ŞEHİT ÖLDÜ, VATAN BÖLÜNDÜ EVLADIM!

Ülkem kan ağlıyor. Neden mi? Her gün, her hafta, her ay onlarca şehit veriyoruz. Yüreğimiz kan ağlıyor. 10 yılda 1150 şehit vermiş bir millet nasıl olur da kan ağlamaz? Dilimizde dualar göklere yükseliyor. Hainlere, bu hainlere tebessüm edenlere ve hainlerin sonunu getirmekten adeta korkanlara dilimizden beddualar dökülüyor. Türk milleti bu ihanet kıskacında daha ne kadar can verip duracak? Bu kanayan yarayı kim dindirecek?

Türk milleti, yıllardır verdiği hizmetin karşılığında hak etmediği bir ihanetle karşı karşıya bırakıldı. Bu millet, tarihin hiçbir sayfasında ayrım yapmamışken bir kısım şer odakları tarafından haksızlığa uğramıştır ve uğruyor da… Osmanlı Türk Devleti’nin son 250 yılında Anadolu’nun bütün illeri ne yazık ki ihmal edilmiştir. Devlet savaşlarla, haçlı istilasıyla boğuşamaz duruma düşmüştür. Bu bağlamda birilerinin dediği gibi Haçlı saldırıları kültürleşme değil; aksine Müslüman Türkleri yok etme, bir daha da ayağa kalkamayacak duruma düşürme mücadelesidir.

Yükselen Batı karşısında reformlarını tamamlayamamış, çöküşe geçmiştir. Birkaç şehir dışında (İstanbul, Bursa, Edirne vb.) yatırımlar tamamen durmuştur. Trablusgarp, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı ile Osmanlı Türk Devleti artık ömrünü tamamlamış ve yıkılmıştır. Kurtuluş Savaşı, işte böyle bir yok oluştan kurtulma mücadelesidir. Böyle bir dönemde Mustafa Kemal ATATÜRK gibi bir deha yeni Türk devletinin habercisi olmuştur. Cumhuriyet döneminde yeni devlet, bütün mesaisini Anadolu’yu ayağa kaldırmaya ayırdı. Huzur, kalkınma ve muasır düzeye ulaşma ülküsü yaşamın her alanında sağlanmaya çalışıldı. Anadolu’nun her köşesine hizmetlerin ulaştırılması tek çare kabul edildi. Son 30 yıldır da Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerimize en üst düzeyde hizmetler götürülmüştür. Cumhuriyet tarihinde yapılan yatırımlarla PKK illetinin yok edilmesi ve Türk devletinin huzuru amaçlanmıştır.

Karadeniz Bölgesi’ne yapılmayan hatta Erzurum, Elazığ, Erzincan, Sivas, Niğde, Kars, Edirne, Denizli, Muğla, Çorum, Afyon, Burdur, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir vb… Daha nice ilimize yapılmayan yardım ve yatırımlar bu bölgemize (PKK sorunu yaşadığımız illerimiz başta olmak üzere) yapıldı. Bu bölgedeki okul ve öğretmen sayısı, doktor sayısı, bu illere giden yatırım amaçlı fonlar, hatta bu bölgemizdeki ilçelere giden ödenekler, Karadeniz’de Gümüşhane gibi bir ile denk düşüyor.

Sırtında odun taşıyan Karadenizli ne kadar zengin? İnşaatla uğraşan Söğütlü Beldesi’nden bir gurbetçi çok mu memnun hayatından? Söğütlü’de gençlerin kaçı devlet kapısında memur? Söğütlü insanı 15 çocuk yapıp devletten para almasını beceremez mi? Elektrik faturasını yiyeceğinden kısıp yatıran Söğütlü insanı devlete sövmüyor ve faturasını ödüyorsa bu korkudan mı? PKK’nın yandaşı olan her kes açık söylüyorum “Hain”dir. Hiçbir gerekçeyle asker, polis, doktor, öğretmen, vatandaş (şehit) öldürülemez. GAP çerçevesinde yapılan yatırımların binde biri Gümüşhane başta olmak üzere çoğu ilimize yapılmadı. Buna rağmen hiç birimiz asker, polis, doktor, öğretmen şehit etmedik, edemeyiz de…

Büyük şehirlerde her yerde, her makamda bu kökenden insan yok mu? Her fırsatta sövdükleri, şikâyet ettikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi makamına geldiler de engel olundu? Cumhurbaşkanı mı olmadılar, başbakan mı, bakan mı, vekil mi, okul müdürü mü, banka müdürü mü, mal müdürü mü, şef mi, mühendis mi, müsteşar mı, danışman mı, sanatçı mı, kütüphane müdürü mü? Allah aşkına sahi bunların derdi ne? İhanetten başka…

Türkiye Cumhuriyeti kadar hangi ülke azınlık mantığıyla bölücülük yapan, polis taşlayan, asker taşlayan, işyerlerini yakan, halk otobüslerini, vatandaşın arabalarını yakan, karakol basan, İstanbul gibi bir cennet şehri cehenneme çeviren, olaydan olaya koşan, eğlenmeyi bile beceremeyen, kapkaççılıkla geçinen çete kuran, kadın pazarlayıcılığı yapan, esrar-eroinle geçinen bu insanların derdi ne? Bunları destekleyen Avrupa’yı anlıyorum da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insanları anlayamıyorum. Rahatlık batıyor anlaşılan…

Size soruyorum. Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar demokrasi var? Dünyanın hangi ülkesinde, devletine karşı bu kadar haince davranan bölücü besleniyor. İngiltere’de sakallı iki genç yolda yürürken İngiliz polisi tarafından ensesine silah dayanıp vuruldu. Bunu yapan İngiliz polisinin gerekçesi açıktı. Şöyle ki; polis onların terörist olduklarını zannetmişti. Aman ne gerekçe… Ya bizde nasıl? PKK’lı sefil yaratıklar İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Marmaris’te, Adana’da, Mersin’de hele de Türkiye’mizin güneyinde polis şehit ediyor, dövüyor. Asker şehit ediyor, taşlıyor. Devlet dairelerini taşlıyor, camları yere indiriyor, Türk bayrağımızı yakıyorlar. Ne oluyor? Hiç bir şey… Yine de çiçek veriyoruz. Tatlı dağıtıyoruz. Anlıyorlar mı? Cevabı TV ekranlarında görüyorsunuz.

Bu dünyanın bir de ahreti var. Allah her ihanetin kahpeliğin hesabını sorar. Bunca iyiliğe karşı yapılan bu hainlik, karşılıksız mı kalacak. Hayır. İlahî adalet tecelli edecektir elbette… Yazık… Türk milleti bu ihaneti asla hak etmiyor. Çözüm mevkiinde olanların bu acizliği bence korkaklıktan ibarettir. Bu politik bir korkaklıktır. Kimden? Tabii ki okyanus ötesinden, kapitalist güçlerden, kan emicilerden… Terör karşısında çaresiz kalan kim olursa olsun -Muzaffer ARSLAN da olsa- bunun hesabını Allah katında verecektir. Mehmet Akif Üstadımın deyimiyle; İkiyüzlüleri sever olduk. Çünkü 20 yüzlüler var artık.

Amacım asla ayrım yapmak değil. Zaten ayrım diye bir mantık zihnimde yer bulamaz. Elhamdülillah Müslüman’ım. Tarih boyunca asla ırkçılık yapmamış bir milletin evladıyım. Kardeşlikten başka bir duygum hiç olmadı, olmaz da. Ayrım yapan güzel Türkiye’mden çıksın gitsin. Nerede rahat ediyorsa orada yaşayabilir. Benim derdim ihanet kıskacındakilere, hain bölücülere değinmektir.

Sıhhiye köprüsü üzerinde bir otobüs durağında otobüs beklerken kitap okuyordum. 75 yaşlarında, iki büklüm bir kadın geldi yanı başıma. Kendisine yer verdim. Temiz yüzlü, imanı gereği tesettürlü kadın. “Oku evladım oku… Allah’ın izniyle kurtuluşumuz bu yolla olacak. Ben okuyamadım... Devir değişti. Kızlarımın her biri bir görevde… Devletine hayırlı evlatlar yetiştirme fırsatını Allah bana bağışladı. Haberlere baksana eşkıyalar boy boy geziyor etrafta. Allah belalarını versin onların. Her Allah’ın günü şehit düşüyor toprağa. Sen ne iş yapıyorsun evladım?” dedi. Ben de öğretmen olduğumu söyleyince sevgi ve muhabbetini ifade etti. Ben söze “Şehitler ölmez, vatan bölünmez Teyze…” dedim. Otobüsüm gelmişti. Vedalaştım kendisiyle… Arkamdan söylediği söz yüreğimi dağladı. Otobüste ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bir haftadır uykumu kaçıran ve kulaklarımda çınlayan bu söz: “Şehit öldüü, vatan bölündü evladıım.
YORUM EKLE