GÜMÜŞHANE’DE ÖĞRENCİ OLMAK

Yıl 1989. Ankara gibi bir şehirde öğrenci olmanın ve okuyabilmenin ne zor iş olduğunu tahmin etmeye gerek yok sanırım. Çileyle ve yoklukla dolu dört yılın ardından mezun olmak ve bir yıllık aradan sonra öğretmen olarak atanmak hayatımın belki de en güzel baharıydı.

Öğrenci iken ne devlet kredisi ne de herhangi bir burstan faydalanmayan biri olarak bugün öğrenciliğin hele gurbette ne menem bir keşmekeş olduğunu bilmek için kâhinliğe gerek yok sanırım.

Dün küçücük bir bursa ve himmete muhtaç iken bugün Rabbime binler kez teşekkür ederek burs verir hale gelmenin bahtiyarlığındayım. El odur ki verdiğini gizleyebilendir. Onca kahramanımız vardır ki yaklaşık 10 yıldır onların himmetleriyle Gümüşhaneli yetim öğrencilere az da olsa burs ulaştırıyoruz. Ve onlar kesinlikle isimlerinin gizli kalmalarını ister ki doğru olan da budur. Ben şahsım olarak verdiklerini gizleyenlerin duacısıyım. Bir tekerlekli sandalyeyi şoşartarak adeta törenle hak sahibine verenleri de gördük çok şükür. Gördüm ve insanlığımdan utandım.

Gelelim asıl konuya. Bugün Gümüşhane ve Gümüşhaneli olarak çaresi okumak olan bir toplumuz. Bir yanda çiçeği burnundaki üniversitemiz Gümüşhane Üniversitesi. Şehrimize katma değer katan en büyük varlığımız. Şehrin ufuklarını zorlayan tek dayanağımız. Gözbebeğimiz, can damarımız, yaşam felsefemiz, biricik varlığımız. Başında hayallerin ötelerini hayal eden, gecesini gündüzüne katan, tüm önyargılara kulak tıkayan ve şehrin ufuklarını zorlayan genç bir rektörü var. Rabbim onun yar ve yardımcısı olsun.

Şehir küçük, şehir mahrum, şehir kabuğunu kıramamış, şehir yokluklar içinde. Şehirli olarak maalesef öğrencinin psikolojisine yabancı, gelişime kapalı, ekonomik rantı ön plana alan ev sahibi profilindeyiz. Şehir sosyal aktivitelerden uzak, ticaret merkezlerinden mahrum, yurt açısından yetersiz, evlerin kira bakımından yetersiz ve pahalı, şehrin bakış açısından muzdarip bir ruh-i haletiye içerisinde.

O halde ilk sözüm Gümüşhanelilere olacak. Gelen öğrenciler farklı kültür ve özelliklere haizdir. Onları olduğu gibi kabullenmek gerekir. Onları kendi evladımız yerine koyarak onlara insaf ölçüsünde yaklaşmamız gerekiyor. Onlara her anlamda yardımcı olmak hem insanlık hem de vicdani sorumluluğumuzdur. Onlara göstereceğimiz muamele bu şehrin kimliği olacaktır.

İkinci sözüm öğrencilere olacak. Sizler elbette bu şehrin misafirlerisiniz. Geldiğiniz beldelerin kültürü ile bu şehrin kültürü arasında fark vardır. O yüzden hal ve hareketleriniz yadırganabilir. Bu konuda anlayış sizlere düşecektir. Tuttuğunuz evlerde kızlı erkekli vur patlasın çal oynasın durumları bizleri rahatsız etmektedir. Sizin davranışlarınız bu şehrin kimliğine ters düşemez.

Sizi bir Gümüşhaneli eğitimci olarak en iyi anlayanlardanım ancak sizlerde yokluklarla mücadele eden kabuğunu kırmaya çalışan bu şehri anlamaya çalışın.      
YORUM EKLE