YARDIMLAŞMA VE YARDIMSEVERLİK

Yardımlaşma ve dayanışma, toplumun kurum ve kuruluşlarıyla ortak değerlerde buluşması ve birlikte hareket etmesidir. Yardımseverlik ise, başta yardıma muhtaç insanlara ve tüm canlılara yardım etmekten hoşlanma duygusudur.

Bu bağlamda 24 Ocak 2020 günü akşamı Elazığ ve Malatya’da vuku bulan depremle ilgili olarak Ülke genelinde ve de özelde İlimiz de bölgeye yapılan yardım olgusuna değinerek yazımızı sürdürmek istiyorum.

Elazığ, kültürel ve tarihsel değerlerinin yanı sıra siyasette renkli sima Alirıza Septioğlu ile Malatya İlimizde Meşhur Hamido’su (Hamit Fendoğlu), Özal’ı ve kaysısı ile tanınan güzide illerimiz. Her iki ilinde,  kederde ve sevinçte, Yüce Türk milleti ile bütünleşmiş tarihi bir geçmişi var.

Bölgenin deprem fay hattı üzerinde olması sebebiyle de çok önceki yıllarda dahi depreme maruz kaldıkları bilinen gerçeklerdendir. En son 24 Ocak 2020 depremi ile sarsılan Elazığ ve Malatya illerimizde 41 yurttaşın hayatını kaybettiği çok sayıda yurttaşında evsiz barksız kaldığı hepimizi üzmüştür. Yurt genelinde afetin algılanması duygularda kalmayıp anında eyleme dönüşerek Başta Devletimiz olmak üzere halkın yardım eli depremzedelere anında ulaşmıştır. Arama- kurtarma çalışmalarının yanı sıra iaşe ve ibateleri içinde tam bir seferberlik başlatılmıştır.

İl’imiz in bu afet karşısındaki tavrı açık ve net olmuştur. Afat ekibi bölgeye intikal eden ekipler arasında ilk sıralarda yer almıştır. Her zaman iftihar ettiğimiz GTSO (Gümüşhane Ticaret Sanayi Odası) öncülüğünde Valimiz sayın Kamuran Taşbilek, Belediye Başkanı Sayın Ercan Çimen kamu kuruluşları ve halkın yaptığı katkılarla iki kamyon yardım malzemesini depremin üçüncü gününde bölgeye ulaştırılması başarılmış katkı sağlayan sağlamayan herkese teşekkür edilmiştir. Ayrıca Torul Belediyemiz Başkan Evren Özdemir’in öncülüğünde bu kervana katıldığı, Esnaf ve sanatkarlar odasının başlattığı kampanyada bilinmektedir.

Yapılan bu yardımla ilgili olarak GTSO başkanımız sayın İsmail Akçay’ın gösterdiği özverili çalışmalarını ötelemeden bir hakkı da teslim etmek gerekir diye de not düşmeliyim. İlin tüm sorunlarının çözümünde başta İş dünyasında, Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasında üyesi olarak katıldığı toplantılarda Bakanlara sunulan dosyaların hazırlanmasında, son  olarak İŞGEM’in kurulmasında ki başarıları her türlü taktirin üzerindedir. Yerelde İsmail Akçaylar kolay yetişmiyor. Kıymetini bilelim yeri ve zamanı gelince hakkını teslim etmede üzerimize düşen görevi Gümüşhane severleri olarak yerine getirelim. Diye de düşünmekteyim. Öyle inanıyorum ki? Böyle bir hak tecelli edecek olursa Sayın İsmail Akçay çözümün bir parçası olma zımmında bütün engelleri kolayca aşabileceği bir performansı etkileyici bir biçimde gösterecektir.

Deprem deyip geçmeyelim. Bendeniz, 3 Ocak 1952 Hasankale, ve 17Ağustos1999 Marmara (gölcük) depremlerini birebir yaşayan depremzedeyim…

1952 Hasankale depreminde, deprem üssüne 55 km.deki okulumuz ILICA-Pulur Köy Enstitisü Orta 2. sınıftaydım. Sabah 07.00 sıralarında henüz uykuda iken sallandık. Yatakhaneyi enson terk eden ben ve arkadaşım Kabaköy’den rahmetli Dursun Bayır olmuştu. Haber geçte olsa sılaya ulaştığında rahmetli anneciğim Tez Yusuf’umu bana ulaştırın diye feryatı figan eyledi. Manuel telefonlarla ulaşmak imkansızdı. Netice eniştem rahmetli Niyazi Demirel çıka geldi. Ve izin alarak beni Anneme kavuşturmuştu. Bir annenin feryadı ve elinden bir şey gelmiyorsa bu duyguları içimizde duyup paylaşmak afetin acısını biraz olsun dindirmeye yetmez mi? Bugün yapılanlar bundan ibarettir.1999 depreminde afet bölgesine başbakan bir hafta sonra gelmişti. Günümüzde ise olayın akabinde hükümet üyeleri vatandaşlarla buluştu, Devlet başkanı da bir gün sonra olay yerinde idi. Buna rağmen neredeyse “depremin sorumlusu iktidardır” demeye getirilen söylemlerle sosyal medyada siyasi bir algı oluşturulmaya çalışılmış olması ne yazık ki izlenmiştir.

Yapılan yardımlarla ilgili fazla bir yoruma gerek yok. Tüm olumsuz algılara rağmen Yüce Milletimizin ihtiyaçtan fazlası için organize olduğunu gören her göz görmektedir. Kimi yurttaşlar, yardım yapmak için çırpınıyor, kimileri istese de yapamıyor yapmıyor. Ama ses çıkarmıyor. Bazı tipler var ki sanki sırf kargaşa çıkarsın diye yaratılmış. Yardım yapılmasını istemiyor, yapanlara mani olmaya çalışıyor yüksek sesle aşağılayıcı ithamlarda bulunmadan da geri kalmıyor. Bu üçüncü tiplerin sayıları azda olsa suyu bulandırmaya yetiyor.  Kimi TV’ler deprem vergisi ile yatıp kalkıyor. Neden depreme dayanıklı binalar inşa edilmiyor.  Efendim köylerde depreme dayanıklı ev. Kafa bu. Yurttaş 50 yıl önce hangi imkanla nasıl ve neyle yapacak. Allah onların şerrinden insanlarımızı ve milletimizi korusun.

Bu vesile ile Afete maruz kalan yurttaşlarımızın normal hayatlarına dönme konusunda katkı sağlayan, Sağlıkçı, afatçı, umkeci güvenlikçi sivil ve devlet erkanına güçlü bir devlet olduğumuzu gösterme adına, yaptıkları katkıyı taktirle karşılıyor bu Ülke’nin yurttaşı olduğum içinde gurur duyuyorum. Ölenlerimize rahmet kalanlarımıza da sağlık dileklerimle…

YORUM EKLE