NASIL ORUÇ TUTMAK 1

Oruç kelimesi âyet ve hadislerde "savm" ve "sıyâm" kelimeleriyle ifade edilmiştir. Dini bir terim olarak savmen:[1] m ümin kişinin kendisini ibadet niyetiyle imsâk vaktinden iftar vaktine kadar kendisini yeme, içme, gitme ve konuşma gibi her hangi bir söz, eylem ve davranıştan alıkoyması anlamlarına gelir.[2]

Oruç, sadece iştah ve şehveti dizginlemek değildir, ayrıca ağzını, dilini kötü ve çirkin söz söylemekten korumaktır. Bu üç mertebeyle arz edilir. Ruhun orucu,  Aklın orucu, Nefsin orucudur.

Sabrı üst seviyelere çıkarmak değerleri rehabilite etmektir.

Oruç sabredilirek tutulursa şeytanın bütün hilelerine karşı  korur.

 Akıl iktidar olur, ruh’da, bedende rahat eder.

Şimdi neyi nasıl tutmalıyız.

Yemeyi içmeyi tutmak: İslamda her ibadetin bir şekli ve teknik boyutudur. Ancak ibadetler sadece şekilden ibaret değildir. İbadeti makbul yapan onun muhtevası ve onun ihlasla, yani Allah rızası için yerine getirilmesidir. Allah’a söz verdiği gibi imsaktan iftara kadar yeme içmeyi terketmek iradeye hâkim olmaktır. Allah rızası için nefsine gem vurur meşru isteklerini bile iftar vaktine erteler.

Kendini tutmak: İşin başı bu; kendini tutabilmek. İnsan kendini tutamadığı zaman hata yapar, suç işler. Kendini tutamayan kırar döker. Hâkim olmaz, mahkûm olur.

Sahip olamaz, sahip olunur. iç güdülerinin (hevâlarının) esiri olurlar.

Oruç insana kendini (güdülerini) tutmayı öğretir.

Bu sebeple “ey oruç, tut beni” demek yanlış olmasa gerek.

Öfkeyi tutmak: öfke insana verilen tabii güçlerden üçüncüsüdür. Öfke savunma gücü olarak ve yerinde kullanılırsa faydalıdır. Hiç öfkelenmemek normal olmadığı gibi, yersiz öfke de iyi değildir.

Öfke yerinde kullanılırsa savunma, çaba ve gayret olur. Yerinden kullanılmazsa ve kontrol edilmezse aklı giderir, sağlıklı karar vermeyi engeller insanı zarara sürükler. Yani oruç onu tutar, hatadan alıkor, zararlı şeylere karşı perde olur. Kalkan veya zırh nasıl tehlikeli saldırılarından korursa; oruç da sahibini her türlü zararlı saldırılardan korur. Ki bu saldırılar ya nefisten, ya şeytandan, ya da çevreden gelir.

Çeneyi tutmak: İnsanın başına dili yüzünden neler gelir, hepimiz biliriz. İman ikrarı da inkâr ikrarı da dil ile olur. Yalan da dille söylenir, sadık olmak da dille beyan edilir. Gevezelik de dillle yapılır, dedikodu da. Oruç müslümana diline sahip olmayı öğretir. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur." [3] Oruç tuttuğu halde yalandan sakınmayan mü’min orucunu gözden geçirmelidir.

Hayatın her anında gereksiz faydasız söz ve davranışlardan  uzak durmalıyız. Bunlar mâlâya’ni ve “lağv’i [4] şeyler. Ayetde: Onlar ki lağv’den (faydasız işlerden ve boş sözlerden) yüz çevirirler.”[5] Gerçekte müslümanın din ve dünyalık açısından muhtaç olmadığı yararsız, (lüzumsuz bâtıl) sözler. Sahibine seviyesizlik, rezalet, zillet, günah ve vebâl kazandırır. Halbuki: müslümanın hedefi ‘Mâ ya’ni’ fazilet, izzet ve sevap kazanmaktır. Peygamber (sav):“Mâlâya’ni’yi terk etmek, kişinin müslümanlığının güzelliğindendir.” [6]  “Kim iki dudağı ve iki bacağı (apış arası) konusunda garanti verirse ben de ona cennet için kefil olurum [7] buyuruyor. İki bacak arası hakkında garanti vermek iffet ve namusa sahip çıkmak, iki dudak arasından garanti vermek de ağza, dile sahip olmak demektir.

Şehveti ve tutkuyu tutmak: Şehvet, insana verilen tabii güçlerden bir tanesidir. (Diğerleri akıl ve öfkedir (ğadab’tır) Şehvet iştahtır, istek ve arzudur, nefisn meyil ve istemesidir. Bu iştah (şehvet) karşı cinse olduğu kadar; yemeğe, mala, makama, sahip olmaya, giyime ve diğer şeylere de yöneliktir. Meşrusu vardır, gayr-i meşrusu vardır.

Şehvet kuvveti tıpkı öfke (ğadab) gibi yerinde ve konrollü kullanılmazsa sahibine zarar verir, yanlış işler yapmasına sebep olur.

  • Oruç müslümana bu kabiliyetini (kuvvetini) control altına almayı, istek ve arzularına gem vurmayı, iştahını meşru alan ile sınırlandırmayı kazandır. Yani nefsin insana zarar veren isteklerine karşı direnmektir. Ramazanda bu mucadele oruçla yapılır. Zira oruç, şehveti, yani nefsin aşırı isteklerini sınırlamayı öğretir, nefsi belli bir seviyede tutar. Oruç şuuru olmayanlar nefsin aşırı isteklerinde, pasif ve iradesiz kalabilir, hata yapabilirler. Kör gözle bağlanır. Kişi bazen nefsinin istek ve arzularına, yani nefsinin hevâsına öylesine uyar ki, bunu aşk ve tutku haline getirebilir. Eğer bir insan nefsinin isteklerini Allah’ın emrine tercih ederse, Kur’an bunu hevâyı tanrı edinmek diye niteliyor.[8] Bu durum nefse kul olmaktır. İnsanın yaradılış gayesi Allah’a kul olup özgür kalmaktır.[9]

Bu açıdan oruç müslümana özgürlük duygusunu kazandırır. Zaten insan özgür yaratılmıştır ve onun bir görevi de bu özgürlüğünü korumak ve kendisini tutsak etmek isteyen tutkularına, nefsin sonu gelmez arzularına karşı savunmaktır. İşte Oruç kalbi geçici olan sevgilerden kurtarıp Allah'a bağlar. Müslümanı gerçek sevgide tutar, onu sahte ve geçici sevgilerin işgaline karşı korur.  

devamı edecek…

 

[1] Meryem, 26

[2] R. el-Isfehâni,-Müfredat,s-v-m maddesi

[3] Buharî, Savm 8 no: 1903

[4] R. el-Isfehâni, Müfredât, s: 682.

[5] Mü’minûn 3.

[6] Tirmizî, Zühd 11 no: 2319.

[7] Buhârî, Rikâk 23 no: 6474.

[8] bkz: Furkan 43. Câsiye 23

[9] H.K.Ece kuraniterbiye com

YORUM EKLE