SADECE BİR GÜN MÜ?

Nasırlı ellerde biterken mazi
Tandırın isi var yanaklarında
Dillerin mühürlü alnında yazı
Güllerin süsü var dudaklarında
İsmail HAYAL

Her yılın bir günü değil her bir günün her anı senin günündür ve sen her şeyin en iyisine ve en güzeline layıksın. Sen bizim dünyaya geliş vesilemiz, sen bizim ilk öğretmenimiz, ilk bakışımızda gördüğümüz yüz, kokunu duyduğumuz ilk gül çehreli melek, ilk dersi aldığımız ilk öğretmenimiz ve kısacası sen bizim ilklerimizsin. İlk seni sevdik sevdirdiklerinle beraber. Sen sevdiklerini sevdirirken bizlere bizler sevmeye başladık senin gözlerinle. Senin ruhunla bakmaya başladık çevremize. Senden aldıklarımız çizmeye başlıyordu yol haritamızı. Sen helal emzirince bizim kursağımızı bizler helali sevdik. Sen şükür makamında varırken secdeye bizde seninle secdeye varmayı ve şükretmeyi öğrendik. Acılara sabrını, hatıralara saygını, insana ve tüm mahlûkata sevdanı ve merhametini, ağlanacak şeylere ağlayabilmeyi ve ayakta durabilmeyi öğrendik seninle.

Cennet’in tapusu senin ayaklarındaysa eğer biz Cennete senin vesilenle gireceğiz. Seni her sevdanın üstünde tutacağız demek ki. Sana “öf” bile dedirtmeyen bir muhteşem dinin ve kültürün mensubu olduğumuza göre seni baş tacı bileceğiz. Senin gibi yâr olamayacağına göre en güzel yâr olarak seni bileceğiz. Geçici sevdalar alamayacak senin yerini.

Sen bizim isyanlarımıza merhamet adlı göz pınarlarınla cevap verirken ve sen gece yarılarını sana zehir eden biz aciz yaratıkları merhamet ve sevginle yaşatmaya çalışırken bugün seni huzur (!) evlerine mahkûm eden biz evlatların tamamen çirkefleşen bir mekanik sistemin cenderelerinde parçalanmaya devam ediyoruz.

Sen bizim altımızı pislettiğimiz en aciz anımızda gülerek, severek ve isteyerek yaptığın onurlu ve nurlu hizmetlerinin karşılığında bizler maalesef senin gibi dürüst ve samimi değiliz. Sen ilk hecemizden ilk adımımıza, ilk heyecanımızdan ilkokul basamaklarına, ilk gençlik sıralarından ilk evlilik ve iş hayatımızda gözyaşlarınla, dualarınla, merhametin ve bitmek tükenmek bilmeyen çabanla elimizden tutarken bizler ilk fırsatta senin sevgini bertaraf ederek bir yerlerin sevdaları ile doldurduk kalplerimizi.

Senin bizlere bağışladığın koca araziler ve mükellef evlerde senin varlığını çekemez olduk. Ve bizler senden evlat ve torun sevgisi gibi en önemli bir hakkını elinden aldık. Ayda yılda belki bir kere o da zoraki bir telefonla hatırını sormayı akıl edebildik. Seni bir dağ başında köhne bir evde duvarlarla ve acı hatıralarla yapayalnız bırakıverdik. Yıllardır hasretle baktığın tozlu yollardan belki bir gün geliriz diye yaşlı gözlerle seni bir başına bıraktık.     Ve çok çok yıllar sonra ölüm haberini aldık.

Sadece bir gün öyle mi? Yüzünü görme, kokusunu duyma, duasını alma. Sana bahşedilen o bir günde yap bir çiçek gönder adresine. Bir iki yaldızlı cümle ile kutla gününü. Evlat olarak görmesin seni, kokusunu duymasının torunlarının. Yakın etme evine barkına. Öleceği saati bekle bir huzur (!) evinde.

Evet, maalesef vaziyet-i ahvalimiz bu. Farklıyım hocam diyen varsa ellerinden öpeceğim. Her gün ve her anımız sensin anneciğim ve her günün kutlu olsun.
YORUM EKLE
YORUMLAR
ysadık
ysadık - 11 yıl Önce

sen gönlümde açan bir gülsün yeterki gel bana senede bir gün ,senede bir gün.. anneler bu tümceleri söylememeli söyletmeliyiz.san"at güneşi annem adlı şarkısını seslendirirken yaşadığı duyguları biliyonmu sen ismail müdür. internetten gir ve dinle.. dinleki evlat kime derler bir daha bir daha öğrenesin. benim annem bir ilkbahar ginu uçup gittiğinde dünyamın nasıl yıkıldığın boşlukta nasıl kaldığımı ve hala boşlukta kaldığımı biliyonmu* o na ayşe hatun derler. ana bu dediğin gibi ne senede bir gin senede 1365 gün o yüce insanlar hatırlanmalıdır. bırde yılın annesi hikayesi bu tutarsızlığa son verilmeli tüm anneler milyar yilin annesidir hepside muhteremdir..yzı güzel yine 10 numarayı hakkettin.