ŞEHR-İ RAMAZAN

Çocukluğumun en büyük maceralarından biriydi ramazan davulcusunu görmek. Kardeşimle sahura kadar uyumaz, davulcuyu görmek için beklerdik.

Davul sesiyle birlikte balkona fırlar, görene kadar da ayrılmazdık. Çocukluğumun ramazanları bunlardan ibaretti; biri davul sesi, biri top sesi. Patlayan topu gökyüzünde görmek için az uğraşmadım o günlerde..

Ramazan ayların efendisi, oruç açlığın en güzel halidir.. Oruçlunun uykusu ibadet, susması tesbihtir. Amelinin sevabı kat kat verilir, duası kabul olunur ve günahları bağışlanır. Oruç ki bolluğun bereketin anahtarıdır.

Gerçi adı oruç da olsa açlık insanın gözünü korkutmuyor değil. Eskiden yemek hazırlarken dua ederdim keşke unutup da doyana kadar yesem diye. Yine de bütün gün sabırla beklerdim iftar saatini. Akşama doğru sokakların boşalışını izlemek, pide götüren babaları seyretmek, cama fırlamış benim gibi ramazan topunu görme heveslisi çocuklar, annemin yemek telaşesi.. Benim için ramazanın en güzel renkleri bunlar oldu senelerce. Şimdi bir ramazanı daha karşılıyoruz. İçimde yine aynı heyecan. Yine davulcuyu görme merakı, yine iftarı beklemenin sabırsızlığı, biraz da sıcakların korkusu..
Nerde o eski ramazanlar diyenleri duymuyor değiliz. Her şeyde olduğu gibi ramazanda da eskiler özleniyor. Ben eskiler nasıldı bilmiyorum. Şimdilerde iftar çadırları, yardım paketleri, sahur programları var. Ramazana dair değişmeyen ve de değişmeyecek yegâne alışkanlık teravih namazları sanırım. Zira bundan on yıl sonra davul sesi duyacağımızı zannetmiyorum. Gürültü çıkardığı gerekçesiyle birçok yerde yasaklandı bile.

Hurmalar, iftarlar, sahurlar, dualar, şekerler, bayramlar, komşusu açken tok yatamayanlar.. Ramazanı ramazan yapan, ona anlam katan onca şey..
Davulunla, topunla, açınla, tokunla hoş geldin ya Şehr-i Ramazan..
YORUM EKLE