Güzel Bir Tövbenin Zamanı Gelmedi Mi?

İnsanoğlu yaratılış ve imtihan gereği günaha meyilli ve zaman zaman da günaha düşebilen bir varlıktır. Hamurumuzda bulunan kıskançlık, haset, kibir, yasak olan şeyleri tatma arzusu ve karşı koymakla mükellef olduğumuz nefsimizin istekleriyle birlikte, Yüce Allah’ın bize imtihan için musallat ettiği şeytan ve onun askerleri, hakiki kul olma yolunda yolumuza serilmiş birer dikenli tellerdir adeta…

İnsan sabah kalkar akşama kadar, akşam olur sabaha kadar işlediği günahlar için daima tövbe etmeye ihtiyaç hissetmelidir. Çünkü bizler kuluz; şaşar, beşeriz. İşlediğimiz günah ne olursa olsun, Allah’ın rahmetinin, düştüğümüz çukurdan daha büyük ve engin olduğunu biliriz.

Peki nasıl tövbe edilir?

Öncelikle şunu bilmek gerekir ki ne kadar günahkar olursak olalım, tövbe etmekten asla vazgeçmemeli, tekrar tekrar Allah’ın kapısına yüz sürmekten utanmamalıdır. Zira Allah Teala “yine mi sen geldin!” diyerek bizi asla kapısından kovmaz. Yeter ki kulları tövbe etsin, Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. “Ne de olsa yine günaha gireceksin, tövbe etme!” “Sonra tövbe edersin” gibi fısıltılar şeytanın vesveselerinden başka bir şey değildir. Her daim tövbekar olmak lazımdır.

Tövbenin ilk şartı işlediğimiz günahtan pişman olmaktır. Pişman olmak ilk ve en önemli şarttır. İçten içe Allah’a karşı mahcup hissetmek tövbenin olmazsa olmazıdır. Sonra o günahı bir daha işlememek niyetiyle terk edeceğiz. Yukarıda bahsettiğim vesveselere aldanmak yok! Bırakacağız o günahı. Sonra da güzel bir abdest alıp, iki rekat namaz kılıp, ellerimizi açıp, Rabbimize pişman olduğumuzu söyleyip, “Estağfirullah ya Rabbi! Pişman oldum, senin rahmetin çoktur. Beni affet, merhamet et” diye içten ve samimi bir şekilde yalvaracağız. Duamızın kabul olması için az dahi olsa sadaka vereceğiz. Ve her zaman o günahı işlememek üzere kalbimizi, nöbet tutan asker gibi uyanık ve teyakkuzda tutacağız. Bizi günaha sürükleyen arkadaş ortamı varsa o ortamları terk edeceğiz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s) “Kişi dostunun dini üzeredir. O halde herkes kimi dost edindiğine iyi baksın” buyurmuştur. Atalarımız dahi “üzüm üzüme baka baka kararır” ve “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” derken tam da Hz. Peygamber’in (s.a.s) bu hadis-i şerifini referans almışlardır.

İnsandan insana huy bulaşır. Aynı ortamda kala kala, dinleyerek ve izleyerek istemesek de karşı tarafa benzeriz. O halde ettiğimiz tövbede kararlılığı sürdürmek için günaha düştüğümüz ortamdan kaçmak, bol bol camilere, salih insanlara, alimlere ve beli bükülmüş yaşlılara uğramak, onların sohbetinde kalbimizi toparlamak lazımdır.

Hayat boyu bir daha eski günaha dönmemeye “nasuh tövbesi” denir. Bu, bir kulun verdiği mücadelelerin en büyüklerinden ve en güzellerindendir. Ama oldu ya o günaha yine düştük, ne olacak? Hemen tekrar toparlanıp yeni baştan tövbe edeceğiz. Tekrarlandığı halde tadı kaçmayan bir şey varsa o da tövbedir. Çünkü samimi olarak kapısına her gelişimizde Allah bizi tekrar tekrar affeder ve bizi rahmetiyle, gönül huzuru dediğimiz sekinetiyle kaplar. Günahlarımızı siler, hatta yaptığımız günahları iyilik olarak yazıp, değiştirir.

Aynı hatayı üç, bilemedin dört kere yaptığımızda bile insanlar bizden yüz çevirirken Yüce Allah, aynı günahı bin kere de yapsak bizden yüz çevirmez. Bu bize günah işlemek konusunda cesaret vermemelidir ama Allah’ımız böylesine merhametli bir Allah’tır.

Haydi! Bu Cuma tam da tövbeleri yenilemek için ilahi bir fırsattır. Kalk ve Allah’a tövbe et…

Müezzinin günde beş defa tekrarladığı gibi; “Haydi namaza, Haydi kurtuluşa…”

Recep ÇELİK

İmam-Hatip

Dini Sorularınız İçin;

recepcelik2925@gmail.com

YORUM EKLE