OKUMAYA DAİR

Böyle demiş atalarımız. Konuşmayın dememiş, yazmayın dememiş ama evvela okuyun demiş, okuyun.  Biz ne kadar az okuyoruz oysa.

Okumak mı zor geliyor yoksa okumadan konuşmak mı daha kolayı bilemiyorum. Ama biz pek sever olduk konuşmayı. Bildiğimiz, bilmediğimiz her konu hakkında söyleyecek lafımız var şükür. Zihin fukara olunca, akıl ukala olurmuş. Bu söz neresinde kalıyor hayatımızın? Ben oldukça dışında kaldığını düşünenlerdenim.

Hobilerimizin ya da boş zaman etkinlikleri listemizin başında yer alır kitap okumak. Ancak birçok konuda olduğu gibi sözdedir bu da. Gazete bile okumayan bir toplum da olsak, söyleyecek sözümüz vardır. Ve de her daim bahanemiz. Ya yüksek kitap fiyatlarından dem vururuz, ya yorgunluktan ya da zamansızlıktan. Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden bir toplumun çektiği zaman sıkıntısı oldukça manidardır. Oysa vazgeçilmezlerimiz olan internet ve televizyon, sundukları cazip olanakların yanında hissizleştiriyor, asosyal bireylere dönüştürüyor bizi.

İstatistiklere göre Türkiye’de her 6 kişiye yılda 1 kitap düşüyor. Ve dahi kitap okuma konusunda birçok Afrika ülkesinin gerisinde kalmış durumdayız. Okuduğumuz kitaplar da ya aşk üzerine ya siyaset. Okumaya, öğrenmeye neden bunca uzaklığımız?

Önyargılarımız, yıkılamayan tabularımız, öfkelerimiz, sevinçlerimiz.. Velhasıl bize dair her şey.. Kitap beki daha iyi bir insan yapmaya yetmez bizi. Ama neye yarar sorgulanmadan yaşanmış bir hayat. Sorgusuz kabulleniş varsa, itaat ediyor, amenna diyorsak her şeye, iradeden söz edilebilir mi? Bilmeden, anlamadan iradeye sahip çıkılabilir mi?

Hz. Ali; ‘ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.’ diyorken, okumaya bu kadar kayıtsız kalınabilir mi..?

YORUM EKLE