ÖLÜMÜ ÖLDÜRENLER

Çağları aşmışız biz iklimler geçmişiz biz
Aynı yöne adanıp ölüme koşmuşuz biz
Korkular öldürenler, ölümü öldürenler
Rabbinin huzuruna peygamberle gelenler.
15 Temmuz hain darbe girişimi üzerinden iki yıl geçti. 15 Temmuz 2016 tarihinde darbeye kalkışanlar kısa bir zamanda sonuca ulaşacaklarını zannettiler. Sadece zanları ile kaldılar. O gece darbecilere karşı milletin direnişi, darbecilerin gözünü iyice döndürdü. Hainler emrindekilere öyle talimatlar verdiler ki zannedersiniz vatanı düşmanlardan kurtaracaklar. Amaçları vatanı sahibi olduğu milletten almak, bütün kurum ve kuruluşları ile devletin bütün kurumlarını ele geçirmekti. Bu kirli emellerine ulaşmak için o gece her türlü kahpeliğe kalkıştılar, darbeciler hainliklerinin dozunu artırarak milleti sindireceklerini zannettiler. Savaşta dahi korunan, müdahale edilmeyen mabetlere bomba yağdırdılar. Milletin meclisini bombaladılar. Halkın üzerine kurşun yağdırdılar. Daha doğrusu millete cehennemi yaşattılar ama kendileri ebedi âlemde sonsuza kadar cehennemde kalacaklar. Böyle arzu ediyoruz böyle dua ediyoruz. Nihayetinde dünyada timsali görülmemiş bir direniş gösteren bu aziz milletin evlatları bir daha destan yazdılar. Bir geceye bin destan sığdırdılar. Yazılan her destanın konusu aynı kahramanları farklı olsa da.
“Ölüm bize perde arkasından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?”
Mısralarını kendine düstur edinmiş bu aziz milletin evlatları o gece ölüme yani şehadete koştular, bir kısmı da şehadet şerbetini içti o akşam. Söz konusu vatan olunca geride kalan her şeyin teferruat olduğu bir anlayış ve imanla darbecilere o karanlık gecede gereken ders verilmiştir. Bu kutlu direniş ile karanlık gecenin sabahı daha aydın olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır.
O gece milletin bu direnişini bütün dünya hayranlıkla izledi. Tıpkı Çanakkale’de ve kurtuluş savaşında olduğu gibi millet tanka, topa, tüfeğe karşı bedeni ile set oldu. Hain darbecilere geçit vermedi. Bu direnişin dünyada başka bir örneği yoktur. Bu direniş var olma ile yok olma arasındaki bir ince çizgiden ibaretti. Kazanan Türk milleti oldu. Bu gece gösterdi ki artık birileri kalkıp darbe yapamayacak veya darbe yapmaya kalkışamayacak. Böyle bir kalkışmada nasıl bir cevap alacaklarını artık çok iyi biliyorlar. Darbeler süreci böylelikle açılmamak üzere kapanmış oldu.
15 Temmuz bundan sonra bütün şehitlerimizi anmak için bir gün oldu. Bu günde törenler yapılarak vatan için can veren yiğitler anılacak, vatan hainleri de ebediyen lanetlenecek. Pazar günü yapılan anma programları ile şehitlerimize dualar edildi. Şehitlerimize, ölümü öldüren kahramanlarımıza ne kadar dua etsek ne kadar teşekkür etsek azdır. Onların hakkını ödeyemeyiz. Onların hakkı ancak ve ancak onların uğruna can verdiği değerleri korumakla ödenir. Bu değerleri korumak onları yüceltmek için bütün millet el ele vererek azimle çalışmalıyız. 15 Temmuzda gazilerimize şükranlar sunuldu. Devletimiz büyük bir alicenaplık göstererek şehit ailelerine hem de gazilere el uzattı onları baş tacı yaptı. Devletimizin bu konudaki hassasiyetini takdire şayandır. 
Merhum Mehmet Akif’in mısraları ile yazımıza son verelim.
“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.”
Bu vesile ile tüm şehitlerimize Rabbimden rahmet diliyorum.
 

YORUM EKLE