öyle anlar oldu ki, içimde tarif edemediğim duygular yaşadım.

Bir ara göz pınarlarım yeşermedi değil.

Naif ses tonuyla anlattıkları etkileyiciydi.

12 Yıl Köyümüzün Kooperatif marketini işlettiği yıllara götürdü beni.

Şimdiki gibi cep telefonunun olmadığı,sadece köyde kooperatifte bulunan çevirmeli telefondan Gümüşhane’yi aramak istediğinde hep Torul ilçesinin santral engeline takıldığını hatta bazı operatörlerin kendisini çok yorduğunu buruk bir ses tonuyla anlattı.

Sohbetimizin sonlarına doğru şu sözleri adeta 90 yıllık hayatının özetiydi:

“Yaptığım her işi Allah rızası için yaptım.Hangi saatte olursa olsun gelen kimseyi geri çevirmedim.İşimi severek yaptım…” diyen Mustafa amcaya o zamanlar çok merak ettiğim kelpetenle diş çekme hikayesinin nasıl başladığını sordum?

Öyle ya köydesiniz. Günün bir vaktinde dişiniz dayanılmaz biçimde ağırıyor.Ne yapacaksınız?

Mustafa amcaya müracaat etmekten başka çareniz yok.

Yıllar öncesine gitti.

Bir garip tebessüm titreşti dudaklarında.Gözlerini dalgın dalgın önce bana sonra karşısındaki pencereye doğru çevirerek:

”Kızım Ballı’nin dişleri çok ağırırdı. Köyde sadece deden Şükrü hoca (annemin babası)  kelpetenle diş çekiyor. O olmayınca Ahmet Usta çekerdi. Bir gün yine gittik dedene.Kızımın dişini çekti.Bende onu dikkatli  izledim. Eve dönünce bende diş çekebilirim dedim kendi kendime. Bir kelpeten ayarladım başladım. Fransa’da bir akrabam vardı.Onu arayıp 2 adet diş çekme kelpeteni sipariş verdim.Getirdi. Hiç unutmam o zamanın parasıyla 200 Tl. ödedim. Ondan sonra başladım diş çekmeye. Tahminime göre ikibine yakın diş çekmişimdir.”

Söylediği sayı içerisinde bu satırların yazarıda var. Rahmetli babaannem götürmüştü beni.

Ne günlerdi…

Bir sonraki bayram ziyareti durağımız köyümüzün efsane muhtarı olarak bilinen Şaban Balki amca oldu.

O’da baba dostu.

Her Gümüşhane’ye gittiğimde ziyaret ederim.

Babamla olan anılarını dinlemekten haz alırım.

Köy hakkındaki görüşleri ise tam bir hazine…

Konuşurken dalıp dalıp gitti maziye.

Sanki o günleri tekrar yaşıyor gibiydi.

Sözlerinin bir yerinde dudaklarından dökülen şu cümleler  yok mu; “Senin baban içi-dışı bir olan adamdı. Açık sözlüydü.Muhtarlık seçimlerinde bunu görürdüm. İyi bir arkadaştı.Şiran’da çalışırken beni bırakmadı bir gece misafiri olmuştum. Çok anılarımız var. Dürüsttü.Allah rahmet eylesin. Ben razıydım…”

Bir evladın babası için duyacağı bu sözler bulunduğumuz odada duygusal anlar yaşattı bizlere!

Yanağımı ıslatan göz yaşlarına bir süre engel olamadım.

Şaban amcanın babama karşı içinde sakladığı samimi duygularının dışa yansımasıydı.

O an göz kapaklarımın ardına bulut bulut bir baba özlemi gelip oturdu.

Öyle anlar vardırki insanoğlunun hayatında.

Birkaç saniye sürer ama etkisi bir ömür devam eder.

Bende böyle bir anı yaşıyordum muhtarımızn yanında.

Allah sağlıklı uzun ömürler versin.

Vedalaşıp ayrıldık birbirimizden…

Kurban Bayramında köyümde gönül heybeme koyduğum  çok anılarım var…

Bayramın üçüncü günü bize göre dünyaca ünlü Şiran Tomara şelalesi gezimiz…

Bayramın dördüncü günü ise,yeğenim Muhammet Can ile kızımız Merve’nin Trabzonda düğün merasimi.

Sonrası gün dağların arasında baraj gölü manzaralı bir yıldız gibi parlayan Özkürtün Beldesine ailece yaptığımız ziyaret ve Belediye Başkanı Yakup Turgut Bey ile Kürtün Belediye Başkanı Enver Şen Beylerle geçen heyecanlı saatler hoş sohbetler…

Daha niceleri…

Sevdiklerimizle birlikte nice bayramlara…

YORUM EKLE