VİRÜS ve GETİRDİKLERİ

Başa gelir birden sen beladan bil,
Bela gelir sen Hak Teâlâ’dan bil. 
İsmail HAYAL

2020 yılı ile hayatımıza giren ve binlerce insanın ölümüne sebep olan koronavirüs belası ile tüm dünya uğraşıyor dersek inanın. Tüm doktorların, bilim adamlarının virüs öncesi korunma yolları olarak resmen İslam’ı tarif etmesi bizlerin aslında ne kadar önemli bir dine mensup olduğumuzun şükür nişanesi aslında. 

Gusül abdesti, günde beş vakit namaz abdesti ve namazın kılınışı ile aslında biz Müslümanlar koronavirüs başta olmak üzere tüm hastalıklara karşı birer koruma kalkanı aldığımızın farkında bile değilmişiz.

Çok yıllar öncesinde bir dergide okumuştum ki İsveç’te meşhur bir spor egzersizinin bizim namaza çok benzemesi tesadüf değilmiş demek ki. Bugün anladık ki Kuran’ın emirleri ve Peygamber Efendimizin (SAV) sünneti biz Müslümanların kurtuluş reçetesi imiş. Öyle ki zekât ve sadaka malımızın garantisi, oruç sağlıklı yaşam için adeta bir nevi doktor reçetesi, abdest ve temizlik tüm hastalık ve mikroplara karşı bir kuvvetli kalkan, oruç beden ve ruh sağlığımız için adeta bir ilaç hükmünde imiş. 

Aslında biz insanoğlu her türlü nankörlüğümüz, hırsımız, zalimliğimiz, vurdumduymazlığımız, bir türlü doymak bilmeyen nefsimiz ve daha birçok menfi özelliklerimiz ile Rabbimizin her türlü belasına müstahakız.

Ve biz o şanlı ve nurlu atamızın maalesef izlerini takip edemeyen nankör bir milletiz. Hemen her fırsatta verilen nimetlere şükretmeyen, kapımıza düşen bir ihtiyaç sahibine merhamet etmeyen, sözüm ona umre diyerek aslında turistik ziyaretten başka bir şey yapmayan, hacca gidip tüm kötülüklerine devam eden, namazı dosdoğru kılmak yerine çıkarlarımız için göstermelik yapan bir güruh olduk. 

Vakti zamanında sobaya atacağı odunu üzerinde böcek, karınca vardır hesabıyla yere birkaç kere vuran o anaların evlatları bugün bu ülkenin masum halkına tank ve tüfeği çevirirken bir yerlerde kursağımıza haram girdiğinin muhasebesini yapmaktan aciziz artık. 

Ve kimyasal ve biyolojik silah (virüs) ile aynı insanoğlu maalesef küçücük dünya çıkarları için insanları ve insanlığı yok etmeye devam ediyor. 

Maalesef yaşları 65 ve üzeri olan yaşlılarımız kendi sağlıklarını ve çevresindekileri hiçe saymakta, Umreden dönen hacılarımız maalesef turistik gezi ve gösteriş adına o mukaddes yerlerin şuurunda olmayan kendini uyaran polisimizin yüzüne tükürebilecek kadar aslında yüzsüz insanlar olduklarını müşahede ettik.

Ve içlerinden bazılarının devletimizin (sırf kendi sağlıklarını koruma amaçlı) aldığı tedbirleri, verdiği barınma, beslenme ve sağlık hizmetlerini aşağılayan aşağılık insanlarımızı bir kere daha tanıma fırsatı bulduk. 

Diğer yandan imtihan vesilesi olarak Rabbim’in verdiği her deprem, sel, yangın, virüs ve benzeri felaket sonrası sürekli toplumu geren, siyasi mesaj üreten, devletimizi ve milletimizi kötüleyen aşağılık varlıkların hiçbir zaman tükenmeyeceğini bir kere daha anladık. 

Evet, bu virüs bir daha gösterdi ve göstermeye devam ediyor ki bizler ne zaman dinimizden, ahlakımızdan ve insani değerlerimizden uzaklaştıkça, azdıkça Rabbimiz birçok bela ile biz kullarını imtihan ediyor. Sahile vuran Aylan bebeğin günahı, bizim merhametimize sığınan göçmen kardeşlerimizin ahı ve;

‘Ben sizi Allah’a şikâyet edeceğim’ diyen o masum yavrunun duası besbelli kabul oldu ki belalar başımızdan hiç eksik olmuyor.

YORUM EKLE