HAVA TAM DEPRESYONLUK AMA GİRMEYECEM

Merhaba.

Çok değişik halk hikâyeleri duyduğum depresyon ile ilgili biraz konuşalım istedim.

İnsanlarla birebir ilişki içinde çalışmayı gerektiren meslekleri yürütenlerde sık görülen bir tür stres olan “tükenmişlik” kavramı ilk kez Freudenburg (1974) tarafından ortaya konmuş ve günümüzde kabul gören tanımı Maslach tarafından 1981’de yapılmıştır. Maslach tükenmişliği, kişinin profesyonel iş yaşamında ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde olumsuzluklara yol açan özsaygı yitimi, kronik yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının gelişimi ile birlikte seyreden fiziksel, duygusal ve entelektüel tükenmeyle karakterize bir sendrom olarak tanımlamış ve üç ayrı alt kategoriye ayırmıştır: Duygusal tükenme (emotional exhaustion), depersonalizasyon (depersonalization) ve kişisel başarı (personel accomplishment) eksikliği.

Duygusal tükenme, kişinin duygusal yönden kendisini yıpranmış hissetme ve aşırı yüklenilmiş olma duygularını gösterirken; depersonalizasyon, başkalarına karşı olumsuz ve alaycı tutumları ifade etmekte ve çalışanların hizmet verdikleri kişilere birer insan yerine nesne gibi davranmasıyla kendini göstermektedir. Kişisel başarı ise, sorunun üstesinden gelme ve kendini yeterli bulma olarak tanımlanmaktadır.

Depresyon toplumda sık görülen bir bozukluktur, tanımlanması Hipokrat dönemine kadar uzanır. Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük etkinliklere karşı isteksizlik ve yaşamdan zevk alamama durumu vardır. Ek olarak zamanla kişide kederli ve üzgün bir duygu durumu ile birlikte görülen bazı değişiklikler oluşur. Bu durumda kişi her şeyi olumsuz olarak değerlendirerek karamsarlık düşünceleri ile geçmişi ve geleceği düşünmeye başlar. Geçmişte yaşanmış olayların olumsuz ve kötü taraflarını görerek kendisini suçlu ve cezalandırılmış hisseder. Aynı şekilde geleceği de umutsuz ve karamsar görerek gelecek adına çaresizlik düşünceleri iyice pekişir. Kişi yaşamdan zevk alamaz hale gelerek yaşamanın anlamsız olduğunu düşünecek kadar kendini çökkün hissedebilir. Bu olumsuz bakış günlük yaşamına, kişilerarası ilişkilerine yansıyarak onun okul ve/veya iş yaşamındaki performansının düşmesine neden olabilir.

Depresyon için risk etkenleri nelerdir?

  • Erken ebeveyn kaybı
  • Madde ve alkol kötü kullanımı
  • Anksiyete bozuklukları
  • Kadın olmak
  • Erken ebeveyn kaybı
  • Düşük sosyoekonomik düzey
  • Ayrı yaşama, boşanmış olma
  • İşsizlik: İşsizlik depresyonda risk etkeni olması yanında işte verimliliği azalmasının önemli nedenlerindendir.
  • Daha önce depresyon geçirmiş olma
  • Yakın zamanda önemli yaşam olayları, stres etkenleri
  • Kişilik yapısı
  • Çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel kötü davranılma öyküsü
  • Bazı ilaçlar
  • Tıbbi hastalıklar
  • Hormonal değişiklikler.

Depresyonun nedenleri nelerdir?

Birçok psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi depresyonda da tüm kliniği açıklayacak bir model bulunmamaktadır. Genel kabul gören görüş beyinde kimyasal iletimde rol alan maddelerle ilgili bir dengesizliğin olmasıdır. Bu dengesizlik çevresel nedenlerden etkilenmektedir.

Depresyon belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz;

  1. Çaresizlik ve umutsuzluk duyguları aşırı hissedilir. Genellikle hayata kasvetli bir bakış açısı vardır. Hayatta hiçbir şeyin iyi olamayacağı ve durumun asla iyileşmeyeceği düşünülür.
  2. Günlük yapılan aktivitelere karşı ilgi kaybı ortaya çıkar. Eskiden yapılan hobiler, eğlenceler ve sosyal aktivitelerle ilgilenilmez. Genel olarak sevinç ve zevk duyma hissi kaybolur.
  3. Kilo değişiklikleri ortaya çıkar. Önemli kilo kaybı ya da kilo artışı yaşanır. Bu değişim vücut ortalamasının yüzde 5’inden daha fazla bir değişimdir.
  4. Uyku düzeninde bozukluk ortaya çıkar. Uykusuzluk ya da sabah uyanamama gibi durumlar gözlemlenir.
  5. Öfke veya sinirlilik hali süreklidir. Tolerans seviyesi çok düşüktür. Kişi sürekli tedirgin ve huzursuzdur. Kısa süreli öfkeler yaşanır ve herşey onu sinirlendirir.
  6. Enerji düşüklüğü görülür. Sürekli yorgun ve halsiz hissetme hali vardır. Küçük ve basit işlerde bile yorulup, bunların tamamlanması uzun sürebilir.
  7. Kendinden nefret etme hali ortaya çıkar. Suçluluk ve değersiz hissetme durumu vardır. Özellikle yapılan hatalara karşı kişi kendini en sert şekilde eleştirir.
  8. Bağımlılıklar artabilir. Madde bağımlılığı, kumar ya da hızlı araba kullanma gözlemlenir.
  9. Konsantrasyon problemleri yaşanır. Odaklanmada, karar vermede veya bir şeyleri hatırlamada sorunlar ortaya çıkar.

Depresyonun normal yastan ne farkı vardır?

Yasta üzüntü, ağıt, değişkenlik gösteren anksiyete, kötü rüyalar ve buna bağlı uyku sorunları, uykusuzluk, iştahsızlık, kilo kaybı ve normal etkinliklere karşı ilgi azlığı gibi depresyonda da izlenebilen belirtiler bulunur. Normal yasta bu belirtiler zamanla azalarak kaybolur. Sıklıkla da hekim müdahalesi gerekmez.. Depresyonda benlik saygısı azalırken kayıp ardından izlenen depresif durumlarda benlik saygısı korunur. Kendilerini değersiz bulmazlar, ağır suçluluk duyguları da olmaz. Ayrıca işlevsellikte önemli bir kayıp da olmaz.

Depresyon olgularında intihar olasılığı ne kadardır?

Duygu-durum bozukluğu gösterenlerde intihar düşünce ve eylemleri % 20-40 kadardır. İntiharları gerçekleştirenlerin geçmişlerinde de intihar girişimleri bulunmaktadır. İntihar riski belirtilerin şiddeti ile her zaman bağlantılı değildir. Yaşlılarda intihar olasılığı gençlere göre iki kat daha fazladır. İntiharla ilgili konuşanlarda olasılığın daha az olduğu düşüncesi yanlıştır. Hastanede yatan olgularda intihar girişimi oranı % 15 kadardır. Depresyon olgularının % 15’i intiharla ölmektedir. Tüm intiharların % 70’i depresyon olgularıdır.

Depresyon olgularının hastaneye yatması zorunlu mudur?

Depresyon tedavisinde hastaların yatırılması genellikle gerekmez. Aşağıdaki özellikleri taşıyan hastaların yatması gerekebilir.

  • Ciddi intihar düşünceleri gösterenler
  • İntihar planları yapanlar
  • Kendine ve çevreye zarar verme eğilimi olanlar
  • Gıda reddi olanlar
  • Ayaktan tedaviyi sürdürme güçlükleri
  • Psikotik özellik gösterenler
  • Ciddi intihar girişimi olanlar

Depresyon tedavi edilebilir bir hastalık mıdır?

Evet. Depresyonda tedavide işbirliği yapan hastalarda tedavinin başarısı hemen hemen kural gibidir. Olgular tedaviye yüksek oranda yanıt verir.

Psikoterapi yarar sağlar mı?

Evet. Bilişsel, davranışçı tedaviler, kişiler arası ilişkilere yönelen psikoterapiler depresyonda yarar sağlar. Hafif depresyonda psikoterapi öncelikli olarak seçilebilir.

Depresyon Tedavisi Nedir?

Depresyon tedavisi kişiye özeldir. Çünkü depresyon kişileri aynı şekilde etkilenmez. Bir kişi için işe yaratan tedavi başkası için işe yaramayabilir. Depresyonu tedavi etmek için en iyi yol tedavi seçenekleri hakkında bilgi sahibi olmak ve bunları ihtiyacı karşılayacak şekilde uyarlamak olacaktır.

Depresyon da zihinsel bir rahatsızlık sayılmaktadır. Ancak tedavi edilebilmektedir. Depresyonlu kişilerin yaklaşık yüzde 85’i tedaviye olumlu yanıt vermektedir. Tedavi sonrasında neredeyse tüm hastalarda semptomların azaldığı ve yaşam kalitesinin arttığı gözlemlenir.

Bir tanı ya da tedaviden önce uzman bir hekimle görüşülmeli ve fiziki bir muayene de dahil olmak üzere ayrıntılı teşhis sürecinden geçilmelidir. Depresyonun tiroit problemi gibi tıbbi bir durumdan kaynaklanmadığına emin olmak için de kan testi yaptırılmalıdır. Durumu değerlendirmek, bir tanı koymak ve bir hareket planı belirlemek için spesifik semptomları, ailenin tıbbi geçmişini, çevresel faktörleri tespit etmek önemlidir.

Depresyon Tedavisi Nasıl Olur?

Depresyon tedavisinde genel olarak ilaçlar ve psikoterapi yöntemi kullanılır. Bazı durumlarda beyinsel sorunlar, kişilerin depresyonuna girmesine neden olabilir ve tedavi süreçlerini etkileyebilir. Bu durumlarda da kişinin beyin kimyasını düzenlemeye ve değiştirmeye yardımcı olunması için antidepresanlar kullanılır. Bu ilaçlar alışkanlık yapıcı, ağır sakinleştiriciler değildir.

Depresyon tedavisinde, antidepresan kullanımının ilk haftalarında bir miktar iyileşme olsa da asıl fayda iki yada üç ay sonrasında görülmeye başlar. Hasta, birkaç hafta sonrası iyileşme hissederse veya hissetmediği durumlara göre uzman doktor ilaçların dozajını arttırabildiği veya eksiltebildiği gibi ilaçları da değiştirebilir. Doktorlar, genel olarak semptomlar düzelmiş olsa bile altı ya da daha fazla ay boyunca ilaç kullanımına devam edilmesini önermektedir.

Depresyon tedavisinde psikoterapi sıklıkla kullanılmaktadır. Orta ve şiddetli depresyon tedavilerinde ise antidepresan ilaçlar kullanılır. Psikoterapide, depresyonun ciddiyetine bağlı olarak, süreç birkaç hafta veya daha uzun da sürebilir. Ortalama 10 ile 15 seans sonrasında önemli gelişmeler elde edilir.

Depresyon tedavisinde, elektrokonvülsif tedavi (ECT), hastanın diğer tedavilere cevap vermediği şiddetli majör depresyon ya da bipolar bozukluğu olan durumlarda başvurulan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavide anestezi altındaki hastanın beynine kısa elektrik akımları verilir. Bu tedavi, uzman psikiyatr, anestezi uzmanı ve bir hemşire gibi eğitimli tıbbi profesyonellerden oluşan bir ekip tarafından uygulanır.

Sonuç olarak ZEVK ALAMAMA / İSTEKSİZLİK bu iki belirti depresyonda önemli rol oynar. Bu iki belirti hayatın akışı içinde karşımıza ara sıra çıkarlar. Önemli olan bu belirtiler ciddi anlamda sizi rahatsız ediyor olmasını fark etmek ve yardıma ihtiyacınız olduğunu kavramak. YOKSA her kişi hayatın akışını bir ırmak akıntısına benzetecek olursak; bazen küçük göller oluşturmak için birikir ve akmaya devam eder. Unutmayalım ki akmayan ırmak bir gün kuruyacaktır. Küçük göllerin önünü bazen ağır taşlar kapatabilir. Bu taşları her zaman tek başınıza kaldıramayabilirsiniz. Beraber yapabileceğimize güveniyorum.

Mutlu günler J

Kaynakça:

https://npistanbul.com/

http://www.psikiyatri.org.tr/

YORUM EKLE