KİRACI - EV SAHİBİ ÜZERİNE

Son yıllardaki “fahiş” kira artışları nedeniyle ev sahipleri ile kiracılar arasındaki anlaşmazlıklar adliye koridorlarına taşındı.

Maalesef ne yasal düzenleme, ne de yargılama süreçleri toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren anlaşmazlıkların çözümünde yetersiz kalmış olmalı ki,1Eylül’den itibaren  davalar “arabulucu” marifetiyle mahkemeye düşmeden çözüme kavuşturulması düşünülmekte.

Yazarlığın ötesinde bir uzlaştırmacı olarak zannım o ki, 1,5 – 2 yıl süren bu davaların “arabulucu” marifetiyle daha kısa sürede çözüme kavuşturulması isteniyor.

“Sadra şifa” olur mu? Zaman gösterecek.

Evde oturan kiracı kendi maaş artışı kadar hakkaniyetli olmak adına arabulucu kanalıyla anlaşma yoluna gidebilir.

Yasalar büyük adaletsizlik yaratıyorsa kiracı, ev sahibi, emekli, emekli adayı, öğrenci kısacası halktan vatandaşlar olarak vergisini ödediğimiz devletimizin, bu sorunu çözmesi gerekirken arabulucu eliyle çözmeye çalışılacak!

Kiracı maaşına %100'den aşağı zam gelince bağıra çağıra ağlıyor, fakat ev sahibi evine zam yapınca yine ağlıyor.

Ki o ev sahibi  7.500 TL emekli maaşı yanında ömrü boyunca dişinden tırnağından arttırıp aldığı 1+1 apart evinden alacağı kira geliriyle bu zor şartlarda yaşamını devam ettirmek niyetinde.

Evinin kirası dışında başka da geliri yok.

“Emekli maaşım ve kiramla kalan ömrümde bir parça rahat ederim” diyen çevremizde çok insan var böyle!

Şimdi görüyoruz ki çoğu mağdur.

Konutlarda %25 artış oranı geçen yıl uygulamaya konulduğu için şu anda aldıkları kiralar çok düşük kalıyor.

Mesela 1500 TL kira ödeyen bir kiracı %25 artışla 1875 TL.’ye aynı evde oturmaya devam edecek.

1875 TL emekli ev sahibinin faturalarını bile neredeyse karşılamıyor bu zamanda.

Gelde çık işin içinden.

***

Peki, bu sorun nasıl çözülecek?

Temel sorun yeterli sayıda kiralık ev olmamasıdır.

Bir anlamda arz-talep dengesizliği!

Bir araştırmada okumuştum. Türkiye’de yıllık ev ihtiyacı yaklaşık 800 Bin. Ancak son yıllarda yapılan konut sayısı 450 Bin civarında. Aradaki fark sorunu ortaya çıkardı.

Ülkeye gelen milyonlarca sığınmacı, ülkemizdeki nüfus artışı gibi seçeneklerde sorunun diğer şıkları.

Çözüm, konuta olan arzı artırmak ve talebi azaltmaktır. Arzı artırmak için başta TOKİ’nin yeterli konut yapması, ev yapımı için uygun kredi koşullarının sağlanması, vergilerin azaltılması, uygun arsa sağlanması gibi çözüm yolları devreye alınmalıdır.

6 Şubat deprem felaketinden sonra hükümetin doğal olarak tüm ağırlığını bölgeye vermesi diğer şehirlerde yapılacak konutları olumsuz etkiledi.

Gelinen noktada arz-talep dengesi bozulduğu için kiralar almış başını gitmiş. Ev fiyatları desen aynı şekilde!

Bu şartlarda ev sahibi olmak imkânsız.

Özel sektörle konut işinin çözülmesi zor belki de imkansız.

Hükümet ve belediyeler bu işe acil çözüm üretmek zorunda.

Günün sonunda görüyoruz ki kiracı ile ev sahibi arasında istenmeyen kavgalar çıkmaya başladı.

Anadolu’nun dört bir tarafından haber bültenlerine konu olan ve bizleri endişelendiren ev sahibi-kiracı uyuşmazlıkları görüyoruz.

İşte somut birkaç örnek.

“Kağıthane Harmantepe Mahallesi’nde kiracı Hamza C. ile ev sahibi Şenel Tombul (55) arasında bir süredir kira ücreti nedeniyle tartışma yaşanıyordu. Kira konusunda anlaşamayan ikilinin arasında süren tartışmada kiracı ev sahibini öldürdü”

Bir başkası Mersin’den…

“Toroslar mahallesinde bir kiracı ve ev sahibi arasında tartışma çıktı. Kiracının kirayı ödeyemediği için çıkan tartışmada kiracının yanındaki silahı 8 el ateşlemesiyle ev sahibi olay yerinde hayatını kaybetti.”

Can sıkan bir durum!

***

Gözü tok ev sahiplerini tenzih ediyoruz.

Sözümüz gözü aç olanlara!

Değer mi hadiseyi cinayet boyutuna taşımaya.

Yazık!

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, ekonomik zorluklar bir yana  tüm değerlerimiz ve kutsallarımız çağın kural tanımaz dişlileri arasında değirmen gibi öğütülmüş ve kaybolmuş.

Nefsimiz ve açgözlülüğümüz empati duygumuzu yok ettiği gibi merhametsizliğimizle birlikte bencilliğimizi de zirveye taşımış bulunmakta.

Deprem olunca kirayı, ramazan gelince gıdayı kural tanımadan yükseltebiliyoruz!

Hani “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”diyen bir inancın temsilcileriydik.

Yazdıkça insanın yüreği sızlıyor.

Neyse…

Son olarak  bu tür davalarla son günlerde sıkça karşılaştıklarını anlatan  gerek oğlum Av.Enes Turhan’ın ve gerekse kızım Av.Şükran Akköprü Turhan’ın hadisenin hukuki boyutunu özetleyen kiracı-ev sahibi uyuşmazlıklarında önemli gördüğüm  şu sözleriyle bu hafta ki yazımızı tamamlayalım.

"Sözleşme bitmeden kiracının çıkarılması söz konusu olamaz. Haklı nedenleri olmalı. Ev sahibi 'Benim Oğlum Gelecek' diyerek, kiracıyı kendi rızası ile evden boşaltmaya ikna ettiği takdirde, herhangi bir tazminat hakkı bulunmuyor. Ama ev sahibi dava açtı. 'Benim ihtiyacım var, oğlum gelecek, kendim oturacağım...' dava sonucunda da mahkeme tahliyeye karar verdiyse, boşaltılan konut 3 yıl boyunca eski kiracısının dışında herhangi bir kimseye kiraya verilemez. Eğer başka bir kiraya verilme işlemi gerçekleştiği tespit edilirse, eski kiracının 1 yıllık kira bedeli kadar tazminat isteme hakkı doğuyor."

“İlk 5 yıl için ev sahipleri kira tespit davası açamazlar. İlk 5 yıl bittikten sonra ev sahipleri emsal kiraları göstererek, kira tespit davası açabilirler. Kira tespit davası açıldığında eski kiracı olunması nedeniyle normal belirlenen kiranın üzerinden mahkeme tarafından hakkaniyet indirimi denilen bir oranda indirim sağlanabilir. Kira süresi 10 yıl ve üzeri olduğunda, ev sahibi tahliye davası açma hakkına sahip. 10 yıllık süre bitmeden 3 ay önce, kiracıya ulaşacak şekilde bir ihtar ve bildirim yapılmak zorunda. Eğer, süre kaçırılırsa bir sonraki yıla kadar kira süresi uzamış olur.”

Sözün özü…Hakkınıza hukuk kuralları içerisinde sahip çıkın. Hakkınıza da haksızlık yapmayın!

YORUM EKLE