RUHUMUZA  GELEN BAHAR

Üç aylar: İnsanın da gönlüne bahar gelir cemrelerin düştüğü anlar olur. Dirilme cemresi, Şefkat cemresi, merhamet cemresi, vs gönülleri ve insanlığı dirilten cemreler. Yüreğimizde patlayan ilâhî duyguların insanî ve İslamî tezahürleri ile önce bizi, sonra çevremizi ihyâ etmelidir. Kendi içimizde de hangi duygumuz donmuş, buz tutmuşsa; onun içine bir cemre düşürmeli ve baharın penceresinden yeni bir hayata başlamalıyız.

 Allah: Yaratılış gayemizi bilmek, her anı kıymetlendirmek, geçmişi temizlemek ve geleceği kontrol altında tutmak için fırsat sayılan özel anlar, mekanlar, müstesna zamanlar özel gün ve  geceler vermiştir. Beldelerden Mekke’nin, ibadethaneler arasında Kâbe’nin, günler içinde Cuma’nın, günde beş vakit namaza durduğumuz anın, Hac günlerinin, aylar içinde Kadir gecesini  kalbinde taşıyan  Ramazanın,  yılda iki bayramın, maddî ve manevî alanda “bayram”a dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma iklimi üç ayların, gerçekte nefes aldığımız her anımızın kıymet ve bilincinde olmalıyız. Yarın için ne yapıp gönderdiğinize bir bakın .."[1]  uyarısıyla  ihmal ettiğimiz meneviyatımızı  yeniden gözden geçirmeliyiz.

Üç aylar: Receb, Şaban ve Ramazan ayları “mübârek”, “faziletli” olduğuna inanılır. Dahası bu aylarda yer alan kimi gecelerin (Reğâib, Mirac, Berat, Kadir ) özel bir takım ibadetlerle ihyâ edilmeye çalışıldığı görülür. Örfte bu şekilde genişçe yer bulan inanç ve uygulamaların dinin ana kaynaklarında ve ilim geleneğimizdeki yeri nedir?

Cevabını vererek üç aylar temamıza geçelim.

[Bizim söylemimizde olan "Üç aylar" ifadesi Kur’an’da yer almaz. Ay olarak Ramazan ayı geçer sayılı günler Kur’an ayıdır. Geceler miraç ve kadir geçer. Kur’an’da Araplar arasında bir örf olarak savaşmanın haram kabul edildiği dört aya (Zilkade, Zilhicce, Muharrem , Receb) gönderme yapılır. Bu dört haram aydan bir tanesi de halkımızın üç aylar olarak isimlendirdiği ayların ilki olan Receb ayıdır. Receb ayında özel olarak oruç tutma ile ilgili herhangi bir sahih hadis mevcut değildir.][2]

Hadis konusunda otorite olan İbn Hacer el-Askalanî, Receb ayına ilişkin halk arasında bulunan söylentilerin ne derece doğru olduğuna ilişkin yazdığı müstakil eserinde şöyle der:

 "Receb ayının fazileti ile ilgili veya bu ayda tutulacak orucun, o ayın belirli bir zamanında tutulacak orucun, belirli bir gecede yapılacak ibadetin fazileti ile ilgili olarak hüccet olmaya elverişli hiçbir sahih hadis bulunmamaktadır."[3]

Genel olarak haram aylarla ilgili olarak Ebû Davud’da yer alan bir rivayette şöyle buyrulmaktadır: “Haram aylarda bazen oruç tut, bazen terk et!” [4] Yine Ahmed bin Hanbel’in Müsnedinde peygamberimizin genel olarak haram aylarda oruç tutmayı tavsiye ettiği belirtilmektedir. Receb ayı da haram aylardan birisi olması hasebiyle bu ayda oruç tutmanın, faziletli olduğudur. Yine bu ayın ilk gecesinde dua etmenin kabule vesile olduğu inancıyla dua edilir.

Sahih rivayetlerde Peygamberimizin Ramazan ayı dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmediği, en çok Şaban ayında oruç tuttuğu belirtilir. [5]

Bizzat Kur’an’da adı geçen Kadir gecesinde “miraç gecesinde nede Berat gecesinde  Ne Allah Resûlü, ne sahabe ne de müctehid imamları kutlamamışlardır. Hasen seviyesinde rivayetlerde gecesinin kıyamla gündüzünün oruçla, geçirilmesi tavsiye edilmiş, ancak gecelere özel bir namaz türü vb. belirlenmemiştir.

Bu, hicrî beşinci asırda Kudüs ve Bağdat’ta sonradan ortaya çıkmış bir uygulamadır. “Reğâib” gecesi adı verilen gecede kimileri tarafından kılınan ve "reğâib namazı" adı verilen namazla ile ilgili hadislerin “tamamı” dört mezhebe mensup muhakkik hadis ve fıkıh âlimleri tarafından “uydurma” ve "bid'at" olarak kabul edilmiştir. [6] Sahih kaynakların “hiçbirinde” özel bir namaz şeklinden söz edilmemiştir.  “Bu rivayet her ne kadar sahih ya da hasen derecesinde sağlam olmasa da ilgili olduğu konu "amellerin fazileti" meselesi olduğundan amel ve dua etmek iyi bir davranıştır. Nitekim bu uygulama halkımız arasında da bir örf haline gelmiştir. Örfün meşru olması, naslarla çatışmamasına bağlıdır. Buna göre; insanlar bunu dinin aslından görmemek, sırf bir örf olarak kabul etmek, Ramazan ayına hazırlığa vesile saymak, bu konuda bir bilincin uyanmasına vasıta yapmak istiyorlarsa bid’atlara bulaşmadan, dinde olmayan ibadetleri icat ve icrâ etmeden, sosyolojik bir realite olarak yapmalıdır.”[7]

Bununla birlikte Receb ayının başlangıcında dua etmenin ilk dönemden itibaren bilinmektedir.  Nitekim, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın "Şu beş gecede yapılan dua reddedilmez: [Perşembeyi Cumaya bağlayan] Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şaban ayının ortasındaki [Berat] gece[si] ve iki bayram [öncesindeki arefe] gecesidir."[8] Dediği istikametden hareketle receb ayının ilk gecesinde dua etmeye özen ve önem göstermenin selef arasında bir aslının bulunduğu görülmektedir.

Recep ayının da ilk cuma gecesi “Regaib” bir rağbet gecesidir. Gerçeğe, ramazan’a düzelmeye ve yenilenmeye rağbet bir başlangıçtır. İnsan rağbet ettiği değerlere göre rağbet görür. İçtiği kaynağın berraklığına göre berrak sözler söyler. Peygamberler hayatı, rağbet edenler ile rağbet görenlerleri anlatır.

Nuh’un çağrısına ‘evet’ diyenlerin rağbeti ile ‘hayır’ diyenlerin rağbeti.

Hz. Musa’nın sabırlı davetine rağbet edip denizi onunla geçen, geçtikten sonraki davetine ise rağbet etmeyenlerin öyküsü.

 Rabbinin burhanı sayesinde harama rağbet etmeyen Yusuf’un (a.s.) rağbet etmemesi de bir rağbet.

 “Bir elime ayı bir elime güneşi verseniz yine davamdan vazgeçmem.” diyen Hz. Peygamber (s.a.s.)’in dünyalık tekliflere rağbet etmemesi de bir rağbet. Bizlerde bu anlamlarla rağbeti başlatmalıyız.

Yüce Allah, bizim neye ve kime rağbet edip yönelmemiz gerektiğini şöyle açıklıyor: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Râsulü’nün çağrısına uyun.” [9] “Eğer onlar Allah ve Râsulü’nün kendilerine verdiğine razı olup, ‘Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Râsulü de. Biz yalnız Allah’a rağbet edenleriz.’ deselerdi (daha iyi olurdu).” [10]  “Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine rağbet edip O’na yönel.”[11] Emir ve işaretiyle rağbet edilmesiyle başlayan Üç Aylar: Günahlarla kararan yüreklerimizi, merhametten yoksun paslı vicdanlarımızı tövbelerle ve pişmanlık gözyaşlarıyla arındırıp, tertemiz bir hale getirebilmek için önümüzden akıp giden bu iklim aslında bir rahmet rahmet pınarıdır.

 Mevlânâ Derki; “Nereye gidiyorsun sen? İşte osun sen.”

Bir müslümanın üç ayları ve her anını en güzel değerlendirme yol ve yöntemi, din konusunda "sahih ilim" ve "sâlih amel"dir. Sahih ilim için ömrün bu zaman dilimini kendimize mübarek kılmak için Kur'an' ve sünnet ile içli dışlı olmalı, bilgimizi ve amelimizi arttırmak için gayret göstermeliyiz. Zihnimiz gerçek gıdasıyla beslenmeli nefis fısıldıyla hareket eder. Bu sebeple Kur'an'ın, mümkünse bir tefsirden, eğer bu mümkün değilse açıklamalı bir mealden, Peyğamberimizin hayatını anlatan bir eseri baştan sona okumaya gayret göstermeli, öğrendiklerimizi hayatımıza da yansıtmalıyız.

Manevi iklim Üç Aylar: Ruh dünyamızda manevi mevsimin ilk baharı, iyilik ve güzellik adına nefislerce dondurulmuş tohumlarının canlanması hayat bularak dünya ve ahiretde meyve vermesi için her anımızla beraber büyük bir fırsatdır.  Her gün ömür takvimimizden bir yaprak koparken şu fani olan hayat yolunda, dünyanın bir hazırlık yeri olduğunu idrak etmek, ahiret yurduna hazırlanmak ve az zamanda çok şey kazanma vaktidir.

Bu manevi baharımızda  hayırlı işlerde yarışmak, faydasız uğraşlardan kaçınmak, günahlara dur deyip, sevaplarla buluşmak zamanıdır. Günlük hayatın koşuşturması ve yoğun temposu içinde gafletle kapanmış gözlerimizi basiretle açmak, katılaşmaya yüz tutan kalplerimizi Kur’an ile yumuşatmak, kibirle dikleşen başlarımızı tevazuyla eğip alnımızı secdelere koymak ve bağışlanmak ümidiyle yakarış anında olmaktır. 

   Ruhi ve  manevi dünyamızda yıl, ağaç gibidir. Receb ayı ağacın yapraklı, şaban meyveli, Ramazan ise meyvesinin toplanacağı zamanı gibidir. Receb tohum ekme, şaban sulama Ramazan ise hasat ayıdır. Receb hürmet, Şaban hizmet, Ramazan ise nimet ayıdır. Recepden başlangıcı yaparak sonundan emin olmalıyız.

Her müslümana düşen bu aylarla ilgili olarak Hz. Peygamberin duasına talip olup yaşamaktır: “Ey Allah’ım! Recep ve şabanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.”[12] Amin..


[1] Haşr 18.

[2] S.Ü.İ.F. İs.Huk. An. Bil.Dal Doç. Dr. Soner Duman "üç aylar"makalesi

[3] İbn Hacer, Tebyînü'l-aceb bimâ verede fî şehri Receb, s. 23) İbn Hacer el-Askalanî.

[4] Ebu Davud, Sıyam, 54.

[5] Buharî, Savm, 51; Müslim, Sıyam, 175.

[6] İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar, II, 26.

[7] S.Ü.İ.F. İs.Huk. An. Bil.Dal Doç. Dr. Soner Duman "üç aylar"makalesi

[8] Abdürrezzak, Musannef, IV, 317 (7927 no'lu rivayet) İmam Şâfiî (el-Ümm, I, 264.

[9] Enfal, 24.

[10] Tevbe, 59.

[11] İnşirah, 7, 8.

[12] Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259.

YORUM EKLE