HAKKIMI HELAL ETMİYORUM

Devletin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım diyen Sultan Abdülhamid Han tahttan indirilirken şu sözleri söylemiştir: “Otuz üç sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım. Elimden geldiği kadar hizmet ettim. Hâkimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resulullah’tır. Bu memleketi nasıl buldumsa, öylece teslim ediyorum; hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi Cenab-ı Hakkın takdirine bırakıyorum. Ne çare ki, düşmanlarım bütün hizmetlerime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak oldular.”

Çanakkale Savaşı sırasında her ihtimale karşı saltanatı Eskişehir’e taşımaya hazırlanan ve II. Abdülhamid’i de yanında götürmek isteyen Sultan V. Mehmed Reşad’a, : “Ceddim Fatih Hazretleri İstanbul’u alırken, son Bizans İmparatoru şehirden kaçmayı düşünmemiş, ordusu başında ölmüştür. Biz, Bizans imparatorları kadar da mı olamıyoruz ki, şehri bırakmayı düşünüyoruz? Osmanlı Hanedanı İstanbul’u terk ederse bir daha oraya dönemez. Muhterem biraderime söyleyin; İstanbul’dan bir adım bile dışarı atmam” demiştir.

Vakti zamanında Sultan II. Abdülhamid'e yapmadıklarını bırakmadılar...

Onu yolsuzlukla, dinsizlikle, vatana ihanetle suçladılar...

Ona "Kızıl Sultan" yakıştırması yaptılar...

Ülkenin bütün düşmanları, Düvel-i Muazzama onun altını oydu...

Her kesimden insan, öyle ki bazı din âlimleri bile kendisine hınç besledi, ondan nefret etti ve ona küfretti...

Sürekli darbe girişimleri ve suikastlara maruz kaldı…

Haklılığı çok sonra ortaya çıktı cennet mekân Abdülhamid'in...

İş işten geçtikten ve devlet parçalandıktan sonra ona karşı çıkan herkes büyük bir pişmanlık yaşadı...

Bir darbe ile tahtından indirilen Sultan II. Abdülhamid, o günlerde şöyle bir duada bulundu:

Helal etmiyorum!

Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere hakkımı helal etmiyorum...

Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar; hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde parçalasalar hakkımı helal ederdim de, Sevgili'nin (sallallahu aleyhi vesellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!

Allah'ım!

Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allah'ım!

Yâ Adil!

Bana "Kızıl Sultan" adını takan ve devrilmem için ellerinden geleni yapan Ermenileri, şimdi beni devirenlere parçalatıyorsun...

Bu cellatları da kim bilir kimlere parçalatacaksın?

Fakat yâ Rahman; adaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz... 

Bize acı! 

Resulünün, Sevgili'nin, Kâinatın Efendisi nurunu kaybeder gibi olduğu için bu hale gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et...

Yâ Kâdir!

Kundaktaki yavruyu almış kaçıran leş kuşunu düşürüp, çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir...

Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allah'ım!

Yâ Ma'bud!

Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum... 

Ama tek vakit namazım olduğunu iddiaya da nefsimde kuvvet bulamıyorum... 

Huzurunda eğileceğime, kaskatı kalıyorum ve duada ruh teslim edeceğime, yatağımda kıvranıyorum... 

Sana kulluk gösteremeyen bu kulunu affet Allah'ım... 

Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda seni bir kere anabildim, Resûl'üne bir kez bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et...

Yâ Sübhan!

Şu titrek elleri, kıyamet gününde sana "ümmetim, ümmetim" diye yalvaracak olan Habibinin eteğinde, şimdi "milletim, milletim" diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme... 

Milletimi evvelâ, "Ba'sübâ'de'lmevt"siz bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahte kurtuluşlardan kurtar…

ve O'na bir gün gelecek KURTARICILARI, gerçek KURTULUŞU nasib eyle...

Benim artık bu dünya gözüyle görebileceğim hiçbir saadet ümidim kalmadı... 

Bari felaketi olsun bana daha fazla gösterme Allah'ım... 

Ayakta duramaz haldeyim, vâdem ne gün dolacak Allah'ım!

Biz de vatanımıza, milletimize ihanet edenlere,  vatanımıza, milletimize ve kutsallarımıza ihanet edenlerle iş tutanlara HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ. 

YORUM EKLE