ÖĞRENCİ-ÖĞRETMEN-AİLE VE KARNE

“Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır”
Keth Moorhead

Eğitim; öğrenci, aile, çevre ve öğretmen dörtlü sacayağı üzerinde şekillenen bir davranış biçimi olduğuna göre öğretim sürecinin yanında en önem arz eden bir durumdur. Ve gelinen son noktada hızla değişen ve -değişiminde çok kısa bir zaman sonra eskidiği- bir çağda baş döndürücü hıza adeta yetişemiyoruz.

Marifet iltifata tabidir cihetinden hareketle marifeti olan öğrencilerin sevindiği, haylazlıkla ve tembellikle bir dönemi bitiren öğrencilerinde ah-ı vah ettiği bir yarı dönemin sonuna geldik.  

Doğal olarak öğrencinin başarısı hem kendini hem de anne-babasını sevindirir, gururlandırır. Karnesinde "kırık" olanlar haliyle üzgün ve mutsuzdur. Kendilerini ailesine, arkadaşlarına ve hemen herkese karşı ezik hisseder. Öğretmen ve ailesinden utanır. Benliğini aşağılık duygusu kaplar. Bir kısmı okula gitmek istemez; karın ve baş ağrısı tutar onları. Bazısı notlarını değiştirir, bazısı karneyi yırtar, bazısı eve gitmez. Ailesinden korkar ve tepki alacağını düşünür. Bu hassas dönemde -Allah muhafaza- intihara kalkışabilirler. Haliyle karne dönemi bir kesim için çok stresli ve sıkıntılıdır. Temel problem; bazı anne-babaların çocuklarına yaklaşımlarındaki yanlışlıktır.

O halde çocuğun başarısının kıstası karne olmamalıdır. Karne "kötüyse" bu her zaman çocuğun başarısız, kötü olduğu anlamına gelmez. Burada anne babalar; “Çocuğun işitme ve görme problemini, dikkat durumunu, algılaması ve zekâ seviyesini, çocuğun yönlerini (sözel-sayısal-görsel) çok iyi tahlil etmeli ve çocuğuyla yıl boyu ne kadar ilgilendiğini, onunla iletişim kurarken "kalk dersini yap, fazla TV izleme, bilgisayara aşırı takılma, sokakta çok kalma" şeklinde hep emir mi verdiğini iyi sorgulamalıdır.”
Unutmamak gerekir ki çocukların yaşadığı sorunların çoğunluğu; aile içi iletişimsizlikten, sevgi ve duygu yetersizliğinden kaynaklanır.

Anne ve baba eve geç geliyorsa, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamıyor ve kötü model oluyorsa çocuğundan başarı beklemesin. Çocuk sevgi-ilgi ve şefkatle büyür ve kişilik kazanır. Çocuk anne-baba ve öğretmenini model alır. Çocukla birebir ilişki kurup; “Senin için ne yapabilirim? Paylaşmak istediğin bir şey var mı? Hadi gel bakalım bu gün okulda ne konular işlediniz?" diyerek onlarla sıcak ve içten diyalog kurmalıyız. Okulda yaşadıkları sorunları onlarla paylaşmalı ve onlara çözüm bulmalarında yardımcı olmalıyız. Arkadaşları ve kardeşleriyle mukayese etmemeliyiz. Başkaların yanında eleştirilmemeli ve fiziksel şiddete başvurmamalıyız.

Karne almadan önce veya sınavlar öncesinde çocuklarımızı rahatlamalıyız onları anlamsız bir yarışın içine sokmamalıyız. İyi puan alırsa, karne çok iyi olursa değerli, yoksa değersiz gibi bir anlayışla onlara yaklaşmamalıyız

Başarıların yanında başarısızlıklarında olabileceğini onlara anlatmalı ve kabul ettirmeliyiz. Engellere ve zorluklara dayanma gücü kazandırmalıyız. Aşırı hırs ve başarı tutkusunun insanı birçok değerden uzaklaştırabileceğini anlatmalıyız. Başta ebeveynler olarak bizleri buna inanması gerekir.

Karne döneminde özellikle şunlara dikkat edelim.

Karne sonucunun önemli olmadığını "onun" önemli olduğunu vurgulayın,

Başarısız olursa bunu telafi edebileceğini ve sizinde ona destek olacağınızı mesajını verin,

Sonucun niçin böyle olduğunu onu suçlamadan tartışın ve hataları düzeltin,

Çocuklara "sınıfı geçmesen sana hiçbir şey yok ", şeklinde tehditler savurmayın,

Hiç bir şey olmamış gibide; aşırı abartılı bir yaklaşım sergilemeyin

Unutmayın ki hatalar gelecekteki başarıların altyapısını oluşturur. Tabi ki ders alınırsa...
YORUM EKLE