NESLİ ATİ

Çocukluk döneminde yaşadığımız veya tanık olduğumuz öyle şeyler olur ki belleğimizde kalıcı izler bırakır. Beninde belleğimde çocukluk dönemimden kalma böyle bir iz var. Köyümüzde yaşlı bir kişi vardı onu hiç unutamam. Neden mi? Bu kişi dolmuşlara kâfir icadı diye binmez, kasabaya yürüyerek gider ve yürüyerek gelirdi. Motosikletlere şeytan icadı derdi.  Gel ki bu amca gibi düşünenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktu. Ama bu amcayı ön plana çıkaran asıl sebep onun görüşlerini daha hiddetli savunması ve düşüncelerini fiiliyata da dönüştürmesiydi. Bu amcaya içimden çok kızardım. Bu kadar çileye ne gerek var be adam bin şu arabaya! Diye.

Son nefesini verene kadarda bu görüşlerini savundu. Hiç kimse ona, dinimizin ilk emrinin oku olduğunu, ilmin, Müslüman’ın yitik malı olduğunu ve beşikten mezara kadar ilim öğrenmenin her Müslüman’a farz olduğunu anlatamadı.  Tarihe de baktığımızda bu yaşlı amca gibi dinimizi doğru anlayamamış kişilerin mevcut olduğunu üzülerek görüyoruz. 

Mısır’ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay, Yavuz Sultan Selim’in huzuruna getirilmişti.

Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

“- Söyle bakalım Kayıtbay, cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?”

“- Cesaret ve kahramanlığım hala var ey Sultan! Yalnız, bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!”

“- Anlamadım!..”

“- Berberilerden biri, Venedik’ten top getirerek bize satmak istemişti de, Peygamberimizin, “ok ve kılıç kullanın” şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize, “Yaşayan görecektir ki, memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır” demişti. Meğer doğruyu söylemiş!”

“Yavuz: Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de, Allah’ın, “Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz” emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki, “Ok ve kılıç kullanın” demek “Başka silah kullanmayın” demek değildir. O zaman o silahlar varmış, şimdi de bu silahlar var!”
Kayıtbay başını önüne eğmiş ve susmuş.

Günümüzde de yüce dinimizi yanlış anlayan kişilerin ortaya çıkmaması için dini ilimleri ve fen ilimlerini birlikte verilmemiz gerekir. Bugün, sosyal bilimciler, insan eğitimi için ahlak ve maneviyatın vazgeçilmez olduğunda hemfikirdirler. Ayrıca onlar bu eğitimin ne kadar erken yaşlarda başlanırsa o denli yararlı olacağı düşüncesindedirler. Maneviyat duygusunun yokluğu hiçbir şeyle telafi edilemez. O zaman yapılması gereken, manevi yönden boşlukta sallanmayan, çağımızın gereksimlerini kavramış ve özümsemiş fikri hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek olmalıdır. 
YORUM EKLE