HAYATIMIZDAKİ ÖĞRETMEN

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum”
Hz Ali (RA)

Hemen hepimiz bembeyaz bir sahife olan beynimizle onun maharetli ellerine teslim edilen öğrenciler idik. Tabiri caizse onlar birer cevher avcısı misali içimizde yer alan o cevheri arayıp bulan, onu en iyi şekilde tezyin eden ve bugün bizleri birer karakterli insanlar haline getiren o mükemmel sanatkârların eseriyiz. 

İnsanız hat yaparız ki hata insanla hemhal olan bir özellik olsa gerek. Ailede temelleri atılan, çevrede şekillenen ve nihayetinde okulda öğretmenlerin elerinde son haline getirilen varlıklarız.

Hani hepimizin havsalasında yer alan şu şiir gibi günah da sevap da ona ait değil mi?

Ben bir gülüm, sen bahçıvan,
Çok açarsam, eser senin,
Mis kokarsam, eser senin.
Ama bir de soldurursan,
Günah senin, günah senin,
Öğretmenim…

Bir yanda sınıfında bir öğrencinin yeni saati çalındığı için tüm sınıfı tahtaya çıkarıp, gözlerinizi kapatın diyerek tüm öğrencilerin ceplerini aradığında saati bulup sahibine veren ve yıllar sonra saati çalan öğrenci öğretmen olup o öğretmeni bularak; ellerine sarılan ve teşekkür eden öğrenciye;

“Size gözlerinizi kapatın dediğimde ben de gözlerimiz kapatmıştım. Demek ki o sendin” diyen öğretmenin asaleti bizi gururlandırırken diğer yanda bu yazıyı okuduğunuz yazarın lise birinci sınıfta ilk derste ve ilk hatasında temiz yarım saat dinlene dinlene döven, kan revan içinde bırakan Trabzon Endüstri Meslek Lisesi’nde ki İ.B.’nin zulmü yarınlar adına vahim bir durum değil midir?

Hayatımıza dokunan, bugün bu yerlerde isek bunun tamamına yakınını onlara borçlu olduğumuz öğretmenler girdi hayatımıza. Kimi davranışları, muamelesi ve sistemiyle bizleri mahvederken diğerleri sevgisi, ahlakı ve bilgeliğiyle hayatımıza müspet yön vermişlerdir.

Bugün hayatımıza müspet yön veren öğretmenlerimizi gururla, sevgiyle ve şefkatle ararken diğer yandan hayatımızı mahveden, okuldan soğutan, adam kayıran ve bizlere olumlu bir katkı dahi vermeyen sözüm ona öğretmenlerimizin adlarını unutmuş ve onları nefretle anmaktayız.

Otuz yılı öğretmenlikle geçen ve pırlanta gibi öğrencilerin hayatına dokunan elli dört yaşımın içinde arkama baktığımda hayatıma dokunan başta Trabzon Üniversite İlkokulu Müdürü Osman Nuri Tonyalı, Yunus Şişman, Alpaslan Bağbancı, Ayşe Öğretmen ve İsmail Kılıç’ı hayırla yâd ediyorum.

Bir sonraki durağım Atatürk Ortaokulu’nda Sebahat Şişman, Melahat Tüzüner kardeşlere çok şey borçluyum. Sonraki durak Endüstri Meslek Lisesi’nde daha ilk Motor atölye dersinde bana hayatımın travmasını yaşatan İ.B ve o gün orada bulunan ve onun elinden beni almayan tüm atölye öğretmenlerime hakkımı helal etmiyorum.

Sonraki yüksek tahsil hayatımda hayatımıza şekil veren Prof Dr Leyla Küçükahmet’i asla unutamıyorum.

Otuz yıllık meslek hayatımda benim de yaptığım gibi denizlerin en derini olan yüreğimizin içine dalan dalgıçlar misali oradaki istiridyenin kabuğunu açan ve oradaki inciyi bulup keşfeden saygıdeğer öğretmenlerimizin ellerinden hasretle öpüyorum. 

YORUM EKLE