HAYALLER AY KUYRUĞU, GERÇEKLER YAĞ KUYRUĞU

“Sıvı yağ kıtlığı olacak” iddiaları ile üç harfli marketlere hücum eden vatandaşların, ibretlik görüntülerini ekranlardan izlediğimde derin bir eyvahhh dedim!

Gözlerime inanamadım.

Raflarda resmen Ayçiçek yağı talanı yaşandı.

O sataşmalar, kavgalar, kalabalıklar kasa önlerinde bağrışmalar aman Allah’ım…!
Görüntüler savaşta olan Ukrayna’da değil benim ülkemde yaşanıyor!

Bu manzara bir kez daha gösterdi ki toplum olarak bir kıvılcımla alev topuna dönebiliyoruz.

Dernek başkanının bir cümlesi izdihama sebep oldu.

Vatandaşlar sıvı yağ almak için marketlere koştu.

Peki neden bu duruma gelindi?

Görüntüler, “Tarım ülkesiyiz” sözünün anlamını yitirdiği ayrıca her araziye gittiğimde verimli tarım arazilerinin ekilip biçilmediği gerçeğinin acı faturasıydı…

Tarımla uğraşan köylüler terk etmişler yerlerini yurtlarını.

Köyler adeta “huzur evi”ne dönmüş durumda!

Sayıları bir elin parmağını geçmeyen ak saçlı dedeler,nineler köylerin kalan sakinleri.

Gençler terk etmişler buraları… Tarımsal faaliyetlerden istediği geliri kazanamayınca soluğu şehirlerde almışlar.

Ne yapsınlar. Emek verip yetiştirdiği ürün para etmiyor. Mazot,gübre,tohum,ilaç fiyatları el yakıyor.

Bu sebeple tarım kırsalda can çekişiyor.

Böyle olduğu için marketlerdeki istenmeyen görüntüleri görmeye başladık!

Hiç unutmam…Rahmetli babam yıllar evvel anlatırdı: “Cihan harbinde ve son olarak Kıbrıs harekatı zamanında sen bilmezsin oğlum, eskiden gazyağı,tüp kuyruğu olurdu. Kuyruğa girer elimizdeki karneyle bu ürünleri alırdık…”  diye…

Gazyağı kuyruğunun tahtı sallandı.

Keşke babam hayatta olsaydı da dün yaşananları görebilseydi.

Ne derdi acaba…

İçler acısı bir durum!

Adeta tarih tekerrür ediyor.

Necip milletimize yakıştıramadığım görüntüler.

İzledikçe yüreğim sızladı!

Nedir bu stokçuluk hastalığı?

Yoksa Ukrayna-Rusya savaşı bir dünya savaşına mı evrildi de haberimiz yok?

Ne oldu bize?

Bir haber duyuluyor ve insanlar birden marketlere, akaryakıt istasyonlarına saldırıyor.

Neyse…

Birde tüketici açısından bakalım!

Para ağaçtan toplanmıyor. Geliri kısıtlı insanın, emeğinin hakkını enflasyona karsı korumaya çalısması en büyük hakkı.

Fiyatlar gelen zamlarla her gün artarken, calışanın geliri senede bir, bilemedin iki defa artıyor.

Her hafta aldığın bir ürüne her hafta daha fazla ödeyeceğine, gücün varken tek seferde almak daha hesaplı geliyor insanlara ki bu şekilde davranıyorlar.

Ekonominin alarm zilleri çalmaya devam ediyor. Gün aşırı gelen akaryakıt zamları bir yanda, gıda zamları diğer yanda.

 Her şey bir yana bazı açıklamalar var ki adeta aklımızla alay ediliyor.

Avrupa ile Türkiye kıyaslaması yapılarak milletin gazı alınmaya çalışılıyor.

Keşke gerçek olsa!

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı televizyonlara çıkıp “Bir buçuk aylık yağ stoğu kaldı” dediğinde ülkenin havası bir anda değişiyor.

Belki de onun görevi yetkilileri uyararak tedbir alınmasını sağlamak.

Dediğine göre yağlı tohum ihtiyacımızın %55 Rusya’dan %15 ise Ukrayna’dan temin ediliyor.

Dışa bağımlıyız yani!

Yarın aynısı un, şeker,pirinç,makarna vs için de olacak diyenler var.

Yerli malı haftalarında “tarımda kendine yetebilen birkaç ülkeden biriyiz” diye övünürken, “paramız var ki ithal ediyoruz”a evrilmek, nasıl bir akıl tutulmasıdır, anlaşılır gibi değil!

Neyse…

"Kınamayınız kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz." ilahi gerçeğini yaşadığımız günlerden geçiyoruz.

Allah yardımcımız olsun!

Marketlerde yaşanan bu vahim görüntüleri gördükten sonra olası bir savaş durumunda neler olacağını düşünmek bile korkunç!

Yüz yıl önce ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne demişti:“Buğdayını, etini, sütünü, bilimini, sanatını kendin ürettiğin sürece özgürsün.”

Acı olan; hala etrafımızda; dış güçler, küresel oyunlar, savaş çıktı, pandemi var, her ülke de enflasyon var diyen insanların olması.

Soruna doğru teşhis koyabilmek önemli!

Tarlaları terk ettik. İthalatı destekledik. Tarımdan anlamayan kişileri yetkili görevlere atadık.  Çok sebep var.

Günün sonunda Rusya, Ayçiçek yağı taşıyan gemilerin limanlardan çıkışına izin vermediği için bu panik havası oldu.

Buradan ders çıkarıp özeleştiri yapmak mecburiyetindeyiz.

Tarım politikaları baştan aşağı değişmelidir. Tarım en önemli stratejik bir konudur.

Tarlaların ekimi teşvik edilmelidir. Tohum, gübre, akaryakıt desteği   –gerekirse- ücretsiz mutlaka verilmelidir. Başka çare yok.

En güçlü silahlarla askerini donat. Ama o askerin karnını doyuramazsan elindeki silah bir işe yaramaz! Buda tarımla olur.

Gıdada dışa bağımlılıktan kurtulabilmek için kurtuluş savaşı başlatmanın zamanı geldi.

Göstermelik denetimler yapmak yerine kalıcı çözümler üzerinde çalışmak gerekir.

Çünkü Milli Ekonomi’nin temeli tarımdır.

YORUM EKLE