ZAMAN YIKICI, DÜNYA GEÇİCİDİR

Nasıl bir şey ölüm? İnsanın varoluşundan beri merak ettiği en önemli soru üzerine nice düşünürler kafa yordu, nice bilginler tezler üretti, nice lafazanlar tartıştı. Fakat varılan nokta hiç değişmedi: Ölüm aniden gelir. Hazırlıksızdır. Geleceğinde mazeret dinlemez. Niçin sorusunun cevabını vermez. 

Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi ki; 

Bugün, senin son günün, canını almaya geldim.

Adam; Ama ben hazır değilim.

Ölüm; Bu günkü listemde senin adın ilk sıradadır.

Adam; Peki o zaman son isteğim olarak beraber bir kahve içebilir miyiz?

Ölüm; Tabii ki

Adam, ölüme kahve ikram ederken kahvesine uyku ilacı koyar, Ölüm kahveyi içer ve derin bir uykuya dalar.

Adam, Ölümün listesini alır ve adını ilk sıradan silerek son sıraya yazar.

Ölüm uyandıktan sonra dedi ki; Sen bu gün bana ikramda bulundun, çok şefkatli davrandın, Bu ilginin karşılığında bende sana bir iyilik yapacağım, görevime listenin sonundan başlayacağım.

Değerli dostlar, hayatımızdaki her şeyin kader ilminde yazılı olması ne kadar enteresan değil mi. Allah’ın ezelde takdir ettiği kaderi yaşıyoruz ve günü geldi mide değişmesi mümkün olmuyor.

Hal böyle iken hayat denen şu büyük şölende birçoğumuz ölüm gerçeğini üzerimize almıyoruz. Sanki o hep ‘başkalarına gelecek de bizim semtimize hiç uğramayacakmış’ gibi yaşıyoruz. Oysa gelen hep o, giden ise biz oluyoruz. Farkında mısınız dostlar; son bir yılda ülkemizde sadece Covid-19’dan ölenlerin sayısı, 28000’i buldu. Kıymetlilerimiz; eş-dost, tanıdık simalar, hoşça kalsız vedalarla sessizce teker teker gittiler.

Bazen hayat bir fotoğraf karesine ne kadar büyük geliyor değil mi? Sanırım artık nerden gelip nereye gittiğimizi ve burada ne için bulunduğumuzu sorgulamamızın vakti. ‘Her ne kadar ölüm ara renkleri iptal etse de unutmayalım ki hepimiz bu dünyada birer yolcuyuz…’ Ve bu kadim gerçek bizim gibi bütün canlıların tartışmasız kaderidir.

Dünyanın geçici süsleri sakın ha bizleri aldatmasın. Hiç kimse bedenlerin çürüdüğü, mermerlerin eridiği bu yalan dünyada temelli kalacağını ve hep yaşayacağını falan da sanmasın. Bu dünyadan neyimiz var, neyimiz yok ise hepsini bir gün burada bırakacak ve sadece ‘birkaç metrelik sessizlik kumaşı ile sonsuzluk yolculuğuna’ uğurlanacağız.  O da kısmet olursa tabi ki…

Ne buyurmuş Fahri Kâinat Efendimiz (sas) “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol ve kendini kabir ehlinden gör!’’ Elbette insanda dünya sevgisi, yaşama sevinci fıtrî bir durumdur. Ve dahi ahiret saadeti de dünya hayatında elde edilir. Bu açıdan dünya aslında bir fırsat yeridir. Ahiret saadetinin elde edilebilmesi için dünyanın terk edilmesi gerekmez. Dünyada refah içinde yaşanarak da ahiret mutluluğu elde edilebilir. Cenab-ı Allah kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ” O tövbekârlar, ibadet edenler, hamd edenler, dünyada yolcu gibi yaşayanlar, rükûa varanlar, secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını gözetenler; müjdele o müminleri! (Tevbe. 112) buyurarak nasıl yaşayıp mutlu olacağımızı bizlere açıkça belirtmiştir.

Ez cümle demem odurki kıymetli dostlar; zaman yıkıcı, dünya geçicidir. Yolculukların en güzeli de kendi içimize doğru yaptığımız yolculuktur.  Haydi, bu güzel yolculuk için ilk iş olarak önce şu yakamıza yapışan kötülüklerden ve günahlardan bir kurtulalım. Sonra da içerisinde bulunduğumuz şu mübarek üç aylara sıkıca bir sarılalım. Rabbim hepimizi yolcu olduğunu bilip bu dünyadan hakkıyla yolcu olanlardan eylesin…

YORUM EKLE