Türkiye’de Tsipras arayışları…

Yunanistan’da Syriza Partisinin Alexis Tsipras ile kazandığı zaferin ardından “sol” hareketler açısından yeni bir umut kaynağı oluştu. Yunanistan’daki dalganın İspanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde de etkileri oldu. Hatta bazıları bu gelişmelerden hareketle Avrupa Baharının başlayabileceği yorumlarında bulundu. Avrupa baharı başlar mı, başlamaz mı bilemiyorum ama Dünyada hem ekonomik hem de barış anlamında ciddi bir kaosun olduğu bu dönemde, kaygıya dayalı ya da vicdani tepkilerin ortaya çıkaracağı kitlesel hareketlerin dünyada yeni bir süreci doğurabileceği ve siyasi değişimlere neden olabileceği düşünülebilir.

Türkiye’de de son dönemde bir Tsipras arayışına girişildiği görülüyor. Ancak burada garip bir çelişki var. Tsipras’ın misyonunu Türkiye’de yerine getirecek kişinin Türkiye solundan birileri olması gerekirdi. Türkiye solunu temsil ettiği söylenen en azından sol ideolojiyi benimseyen vatandaşlarımızın yoğunlukla yöneldiği ana muhalefet partimiz böyle bir çıkışı yakalayamayınca, sahneye Türkiye solunda Tsipras’ın misyonunu üstlenme motivasyonuyla sol eğilimleri olan ancak pratik siyaset açısından Kürt Milliyetçiliği daha ağır basan bir lider ortaya çıktı. Kendisi de Tsipras ile görüşeceğini televizyon ekranlarında belirterek bu niyetini açıkça ifade etmiş oldu. Hatta çeşitli yorumlarda Birleşik Haziran Hareketi ile birlikte anılması böyle bir misyonun Sayın Demirtaş’a yüklendiğini gösteriyor.

Burada akıllara gelen soru: bu haliyle Türkiye’nin Tsipras’ı tutacak mı? Hedef barajı geçmekse; tutabilir. Yani HDP’nin barajı geçmesi ve mevcut milletvekillerinden 15 - 20 daha fazla milletvekili çıkarması asıl hedef ise; bu, gerçekleşebilir. Ancak HDP’nin Türkiyelileşmesi ve iktidara doğru yol alması gibi bir hedef için, şu anki konjonktür açısından gerçekleşmeyecek bir beklenti.

HDP’nin barajı geçmesi için güçlü bir ortam oluşturur. Çünkü temel sebep, AK Parti karşıtlığı. Uzun yıllar tek başına iktidar olan Ak Parti bir taraftan kendi oylarını pekiştirirken, oylarına süreklilik kazandırırken diğer taraftan ciddi bir karşıt taban oluşturdu. Dolayısıyla ılımlı diyebileceğimiz geçişken seçmen kitlesi azalarak bloklar daha katılaştı. Gelinen noktada sol oyların az da olsa bir kısmı kolaylıkla AK Parti karşıtlığına gidebilir. Bugün için AK Parti karşıtlığı anlamında fayda üretecek temel parti Selahattin Demirtaş liderliğinde Halkların Demokratik Partisidir. Çünkü diğerleri AK Partinin mevcudu açısından pek de etki gösteremeyecek gibi görünüyor. Kaldı ki! bazı araştırmalarda da ortaya konduğu gibi Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterdiği başarıda Türk seçmenlerinden ziyade metropol şehirlerde aldığı Kürt oylarındaki artışın ve Alevi seçmenlerin gösterilen diğer aday nedeniyle mecburi olarak Demirtaş’a yönelmesinin etkisi olduğu söylenebilir.

Türkiye açısından Tsipras modeli uzun vadede tutmaz. HDP’nin siyasi geçmişi ve siyasi duruşu nedeniyle Türkiye’deki çok önemli bir kesim, bırakın taraftar olmayı HDP’ye karşı ılımlılaştırılamayacak kadar tepkili. Böyle bir ortamda, HDP’nin siyasi arenada yer alması, temsil ettiği önemli bir kesimin görüşlerini demokratik ortamlarda dillendirmesi Türkiye demokrasisi açısından büyük kazanç olacaktır. Ancak yeni bir modelle Türkiye’de iktidara yürüyecek yeni oluşumun öncülüğünü yapacak potansiyele sahip değildir. Çünkü hala Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili sol söylem temelinde genel kanaatlerini belirtse de, ürettiği bir politika yok. Pratikteki siyaseti Kürt milliyetçiliği üzerine kurulu. Örneğin yeni anayasa konusunda ürettiği temel politika Kürt sorunu üzerine odaklanmaktadır. Aldığı oyların çok önemli bir bölümü bu siyasal duruşun bir sonucu. Dolayısıyla bu gün için AK Parti karşıtlığı belki bazı sol çevrelerin HDP üzerinde yoğunlaşmasına neden olabilir. Ancak uzun vadede sol söylem açısından fikirsel olarak zıt pratiklere sahip HDP Liderinin Türkiye’deki Tripras arayışı için uygun olmayacağı açık.
YORUM EKLE