İnsan Neyi Bilmek İster?

Bir önceki yazımın sonunda sorduğum soruya cevap vererek bu yazıma başlamak istiyorum, aslında cevabı da yine İsmet Özel veriyor. İnsan yazıyor ve giderek yazma iştiyakı duyuyorsa sevildiğini bilmek istiyordur.

Sanırım bilmek burada inanmak anlamına gelecek şekilde kullanılmıştır çünkü hiçbir insan teki hiçbir zaman sevildiğini bilmez, bilemez ancak buna inanabilir ve kuşkusuz söz konusu aşk ise inanmak bilmekten çok daha değerlidir. Somut bilginin söz konusu olduğu alanlarda nesnellik ön planda olacaktır oysa duyular ve dahi duygular alanında nesnellik asla olmaz artık hislerimiz inançlarımız devrede olur.

Kendisinden bahsedilince önem kazanan var deyince var olan bir şeyden bahsetmiyorum. Bu sebepten dolayı aşktan bahsederken ona katabileceğim bir değer yahut önüne ekleyeceğim sıfatlarla onu daha değerli olanların katına çıkarabilme imkanım da yok çünkü bahsettiğim şey özü itibariyle yüksek bir değer barındırıyor, hangi fani ona ne değer katmış?

Aşkın bir mekan tuttuğundan bir alan tahkim ettiğinden bahsetmiştim. İnsan kendisine oradan başka nereyi mesken olarak ararsa gurbette bulur kendisini. Kendi biricikliğiyle mekan tanımadan ortaya çıkar aşk. Şair “vakti vardıysa aşkın onu beklemeliydi” derken bekleyin bir gün aşk sizi bulur demiyor aksine onun vakti yoktur bir kez ele geçirirseniz onu kaçırmayın diyordu. Biricik olduğu için yalnızca bir kez ele geçecektir ele geçmek ne demek kendini size bir kere hissettirecektir. Yanağınıza bir meltem gibi dokunacak yakalayamazsanız sizden bir kasırga gibi uzaklaşacaktır ama bilirsiniz ki kasırga arkasında büyük bir yıkım bırakacaktır ve giderken de bir çok şeyi götürmüş olacaktır.

Ama unutmayalım aşıkın eli yine de çok güçlüdür. “Gündüzden vazgeçtim düşümde biraz, bir yüz görümlüğü sen olsan yeter” demeyi de bilecektir. Gündüzden vazgeçmiş olması geceyi kaybetmesine sebep olmayacaktır. Elinde rüya gibi bir gerçek vardır oraya kendi dahi sonradan müdahil olamaz içine doğmuştur ve ona tesir edebilecek güçten yoksundur. 

Aşk üzerine ne söylesek eksik kalır, onu en iyi ehli tanır ve tanıtır. Bu satırlar da aşk mevzu bahis olunca lafügüzaftan ibarettir. O halde bir şaire, samimi bir yüreğe yaslanıp son söz niyetine ona kulak verelim. “Seni tanıdıktan sonra geçmişime dair hiçbir şeye özlem duymadım içinde sen yoksun olur ya kırılırsın diye şimdi de geleceğe dair hiçbir şey hayal etmiyorum sen yoksun diye. Nihayet bu gün var elimde ve hep sen varsın içimde. Tıpkı geçmişte olduğu gibi ve gelecekte de .Üzerinden yıllar geçse de…”

YORUM EKLE