ÖLÜM GERÇEĞİ VE ANALARIN ÖLÜMÜ

2013 Temmuz ayında İl Denetmenleri Başkanımız Şahmettin Kaya’nın değerli annelerinin Hakk’a yürümesinin ardından yüreğimin bir garip köşesine bir ağırlık daha gelip oturdu. Küçük ya da büyük, er ya da geç, “her nefis ölümü tadacaktır” düsturu mucibince bir emanet nefes almak için gönderildiğimiz bu yalan dünyadan, asıl olan o hakiki yurduna göçümüz var besbelli. Amenna doğduk ve ölüme de inanarak ölüme doğru yol alıyoruz.

Yüzyıl yaşayan da, bir günlük olanda ölüyor nihayetinde. Her canlı mutlaka ecel şerbetini içecektir. Rabbim’in sevgilisi, âlemlerin iftihar tablosu, ümmetin gözbebeği de ölüyor. Ölmeyen kim?

Hz. Ömer (r.a.) Halifelik görevini aldıktan sonra kendi parasıyla bir adam tutmuştu. Bu adamın görevi her gün, günün belirli saatlerinde Hz. Ömer' in yanına gelerek ona;

"Ya Ömer Allah’tan kork,  ölüm var!"  demekti. Bu durum günlerce, aylarca, hatta yıllarca devam etti. Bir gün Hz. Ömer aynaya bakarken saç ve sakalının ağardığını gördü. Günün muayyen zamanlarında karşısına geçerek kendisine ölümü hatırlatan ve bu görev karşılığında Hz. Ömer’den para alan görevliyi yanına çağırdı. Hz. Ömer artık bundan böyle adamın görevine son vereceğini söyleyince adam Hz. Ömer’e "Ya Ömer bu güzel âdetinden vaz mı geçtin?" diye sordu.

Adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısı ile meşhur olan ve İslam tarihine adalet örneği olarak geçen II. Halife Hz. Ömer bu soru karşısında adama şu manidar cevabı verdi:

"Şimdiye kadar gençtim, saç ve sakalım ağarmamıştı. Doğru yoldan ayrılmamam için her gün bana ölümü hatırlatacak, Allah'tan korkmamı tavsiye edecek birine ihtiyacım vardı. Ancak bugün aynaya baktığımda saç ve sakalımın ağardığını gördüm. İşte ağaran saç ve sakalım bana ölümün habercisi olarak yeter. Sen bana ölümü günün muayyen saatlerinde hatırlatıyordun, bunlar ise her zaman hatırlatıyorlar."

Tıpkı Şahmettin Hocamızın değerli anneleri Vesile annemiz gibi bizim dünyaya geliş vesilemiz olan annelerimizin ölümü ile gerçekten yetim kalıyoruz. Rabbim mekânlarını Cennet, onları Hz Fatıma’ya, Hz Hatice’ye ve Hz Ayşe annelerimize komşu eylesin. 

Ve gelip çöküyor sol yanıma bir acı. Anacığımın gül yüzü gelip duruyor karşıma. Demirören Köyü’nde bir tandır kenarında beni dünyaya getiren annemin şefkatli kollarında hayatım şekillendi. Aldığım terbiyenin, kalbimdeki merhametin ve insan sevgisinin temellerini atan biricik varlığım annemi 1999 yılı Şubat’ının 24’ünde kara toprağa verdiğimde anlamıştım yetimliğin ve öksüzlüğün en hüzünlü yanını ve gerçeğini.

Hâlbuki Cennet vesilemizdi onlar ve maalesef bizler bu şuuru çözemedik. Sağlığında hayır duasını alamadık annelerimizin. Dedemizin, ninemizin, babamızın ve diğer büyüklerimizin bir bir asıl hakiki yurduna göçleri karşısında hala ibret alamıyoruz. Şairin deyimiyle;

Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook…
YORUM EKLE