Ara
Gümüşhane
Kapalı
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8221 %0.19
50,2327 %0.02
5.954,18 % -0,02
İSTANBUL

İSTANBUL

YAYINLAMA:

“Sessiz sadakat şarkıları söylerdi”
....
Yetişen sebze, meyveleri, yiyecek ve içecekleri  İstanbul’un semtlerini çağrıştırırdı.

Semtlerinde yetişen sebze ve meyveler;

Çengelköyün salatalığı, ayvası, 
Beykoz’un cevizi, inciri
Mecidiyeköy’ün dut ve çileği, 
Erenköy’ün üzümü, 
Bayrampaşa’nın enginarı, 
Tuzla’nın bamyası,
Yedikulenin marulu,  
Gümüşsuyu’nun baklası, 
Çekmece’nin domatesi, 
Kartal’ın pırasası, 
Vaniköyün vişnesi, 
Kemerburgaz’ın patlıcanı,
Alibeyköy’ün mısırı...

Semtlerde yetiştirilen sebze ve meyveleri dışında yiyecek ve içecekleri;

Beykoz’un paça çorbası, 
Sarıyer’in  böreği, 
Dolapdere’nin işkembesi,  
Sütlüce’nin uykuluk ve sakatatı
Kanlıca’nın pudra şekerli yoğurdu,
Eyüp’ün kaymağı, 
Bebek’in  badem ezmesi, 
Sultanahmet’in, 
Tuzla’nın köftesi, 
Kayışdağı suyu Kayışdağı semtini, Taşdelen suyu Taşdelen semtini, Hünkar suyu Sarıyer’i, 
Boza’nın Vefa semtini, 
Haşlama mısır’ın Anadolu Hisarı semtini, 
Sahlep, nane şekeri denilince Boğaziçi vapurlarını, 
Çay denilince Emirgan, Piyerloti’yi, 
Kuruyemiş, baharat denilince Mısırçarşısı’nı, 
Kurukahve denilince Eminönü 
Yağ denilince Yağkapanı,
Bal denilince Balkapanı,
Un denilince Unkapanı semtini...

Pazarcılar Çengelköyyy diye bağırdığında salatalık, 
Kanlıcaaa diye bağırdığında yoğurt, 
Beykozzz diye bağırdığında incir veya ceviz, 
Yedikuleee diye bağırdığında marul, Tuzlaaa diye bağırdığında bamya, Bayrampaşaaa diye bağırdığında enginar sattıklarını anlardık...

Bütün bunlar bu semtlerde yetişirken,
“Beyoğlu’nda adam yetişirdi.”

Beyefendiler Beylerbeyi’inde oturur,
“Göksu da alem-i ab eylenirdi.”

Geçmişte bu semtlerden bahsederken bu ürünleri, 
bu ürünlerden bahsederken de semtleri beyninizde çağrıştırırken artık betonlaşmış yüksek binalar ve işgal edilmiş tabiatı ve gökyüzü ile yüksek duvarlarla çevrilmiş kapısında da “içerde köpek var” tabelası ile müstakil villaları, yapay konakları çağrıştırır hale geldi.

Hepsinden öte dayanışmanın paylaşmanın, komşuluğun olduğu “şehir” kimliği bahsi geçen bu binalarla yerini ruhsuz “kent” kimliğine terketti.

Evet, eskiden de yalılar ve konaklar vardı ama orada yaşayanlar o semtin fakirini fukarasını koruyan, kollayan manevi hamileriydiler.

Bahçelerinde köpekleri olsa da şimdikiler gibi insanlara saldıran değil gelen misafire sırnaşan köpeklerdi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *