KARMAŞIK DUYGULARLA KARNE HEYECANI

Çocuk, derin ve neşeli bir rüya görüyordu. Rüyasında bir terslik vardı. Annesi, babası ve öğretmeni karne alıyordu. Hepsi heyecanla karnelerine bakıyor ve hak ettikleri notu alamadıklarından şikâyet ediyorlardı. Ne çok mazeretleri vardı! Çocuk uyandı ve o sabah karnesini almak için okula giderken yolda, karnesiyle ilgili hesap soracaklara ne diyeceğini sıralıyordu aklından. Hayatı boyunca bunu yapacaktı zaten.

Karne, sınıflandırmacı yetişkinlerin ürettiği bir formatlama aracıdır. Okullarda ilk olarak 1800’lerin sonlarında görülmüştür. İlk karnelerde, öğrencilerin ulaşması beklenen beceriler listesi ve bu becerileri edinip edinmedikleri belirtiliyormuş. Yani not yok, sıralama yok, etiketleme yok. Karneyle sadece başarısız olanları değil, başarılı olanları da etiketlemiş oluyoruz. Onların gerçek yetenekleri yerine, listedeki derslerde ne kadar iyi olduklarına bakıyoruz. Çocuklar farklı ama liste aynı. Okul, öğretmen ve anne babaların başarısı, başarısız çocuklar üzerindeki becerileriyle doğru orantılıdır. Çocukları üzmeyelim. Karne çocuğun ruhunu tanımaz. Aileler karne sonuçlarını nasıl değerlendirmeliler? Çocuklarına zarar verdiğini düşünen ebeveyn ya da öğretmen yok gibidir. Karnenin anlamı konusunda öncelikle öğretmen bakışının sağlıklı olması gerekir. Bürokratik bir gereklilik gibi algılanan karne, bir çocuğun ruhunu tanımaz. Hiçbir karne sosyal zekâyı ölçmez. Notlar cesareti, azmi, dürüstlüğü değerlendiremez. Niçin hakikatte büyüklerin daha çok saygıya, küçüklerin daha çok sevgiye ihtiyacı olduğunu bir karne anlayamaz. İletişim becerisi, hizmet ruhu, yardımlaşma, özgüven karnede yoktur. Bunlar hayat başarısı, karne okul başarısıdır. Okul başarısı hayat başarısının sadece % 20’lik kısmını açıklayabilir. % 80 çoğunlukla % 20’den daha büyüktür. Karne başarısı, çocuk için küçük yaşlarda bir hayat başarısından çok, bir beğenilme ve seçilme duygusu anlamı taşırken; ilerleyen yaşlarda yaşam başarısı ölçütü olabilir. Çocuğu sadece çok başarılı olması için değil, nasıl mutlu olacağı konusunda güdüleyerek dengelemek gerekir. Karne başarısı tek değerlendirme yöntemi olmamalı. Karnesi çok başarılı olan çocuk sorumluluklarını fazlaca algılamış, topluma karşı görevlerini kusursuz yapan çocuktur. Elbette ki bu başarı için zeka gerekir. Ancak yaşamda var olan zekasını kullanabilen çocuk başarılıdır. Buna da ''heyecansal zeka'' diyoruz. Okulda başarılı olan çocuklar hedeflerini koymuş olabilirler. Ama IQ'su laboratuvarda çok yüksek çıkan bir çocuğun karne notu düşük de gelebilir. Zeka ve karne notu arasında doğrudan ve bariz bir bağlantı olduğunu söylemek bazen zor olabilir. Karnesi çok iyi olan çocuğa ödül verilmeli mi? Anne ve babanın, çocuğun bu başarısı için ilkokulda somut ödül vermeleri düşünülebilir. Yaş büyüdükçe ödüller alçakgönüllü bir teşekkür, bir öpücük, bir aferin olmalıdır. Maddi değeri çok yüksek olan ödüller yerine; oyuncak, kitap gibi hediyeler tercih edilmelidir. Bu ödüller abartı taşımamalı, asla çok büyük hediyeler alınmamalıdır. Hatta büyük ödül zararlıdır. Eğer çocuk, anne-babasıyla ödül pazarlığına girerse ve alınmasını istediği ödülü de belirlerse; bu durumu çözmek anne-babaya kalır. Doğru olan; alçak ve güzel bir ses tonuyla anlatmak ve ödün vermemektir. Peki karnesinde zayıf gelen çocuğa ailesinin tepkisi ne olmalı? Çocuğa; hayatta zaman zaman başarısızlıkların da olabileceği, bunun yol açtığı üzüntüye katlanmak gerektiği, bu zayıftan daha ileride iyi notlara dönüşmesi için birlikte bir şeyler yapmanın asıl başarı olduğu anlatılmalıdır. Bunun için aile içi küçük bir toplantı yapılmasını öneririm. Asla kızılmamalı, çocuk azarlanmamalı, başkalarının yanında küçük düşürülmemeli. Bu zayıfların tekrarlanmaması için disiplinli, programlı bir çalışma programı yaparak ve uygulayarak bu sorunu çözme yoluna gidilmeli. Ailenin ilgisi ve tutumu yardım ve destek odaklı olmalıdır.

Zayıflara ceza verilmeli mi? Asla verilmemeli! Çalışma ve öğrenme zorlukları araştırılmalı. Çocuğun başarısızlığının altında yatan nedenleri bulmak gerekir. Mutlaka bir profesyonele danışmak gerekir. Aile içindeki huzursuzluklar çocuklar tarafından çocukça algılanır ve değerlendirilir. Zayıfları bulunan çocuğu ailesi teselli etmeli mi? Anne ve baba, karnesinde zayıf getirirse çocuğuna olan sevgisini göstererek mutlaka teselli etmeli. Ancak bu zayıfların nedeninin araştırılması şarttır. Genellikle zayıf karne getirmek ya da ona eşlik eden davranış bozuklukları anormal bir nedene bağlıdır. Aile burada kendi payını da sorgulamalı ve gözden geçirmelidir. Karnesi kötü olsa bile çocuğu ödüllendirmek doğru mudur? Çocukların eğitiminde arzu ve isteklerin ertelenmesi, önlenmesi karşısında olumsuz duygulara katlanma gücü kazandırmak çok önemlidir. Çocuklara istenen davranışları yaptıklarında ödül, istenmedik davranışları yaptıklarında açıklama ve bilgilendirme kuralı, modern bir yaklaşımdır. Bu nedenle karnesi kötü bile olsa ödüllendirmek olumlu olabilir. Ancak bunun çocuğa anlatılması gerekir. Eğer çocuğa zaman ayıramamak nedeniyle içimizdeki suçluluk duygularımızı ona bol hediye alarak gösteriyorsak buna bir dur demek gerekir. Çocuklara sevmedikleri dersleri sevdirmenin bir yolu var mı sorusuna şu cevabı vermek gerekir. Bir insanın hoşlanmadığı ama hayatta gerekli olan bilgileri de öğrenme zorunluluğu olduğu, bu bilgilerin ileride ne kadar çok önemli olduğu anlatılmalıdır. Hayat, sevdiklerimizin ve sevmediklerimizin toplamıdır. Ancak çocukların beyinlerinin yetenekli olduğu alanlar bulunmalı, ortaya çıkarılmalı ve çocuk o yöne doğru desteklenmeli ve yönlendirilmelidir.

Karne notları ne olursa olsun çocuklarımız iyi bir tatili hak ettiler. Bütün öğrencilerin mutlu, huzurlu, eğlenceli bir tatil geçirmesi dileğiyle…

YORUM EKLE