KURTULUŞ VESİLESİ “ORUÇ"

Oruç’u Farz kılan ayeti inceleyelim,

Âyet, mü’min muhatapların iman iddialarını isbat için bir ‘teklif’le geliyor.

Oruç: Orucun Arapça karşılığı savm’dır. “Sükunet, hareketsizlik, tutmak, el çekmek” anlamlarına gelen savm’ın şer’i anlamı şudur: “Allah rızasını amaç edinerek her yıl kameri ay takviminin 9. ayı olan Ramazan ayında, aralıksız olarak, şafak vaktinden günbatımına kadar yemek, içmek ve cinsi münasebetten uzak durmak.”

Bakara suresi 183 ayet:

 “Ey îman edenler!” diye başlayan bu âyet, “iman” iddiasında bulunanları iddialarını isbata çağırıyor. Zira ellezîne âmenû, mu’minîn’den farklı olarak Kur’an’da genelde kişinin kendi iddiasına dönük olarak kullanılır. Mu’minîn ise genellikle Allah’ın imanını kabul ettikleri için kullanılır.  

Mekkî sûrelerde yalnızca bir yerde Hz. Meryem’in öyküsünün nakledildiği yerde onun ağzından “Ben Rahman’a oruç adadım” [1]cümlesinde geçer. Söz konusu orucun susmayı da kapsadığı âyetin bağlamından anlaşılmaktadır. Orucu farz kılan ilk âyet Medine’de, tahminen hicretin ikinci yılında inen bu âyettir.“…tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi”: Bu âyet, İslamî hükümlerin zamanlar ve zeminler üstülüğüne dikkat çekmekte ve tüm semavi şeriatların ortak noktalarından birinin de oruç olduğunu ortaya koymaktadır.

Mevcut Tevrat’ta orucu farz kılan her hangi bir emir yer almamaktadır. Fakat oruç ve oruçlu övülmektedir. Hz. Musa 40 gün oruç tutmuştur. Yahudiler Kudüs’ün tahrib edilmesinin yıldönümlerinde her yılın bir haftasını oruçlu geçirirler, ayrıca Ağustos ayının bir gününde de oruç tutarlardı. Yahudiler ayrıca 7. ayın onuncu günü oruç tutarlar buna da “âşûrâ orucu” derlerdi.

Yine elde bulunan resmi İncillerde de oruç emrine rastlamıyoruz. Ne ki, Hz. Musa’nın Mısır’dan çıkış gününü yâd için oruçlu geçirdiğine inanılan Fısıh Bayramı gününü Hz. İsa da oruçla geçirmiştir. Hıristiyan geleneğinde bu gün “diriliş günü” adıyla bayram olarak kutlanır. Ayrıca Hıristiyanlıkta mezheplere göre değişen et orucu, balık orucu, yumurta orucu, süt orucu, konuşma orucu gibi oruçlar da vardır.

 Oruç tutan bir mü’min, insanlıkla yaşıt bir kervana dâhil olmuştur. Bu kervanın cihanşümul adı “insanlıkla yaşıt iman ailesi”dir. Oruç üzerinden her mü’min o kutlu aileye mensubiyet ilan etmektedir. Bu ümmetin tarihinde oruç ilk kez bu âyetin inişinden önce “âşûrâ orucu” olarak tutulmuştur

Bu konuda hadis ve siyer kaynaklarında birçok rivayet yer alır.

 İşte onlardan biri:

Nebi Medine’ye gelince Yahudilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve onlara “Bu nedir?” diye sordu. Onlar “Bu Allah’ın İsrail oğullarını Firavun ve avenesinin şerrinden kurtardığı mutlu bir gündür, Musa onu oruçla geçirirdi” dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurdu: Biz Musa’ya sizden daha yakınız.” Ve bize o gün oruç tutmayı emretti.”[2]  Bu gibi rivayetlerden de anlıyoruz ki, oruç da diğer ibadetler gibi aşama aşama (tedricen) farz kılınan bir ibadettir. Bu tesbit sahabeden Muaz b. Cebel’e aittir. Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud ve daha başkalarının naklettiği rivayete göre Hz. Muaz şöyle der:

“Namaz ve oruç son şekline tedricen ulaştı.Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiği sıralarda her ay üç gün oruç tutar, ayrıca Muharrem’in 10. günü de oruç tutardı. Daha sonra Allah bütün Ramazan boyunca oruç tutmayı emretti. Fakat dayanabildiği halde oruç tutmayan bir kimsenin fidye olarak bir günlük oruca karşılık bir fakiri doyurmasına izin verdi. Sonraları bir günlük oruç için bir fakiri doyurma müsaadesi, mazereti olmayan kişileri dışarıda tutarak yalnızca yolculuk vs. gibi mazereti olan kimselere has kılındı”[3]“ belki bu sayede takvaya erersiniz”:

Bu cümle oruç emrinin nihai amacını ele vermektedir. Bu emrin illeti ise üç maddede özetlenebilir.

Ramazan, Kur’an’ı getirdiği için kutlanmaya layık bir aydı, yani Kur’an ayı. Kur’an’ın elinden tutup gelen Ramazan’ı mü’minler oruçla bir şükran ayına çevirdiler. Oruç, Kur’an’ı gönderen Allah’a kulca bir teşekkürdü. Oruç tutan her Müslüman Kur’an’ın doğum gününü kutluyor demekti. Kur’an’a layık biri olabilmek için etkili bir nefis terbiyesi ve ruh tezkiyesi sağlamak. Orucun, insan tekinde gerçekleştirdiği derinliğine bir operasyondu bu. Oruç bedenin aç bırakılmasından çok ruhun beslenmesidir. Oruç yüreğe doğru yapılan zorlu bir yolculuktur; sevgi ve nefretin, iman ve inkârın, red ve kabulün merkezi olan yüreğe. Bunun açılımı, orucun insandaki sorumluluk bilincini artırması, onu Rabbine, kendine, insanlara, tabiata ve eşyaya karşı daha sorumlu davranmaya itmesidir. Zengin yoksul, işçi patron demeden her insana açlık ve susuzluğu tattırarak toplumdaki aç ve susuzların, açık ve uykusuzların acısına tüm mü’minleri ortak etmek ve onlara bu gerçeği yaşatarak kavramalarını sağlamaktır. Bu, orucun sosyal illetisidir.

Her ibadet gibi orucun da çift kanadı vardır. Biri bireyden Allah’a, diğeri bireyden topluma uzanır. Bu iki kanattan biri eksik veya kırık olursa oruç kuşu menziline uçamaz.

Böyle biri bir farzı terk ettiği için haram işlemiştir. Zira ilahi bir emri özürsüz terk etmek haramdır. Dolayısıyla günahkâr olmuştur. Tevbe etmeli ve ayrıca terk ettiği farzı kaza edip telafi etmelidir. Orucun insanlıkla yaşıt bir kulluk vecibesi olduğunu söyleyen bakara 183. âyet de, gerekçe olarak “sorumluluk bilinci” şeklinde anlamamız gereken takvâ’yı göstermişti.

Buradan çıkan sonuç, ibadetlerin amaç değil birer araç olduğudur. Takvâ ise, ibadetlerin hem sebebi, hem sonucudur. Hem illeti, hem gayesidir. Oruç insanlığa açılmış ilahi bir kurtuluştur. Oruç tutan bir mü’min, insanlıkla yaşıt bir kervana dâhil olmuştur.

Oruç üzerinden her mü’min “insanlıkla yaşıt iman ailesi”ne mensubiyetini ilan etmektedir. ayetin devamı“…belki bu sayede takvaya kurtuluşa erersiniz.”açılımı, orucun insandaki sorumluluk bilincini artırması, onu Rabbine, kendine, insanlara, tabiata ve eşyaya karşı daha sorumlu davranmaya itmesidir.

Bu manada ramazan’a hürmet Kur’an’a hürmettir, Kur’an’a hürmet Allah’a hürmettir. Vahyin inmeye başladığı Ramazan’a hürmetin ölçüsü ise onu oruçlu geçirmektir.

Gerçek anlamda Allah’ı hep hatırda tutmaktır.

 

[1] Meryem 26

[2] Tirmizi, Savm 48

[3] ed-Dürrü’l-Mensur I, 427

YORUM EKLE