HAYAL BU YA

Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.
Yahya Kemal Beyatlı

Evet, darılmasın hiç kimse. Ben doğduğum, ait olduğum ve ailemle yaşadığım bu şehrin en azından çevre illere göre daha temiz, daha sağlıklı ve daha yaşanabilir olmasını arzu ediyorum. Tarihi fotoğraflarına gıpta ile baktığım bu şehir üzerinde tarih boyunca birçok uygarlıklar mekân tutmuş, dağlarında ve yaylalarında otağ kurmuş, İpek Yolu kavşağında kervanlara gözcülük etmiş, Zigana’dan Toroslara el uzatmış olan bu gümüş kentin o masal günlerini arıyorum.

Gözelerinden kana kana abı hayat yudumladığım, genetiğiyle oynanmamış has tohumların bereketli topraklarda bize sunduğu nimetlerine kanaat getirdiğim, tandırın kara dumanında gözleri yana yana anasının verdiği tandır ekmeğine mis gibi yayık tereyağını katık ettiğim o günleri özlüyorum. Salı Pazarı’ndan dönecek olan Kor Fayık Emmi’nin emektarını gözlemeyi, babamın getirdiği şehir ekmeğine domatesi katık etmeyi ve hasır üstüne sırt üstü uzanarak hapenk penceresinden gökyüzünde raks eden yıldızları seyretmeyi özledim.

Henüz kirlenmemiş olan Harşit Çayı’nın suladığı bağ ve bahçelerinde elma toplayan, ceviz gogoflayan, dut silken Gümüşhaneli babaları ve pembe panjurlu konakların bahçelerinde kazanda dut pekmezi kaynatan, lemis pişiren gül çehreli, elma yanaklı, yüreği nakışlı anneleri arıyorum.

Her şeyden önce bozmadığımız kardeşliğimizi, Gazipaşa İlkokulunu ve başöğretmen Fahri Akagün’ü özlüyoruz. Hasret ve muhabbetle Gümüşhane Zafer Meydanı’nda bayraklar ve flamalarla yapılan bayramları ve kurtuluş günü merasimlerini arıyoruz. Henüz yerle bir etmediğimiz eski Valilik binasını, Halkevi ve diğer ahşap konakları hayal ediyoruz.  

Komşuluk hakkının miras gibi bilindiği, komşusu aç iken tok yatılmadığı, küfür, sitem ve kavgaların olmadığı o muhteşem günleri arıyoruz. Konaklardan bahçelere, bahçelerden yollara sihirli bir muştu gibi yayılıveren Gümüşhane türkülerinin o hoş nağmelerini ve sevdasını arıyoruz.  

Küçücük olsa da belli bir plan dâhilinde bahçe, yol ve bağ nizamlı şefkat ve sevgi abidesi evleri, daracık ama bakımlı sokakları, eski Gümüşhane beyefendisi olan insanlarını özledik.

Fırıncı Sait Aga’nın puf ekmeğini, Karabeylerin dükkânını, Kemal Akçay’ın sinemasını, eski Kemaliye Camii’ni, Tango Köprüsü’nü, Sanların bakkaliyesini, Paşa Dayının muhabbetini, Kaleli Cemal Alemdarın efkâr dağıtan türkülerini, Remzi Akagün’ün kemanı eşliğinde resitallerini özledik.

Ve şahsi olarak; babamın gurbet dönüşlerini, zemherinin soğuğunu, dağların heybetini, çobanların kaval sesini, köy odalarında dinlediğim Battal Gazi Destanlarını, insanların çaresizliğini, dağlarda kurt çığlıklarını, derelerde kurbağa seslerini, cızlavut lastiklerimi, koltuğumun altında tezek taşıdığım okula gidiş ve gelişlerimi özledim.

Ve inanın gelinen bu haddede kurduğum veya kuramadığım hayalleri ve düşlerimi dahi özlüyorum. 
YORUM EKLE