Yardım - Arama - Üyeler - Takvim
Tam Forum Görünümü: MUSTAFA CİLASUN' A AİT ŞİİRLER
www.gumushane.gen.tr - Forum > Şiirlerimiz > Şairlerimiz
Sayfalar: 1, 2, 3, 4
Mustafa CİLASUN
Eyvallah kardeşim...
Çok teşekkürler ediyorum...
Mustafa CİLASUN
Nefesin kanatlarındaki umut!


Nihayetin yamaçlarına doğru adımlıyorum
Zihnin ıssız karanlığında kalbimi hakkıyla anlayamıyorum
Ruhumun hilkatinden uzaklaşıyorum ve aşkın senfonisinde ey hak diyorum
Ne kadar mümkünse ve ölümün penceremden nazarını hissettikçe sancılanıyorum

Çaresizliğim umudun esaretinde bıçkın
Fakirliğim edebin serabında hırçın, lisanım halindeki harcım
Anlaşılır olmamak, kelimelerin tarihinden uzaklaşmak ruhumda hicrandır
Aşikârken kaybolmak, yitikliğin girdabında nefes almak kalbime bir hüzün veriyor

Kalabalıklar arasında yalnızlaşmak acı
Temaşa ettiğim çok nazarlar yorgunluğun esaretinden davacı
Gök kubbede kimler hancı, muhabbetin kavlinde inayetinle sen kaçıncı
Muştular neden bana yabancı, korkularım kimin ey yalancı, gül halimde bir baş tacı

Ağlamak kifayet etmiyor artık halimde
Aşk kendi âleminde ve zikreden kalplerin fevkalade uzağında
Gönlüm hicranla anlaşınca, hazan zarifliğiyle temaşa eğlediğim ortamda
Umut sevginin feragatinde, ihsan tevazuunun kollarında, ihlâs kalbin korumasında

İradem neden zafiyetlere meylediyor
Nefsim kaderimin sayfasında kimlere el pençe hizmet ediyor
Ruhum sessizliğe bürünüyor, aşk sancılar içinde halimde avdet ediyor
Lisanım ey hak derken ve kişiliğim teslimiyetinde zafiyet yaşarken rahmet bekliyor

Sabır gerekçeleriyle kalbime iniyor
Vakti ram etmek, sevdayı inayetle güzelleştirmek şimdi diyor
Şimdiye kadar göremediğim, kendi karanlığımda esaret ettiğim kalbim istiyor
İnşirah diliyor, sıratı bariz bir şekilde gösteriyor vicdanım elbirliği ile dirliğe eriyor

Anladım ki hala hakikatten uzağım
Aşkın sayfasında fevkalade şaşkınım, aziz nefeslerin hicranıyım
Artık halimde anlamlaşan sevdamla baş başağım ve umutlarda neyi anlayım
Varsa ihsanım, kalbimin sahibinden yanayım ve yalnızlığın davasında son hasadım

Ne derseniz ve nasıl zikrederseniz
Olsun niyaz ederim, selamı esirgemeden kalpten sevk ederim
Sizlere nasıl bir şey diyebilirim, halimin fakirliğinde yoluma devam ederim
Her zaman muhabbette kalın isterim ve lütfen niyazınızı eksik etmeyiniz beklerim


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Sancılar Sağanağındaki Nefesim!



Kalbimin sessizliğinde nefesimle sözleştim
Ruhumdaki lekeleri inayetle temizlemeden gitmeyecektim
Fedakârlığı hedefleyecektim, nefsimi prangalarından azat edecektim
İrademi aklımın ahengini oluşturan kalbime teslim edecektim sonra gidecektim

Kimseyi suçlamamayı azimle öğrenecektim
Hamasi duygulardan vazgeçerek zahir ve batına inecektim
Hakikatin sahnesinde kavilleşerek tevdi edilen emaneti derleyecektim
Ve sonra tuval için renklerin cümbüşünde şenlenerek acemaşiran dinleyecektim

Hissiyatımı hep vicdanımla yüzleştirecektim
Ruhumla bütünleşerek işaret taşlarıyla ahdime yönelecektim
O vakit mahzunlaşan gülün nazarında kalbimin sayfasında inleyecektim
Laleyle hemhal ederek ezanı saba makamında dinleyecektim ve hali görecektim

Ne anılan sevdalara ve bahsi konu olan aşka
Yar olacaktım masumlara ve bilinmeyen hikmetinde ki sırra
İnşirah için muhtacım niyaza ve kalbi fakirliğimle zikredemediğim aşka
Neyleyim ki artık gidiyorum hicrana ve ruhumda anlamlaşan hüznün sancısıyla

Ne hakkıyla gözlerim ve ne de dizlerim ağardı
Hayatın yokuşlarında bu nefesim mütemadiyen daraldı kaldı
İçim sızlardı, gönlüm dağlandı, yakarışlarım arkamdan umuda sarılırdı
Artık nefesim haberi veriyor, renklerin sesi kayboluyor gidiyor içim elvermiyor

Mefkûreme yöneliyor sessizliğime dalıyorum
Ruhuma seslenen dalgaların dirliğinde aşkı zikrediyorum
Varlığın namında irademe meylederek gerekçelerinde kaybolup eriyorum
Tevdi edilen kutsiyeti ne kadar biliyorum ve geçip giderken rahmetini diliyorum

Ne kadar kul olduğumu anarak yaşasam da
Heveslerimin prangasına kanarak şimdi kaldım yollarda
Biliyorum ki ruhum insicamında sorguluyor zamanı ve kalbime işliyor
Bir türlü nedenler, niçinler bitmek bilmiyor ve zihnimi iflasını öyle haber veriyor

Toprağı anarak ve kopan yaprağa bakıyorum
Rüzgârın sesiyle ve kalbimin takatsizliğiyle dua ediyorum
Artık geriye ne kaldı diyerek ötelerin derinliğinde sayfaları okuyorum
Kitabelerdeki hikâyeleri derliyorum ve dilimi burkan, halimi ağlatana akıyorum

Bilmem ki neden hissiyatımı öyle yazıyorum
Çünkü nefesin azizliğine inanarak umudumla kalıyorum
Niyazın hamiyetine inanıyorum ve vesilelerde ki hikmeti yâd ediyorum
Muhabbetin refakatinde ve kalbimin nezaketindeki sadakatimi teslim ediyorum

Yazmak adına neden bir uğraş vermiyorum
Suskunluğumun orucunu ancak böyle zikrede biliyorum
Lütfen hor görmeyin diliyorum ve kalbi güzelliğinize niyaz ediyorum
Hem hal olmak adına, bilinmeyenlerde kaybolmak izana gönlüm aç bu sevdaya



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Belki bir gün anlarsın!


Diliyorum ki çok geç olmasın
Kalbinin asudeliği ruhunla anlamlaşarak aksın
Aşk için sorgulanmasın, mananın hakikatinde elbette anlamsın
Lakin gönlün yalnızlık yaşamasın, hasretin hazanında yorgunluğa kanmasın


Ne korkunç gecelerin elindesin
Hissiyatın prangalarındaki sancıların kederisin
Dikilen gözlerin umudunda, tavan arasında, yastığın taş olunca
Niçin yaratıldığını, aynalardan aksayan burukluğunu ve umudun huzurunu


Bir gün anlarsın hayal ufkunu
Çare adına ötelediğin yutkunduğun bağnazlığını
Sabrın baharını, zihnin hazanını, kelamın kanaatle anlamlaşanı
Sevginin nasıl hasredildiğini, gözlerin perdelerinden boşlan katrelerin sesini


Her ne kadar içim elvermese de
Kalbimde demlediğim elemin sergisini açacağım
İbret adına ne varsa ruhuma anlatacağım, nefsimin tuğyanını
Benliğimde ihsanla, dilimde ikramla, zihnimde anlamlaşan varlığımda haksın


Yar adına neyi zikretsem varsın
Aşk yoksunuyum, sevmenin şerefindedir umudum
Zamanın yolcusuyum, hamiyetin vurgunuyum hasreti yaşarım
Salanın sesinde ürpertilere kanarım ne yastığımla ve ne de yatağımda kalırım


Sende bir gün meramımı anlarsın
İçimin burukluğunu hissederek mısralarda yaşarsın
Uzanan ellerim, fakirliğimde kalbim, fersizleşen gözlerim anar
Lanet adına her ne varsa derinliğinde suskunluğunu yaşar ve hikmetiyle bakar


Seyir kalbimde perdeleri açıyor
Temaşa ettiğim hazan vaktin felahından bahsediyor
İşte o zaman sinemdeki hicran anlamıyla tuval üzerine yansıyor
Hüzzam eserler hissiyatımda renkleniyor ve ruhum hilkatinden ibret sunuyor


An ve senin kalbinle anlamlaşan
Aşkın hakikatindeki ikramı anlayarak ecirle yaşayan
Korkma artık, vaat edilen ikramdan azade olma, sevdanı korla
Vurgun zamana kalma, hissiyatın dalgalarında boğulma kalbinle aşkı unutma


Giden derdin tezgâhında acemi
Arz edilen sanat adına her ne sergileniyorsa vehim mi
Ölçüler değişti, kuvvetin dengesi sekilerleşti, hakikat ötelendi
Mert ve haliyle namert varlık zehabında belirsizleşti, masumluk aşkla yüzleşti


Sen ancak kalbimle bir demsin
Tevdi edilen nefesin eşiğinde zadesin ve böyle hürsün
Ancak sevgiyle bir bütünsün ve feragatinle ihsanda sürursun
Ati adına ülfetsin, naiflik babında fevkalade mertsin ve edebin dilinde sevgizin



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Gözlerin kalbini anlatıyor!


Ne kadar zor olduğunu biliyorum
Kalbin sahifelerinde lekeler bulunmasın istiyorum
Sadece kendime gülüp geçiyorum ve senin sessizliğinle demleniyorum
Ruhumun hicranıyla vakit geçiriyorum, her ne hikmetse duyulmasını diliyorum


Ey şakıyan güzel sen ne söylersin
Nefesin zarafetinde kalbinin eminliğinde bir seferdesin
Söyler misin neden mahcubiyet içindesin ve hissiyatınla enginliktesin
Şevkinle asudesin, adımlarınla şahitsin, sen ummanın güzergâhında son perdesin


Artık umut için nefesler yetişmiyor
Muhabbetin cenahından temaşa eden nazarlar bekliyor
Yalnızlık kimin haline bekçilik ediyor ve sürur o yamaçlarda inliyor
Ey gönül perdelerinden feragat ederek, ihlâs sahnesinde ihsanınla kime yöneliyor


Anladım ki artık aşk tenden geçiyor
Ruhumun insicamında bahtımla yüzleşerek davet ediyor
Gözler ferinden vazgeçiyor, dizler takat istemiyor, dil edebe giriyor
Kalp perdelerinden sıyrılarak hikmetin bağrında nefesleniyor ecirle ziyadeleşiyor


İşte bu vakit ayrık otu misali nefsim
İrademle çetin bir mücadeleye giriyor, kalbimde inliyor
Her ne kadar aklım zihnimde tavsa, hevesler kursağında bağnazsa
Halimden azimet o an uzaklaşıyor ve maslahatlar renkleriyle irademe emrediyor


Neyi ve kimi kınadımsa işte başımda
Takatim acizliğimin kıskacında, işte varlık adına ne varsa
Vurgun misali ayan beyan karşımda, hele birde yârin niyazı olmayınca
Hasan bağrımda bozgunda, gözlerim kan çanağına dönse, dilim oruca başlayınca


Bağrım yanıyor, içim revana dönüyor
Yol belirsiz, uzuvlar hissiz, kalbim ritimsiz ruhuma sesleniyor
Sefilliğin refakatinde nefesin faziletlisinden sessizlik içinde umut bekliyor
Ey hak bilensin, verensin, erteleyensin, hikmetin bereketinde gizlediğin şahesersin



Mustafa CİLASUN







Mustafa CİLASUN
Dil vaktinde şad olacak!


Saçlarıma kar düşüyor
Yüreğim ruhuma seslenerek dem istiyor
Gözlerim hasretin sancısıyla ferinden vazgeçiyor
Kalbim figan ediyor, dizlerim artık çekmiyor ve aşka iltica ediyor


Yılların mülteci kimliği
İçimde amansız bir uhdeydi elim sancılarla
Sükûnetin derinliği, hazanın içtenliği vuruyordu an’a
Anlamak dileniyordu, inkişaf bekliyordu, inşirah kalbimi diliyordu


Nedenlerin hamalıyım
Sukutun çığlıklarıyla kimlerde neyi aramalıyım
Sessizliğin suhuletinde sabırla umuda ulaşmalıyım
Bereketin toprağı olan kanaati atim için ruhumda unutmamalıyım


Ne bülbül ve ne de gül
Dile gelen hicran kimler için serzenişle bütün
Ey yeni doğan gün, gel kalbimin hüznünü temizle
Ve keşkelerin vehmine terk etme, hilalin ihtişamını ruhumdan izle


Beklemek nedenlerin esiri
Şairin kalbinde esen uhdeler hangi esinin sesi
Bazen serap ve bazen de içilen hap sancıların müjdesi
Mefkûrem neyin gailesi, sinemden çıkmak isteyen dem aşkın etkisi


Söyleyemem sana derdimi
Yüreğimi burkan kederimle sessizliğimdeki demi
Ayan olsa ne olacak, edep ikliminde kim nezaketi soluyacak
Vurgun misali ruhum zamanla anlaşacak ve bahtın elinde soluyacak


Ey arşın sahibi muhtacım
Bilemiyorum sana hangi yüzle el açayım
Ruhumun lekeleriyle, kalbi acizliğimle yalnızca sana yakınım
Gönlümün mahzunluğunda sağanağım ve umutlar içinde bir naçarım


Oysa ne kaçığım ne davacıyım
Zamanın beyhudelinde gizlenen hancıyım
İşte gerekçesiz kalbime yabancıyım, irade dirliğinde açığım
Dilin fütursuzluğunda ve heveslerin boğulmalarında yol alan sanığım


Mustafa CİLASUN











Mustafa CİLASUN
İklimin kokusunda süruru aşk!



Her ne kadar yüzüm kalmasa da
Yüreğim, burukluğun pervazlarında nefes alsa da
Yinede sen halime acıma ve hasretin solgunluğunda buharlaşma
Belki bir gün bahtım güler ve kalbimde umutlar renkleriyle filizlere gebedir


Hani o hiç aldırmasızlığın var ya
Sinemde fevkalade derin bir yaradır sen unutsan da
Hissiyatım sitem dalgalarının umutlarında sancılar çile sayfamda
Ve melalim sessizliğin ikliminde kalbim zihnime hükmederek vazgeç dese de


Artık şevkin bereketi uzaklarda
Sürur her ne kadar etrafımda nefeslerin perişanlığında
Aşk irademe yabancıysa ve ruhum işaret taşlarını okuyamıyorsa
Mahzunluğum yanımda, ufuk her ne kadar kalbime hicranı azimle anlatsa da


Şimdi ne söylerim ben kalbime
Zihnim maslahatlar dirliğinde mücadele etse de irademle
Vicdanım serinliğin deminde ve hissiyatım hazan ikliminin renklerinde
Sen bahtının derinliğinde ve duygularının asudeliğinde hiç hüzünle barıştın mı


Hiç kolay mı hasreti derlemek
Nefesin mağduriyetinde maziyi okumak ve kalbe anlatmak
Gönül sayfasını yırtıp atmak, sahilin sessizliğinde aşkla başkalaşmak
Ve vaktin toprağında hüzünle anlaşmak, iç sızısının orucuyla mısralara akmak


Yazmak için sancıyı yaşamak
Hakkıyla bakmak için kalbin penceresinden umutla uyanmak
İbret için tefekkürün eşiğinde idraki yudumlamak aczi yeti bırakmak
O an ve vaki olacak zamana kadar ecrin dirliğinde yaşayarak aşkı yudumlamak


Oysaki neleri göze almıştım
İrademden vazgeçerek serabın yamaçlarına hazla tırmanmıştım
Hissiyatımla adeta festival dirliğinde bereketli ve şevkli sağanaktım
Neyi hakkıyla anlamadım, neden bilince hiç uğramadım ve hevesler vedalaştım


Geçen yıllar, şevksiz zamanlar
Artık anlamıyla kalbimde bütünleşiyor, sızım neden hala bitmiyor
Şimdi ruhum feragat ediyor ve dileyene sürur içinde saadetler diliyor
Tenim ölümün eşiğinde gözüm hasretin muhasebesinde kalbim aşkın arifesinde




Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Hazan bir hüzünlü şarkısın sen!



Solgunluğun manzarasında
Yaralı bir ceylan misali sana nazar eden şu kalbim
Senin resmettiğin sukutun çığlıklarında okunan sancılar bir başka
Sinemi dağlayan hasret, ayazları yaşatsa da halini anlamak aşkın temalarında


Sen ki sessizliğin adımlarında
Sana vaat edilen umutların sabrında aşkın anlamısın
Buğulu yüreklerin yutkunmalarında gizlenen mahzun bir niyazsın
Sen iyi ki farksın saklanan zamanda nefesin aşkında dillenen bir badı sabahsın


Tutma yüreğimi azat et artık
Yaralanmış gönlümde ilkbaharını tohumlarını sarkıt
Yaprağın solgunluğunda, dalın yalnızlığında, kökün birliğinde umut
Ah saçlarını ağarmış toprak, dağların yamaçlarında hüznün manzarasına bir bak


Gel artık derin uykundan uyan
Mezarın sükûnetinde derlenen hikâyelere kim bakar
Gözler akar, sinem hilkatinde ürpertiler yaşar, ahirim için hüzün dağlar
Ey hakkıyla dillenmeyen aşk, halin deminde nağmenin şevkinde ve neyin sesinde


Sesin letafetinden gelen esinle
Mısralar yazdırıyorsun, nefeslerin arzına sunuyorsun
Kalbi muhabbet için ne bekliyorsun, gecenin efkârını kuşanıp kalıyorsun
Sevdanın hayaliyle, umutların tesiriyle ufuklara uzanıyorsun ve perdeyi açıyorsun


Hani silik duvarların kalanında
Hiç anlaşılamayan kalbim hangi pranganın davsında
Gölgeler şimdilerde bir umut oluyorsa, sevdalar kimin umurunda uzaksa
Olsun sen yinede anlat halimde derlediğim sayfalar sancılarımla anlamlaşan sanat


Yine içimden la havle geçiyor
Kalbim sukutun orucuyla mavera yolculuğuna çıkıyor
Ruhum hazanın sayfasında resmedilen ibrete, nefesin mühletini hatırlatıyor
Aşkın kalbi fütuhatını, yanmanın zamanını yazmanın manasını bir bir hikâye ediyor


Artık ne söylersen durma söyle
Aklımın kıtlından, ruhumun yalnızlığından sen gocunma
Şimdi hakkıyla kalbi fakirliğimi anla, anlatılan zamanda ve hevesteki aşka
Nefsin serabında, iradenin kalanıyla zihnimi ayıkla ve kalbi sancımı kimseye bırakma




Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Sessizliğin seyrindeki nefesim!




Henüz sendelendiğim zamandı
Farkında olamadığım ne kadar çok manidar vardı
Ne aklım sırattı ve ne de kalbim idrakimle anlaşmalı vuslattı
Mülteci kimliğim ne arıyordu, hasretin banisini bulamıyor hüzünle bakıyordu


En bariz bir şekilde sancı vardı
Kim hangi nefesin himmetine muhtaçtı, sevgi ardı
Sevdanın korkuluklarında tutunarak ummana yelken açan aşk
Kalbin ikliminse solmayan bahardı, evet, umut bunun için vardı ve heyecandı


Ah geçip giden nefesim neylesin
Ömür tarlamda diktiğim filizler hazanla resmedilsin
Çileler halimde derinleşsin, ecir ruhuma şimdilik kefalet etsin
Kalbim sahibinin sevgisiyle kıdemleşsin, ihsan saklandığı yerden bir seslensin


Issız sokaklar misali tutkularım
Neden bilinmezlikten neşet ediyor ayaz korkularım
Hasrettiğim hissiyatım, meşkûk ufuklarım, hala beni bırakmıyor
Issızlığında ve kuşatan efkârında sayfalarını okuduğum geceler sabrımı ölçüyor


Ah kitaplar okundukça burkuyor
Resmedilen hikâyeler neler anlatıyor, ibret fışkırıyor
Şairin nefesi ne kadar hicranlı ve hüznün sesiyle de anlaşmalı
Yazılan mısralar sinelerde bir gam mı, kalbi ağıtlar sevda umutlarının sağanağımı


Şimdi seyrediyorum mezar taşların
Canına kıyan nefesin ıstırabını, halin hazan sahnesini
Derin bir sessizlik var, kimse, kimseyi rahatsız etmesin ey yar
İki mısralık nefsin kalanında ne var, kitaplar yazılsa da kalbim şimdi ağıtlar yakar


Düşünüyorum ki hicret neler anlatıyor
Mekân değiştirmek söyle hangi hesaba kifayet ediyor
Kalbim inşirah diliyor, dilim orucunu bozuyor ve ruhum titriyor
Zihnim iflasın eşiğinde mizanı önceliyor ve kalbim kendini kaybederek sendeliyor


Gözüme ilişen çiçek umudu resmediyor
Derlediğim niyazlar hedefinden anlam diliyor, inliyor
Gayretim takatsizleşiyor, an ve zaman yazılan sayfaları bekliyor
Toprağını kaybeden iskelet, kalbinden arileşen himmet şimdi ne olacağı sual ediyor




Mustafa CİLASUN






Mustafa CİLASUN
Ve zaman durmuştu!



Sanki anlam kayboluyordu
Yüreğin ızdırabı hicranı yudumlayarak soruyordu
Kim anlıyordu, geriye ne kalıyordu, hasret yeniden yol alıyordu
Ve vicdanım sarhoşluğunda muvazeneme bakıyordu, işte bir hal kalmıyordu


Henüz umutların takipçisi
Hasredilen şevkin müdavimiydi, dur durak bilmezdi
Hoşgörü teslim ettiği öğretisiydi, feragat zaten nefesinde atiydi
Ne kızmayı ve ne de gücenmeyi hakkıyla becerebilirdi, sadece güler geçerdi


Adeta hayat dolu elçiydi
Aşk için neler telaffuz ederdi, hayreti mucip biriydi
Telaş onun için ferdi, inayetiyle asudeleşen ibretli latif bir kalpti
Hani hasreti çekilir, muhabbeti özlenir ya, yaren olmak için sevk edilmiş andı


Tevazuu onun libasıydı
Edep, yüzünü kızartan, mahcubiyet içinde arlaşandı
Tevdi edilen teveccüh karşısında dili tutulur bir şaşkınlık yaşardı
Arifin nefesine muhtaçlığını, maarifin servetine açlığını, merakıyla yansıtırdı


Her ne hikmetse sabrı
Yakut mesabesinde ve edebin kalitesinde aralardı
Hani bilirsizce zikredilen kanaat var ya, onun sanatında ummandı
Sessizliğinin derinliğinde ne bir yeis bulunur ve ne de keşkeler anlam bulurdu


Nedense hicran nefesin
Hüzün hevesin, niyet mübadelenin, iradesindeydi
Hiçbir zaman çileden vazgeçmedi, öteleyenler için sadece gülerdi
Zümrüdün değerini ancak tecrübe ve idrak öğretirdi, merak akıl için verilmişti


Kalbinin sesinde yürüdü
Vicdanıyla bütünleşen abideydi, lakin çok gizlenirdi
Bir avam olarak akseden güzellikti, mahzunluk onunla adeta denkti
Masumluk için sarf edilen ve vakfedilen abitti, ölümün letafetinden söz ederdi


Korkuları teslim almıştı
Hicranın sayfasını şevkiyle aralamış kutlu bir candı
Gözlerinin tesiri ne kadar farklıydı, cazibesi yüreği yakan bir ahenkti
Şimdi anlatılacaklar sadece bir ibretli hikâyeydi, zira zaman onun için bitmişti




Mustafa CİLASUN

Mustafa CİLASUN
Ey aşk sürurun niçin uzak!



Ey nefes şimdi muzdaripsin
Bilinmeyen hikmetin kederiyle niye mukavele içindesin
Hasretin adımlarında manalaşan çilesin, suskunluğun bağrında bilmecesin
Durma artık vakit tamam, nidanın hüzünlü yankısıyla huzura çık ve arzuhal etmelisin


Niçin ortalık karışık bir sor
Sevda çilenin şükrün payesidir yürek için anlamlaşan kor
Vuslatı tefekkür eden nefesler için, işaret taşlarını aramak bu kadar mı zor
Ey hak, ruhumun teslimiyetinde ve dirliğimin bereketine şu aşkın hasretini sürurla koy


İşte o vakit ömür anlam içinde
Resmedilen nefeslerin manzaraları hala elemin esaretinde
Gasp edilen haklar zulmün kalesinde tutsak, özgürlük müstezaflık hanesinde
Ey mahzunlaştırılan kutlu nefes, ömür sayfalarından serdediliyor ibretamiz aşkla ülfet


Ey mensubu cemaat durma kalk
Mütemadiyen içine battığın saltanat idrakinde şimdi uzak
Lafazanlık nasıl bir fark, kalk artık nefsin hevesleri vitrinler için niye sığınak
Hani mukaddesat, hamaset içinde yaşamak kime inat, vuslat tınısı dudaklar için mi bak


Ah mübelliği aşkı niçin unutuldun
Bir dul mesabesinde kalmış korkular içinde kalan umudun
Şimdi merak anlamsız, ruhlar niye gamsız, kalp vicdanın sesi olmaktan rahatız
Gözler nazar etse de izanım uyuyor, farkı fark edemeyecek kadar yanılgıyla yoğruluyor


Havadisler çok kanlı, insan gamlı
Gönülleri ihata etmek niçin bu kadar kasvet içinde zamanlı
Hani tevdi edilen emanetler, mazi ikliminde hikâye edilen gerçekler ve ibretler
Ezelden ebede seyreden faziletteki fetretler, iradenin teslim olmadığı hakikatli işaretler


Ah güya kalbini teslim eden fer
Hani tahkik senin için anlamlıydı, zekâ tevdi edilmiş farktı
Öğrenme yetin, irade zafiyetin kalbi değil mi, takiyyeler için nefesin şimdi kimin
Hani akıl kalbin için vuslattı, sana öğretilen sıratı müstakim ruhun için inkişaftı ne kaldı


Ardı arkası gelmeyen maskeler
Heveslerin derdiyle bin bir bahane üreten nefesler kimin
Nerede kaldı ihlâs, mukadderat için nağmeleri hicran içinde söyleyen saz hüzünde
Ne kadar anlarsın, hukukunu nasıl vuslatın için sorgularsın bilmem aşk hazzını veremem




Mustafa CİLASUN









Mustafa CİLASUN
Ruhumun göçebeliği!



Ey zaman şimdi sen anlat
Derlediğin hikâyelerin sayfalarını bir bir aç
Şimdi artık gizemini bir nebze olsa da bırak
Ey hak, vesileler ikramında bu ne kadar yüce bir sanat
Aşk, yine mi farkıyla ve ummanın esrarında ki fevkiyle süruru bizden uzak

Umutlar meşale misali haz
Ey gönül, niyazın ve bahtının azmindedir naz
Kaz mezarcı yine mahzun nefesin uhdelerini derinden kaz
Elverir ki bir gün hak olur bizlere de kalbin sesiyle ihlâslı bir niyaz
Durma ey mütefekkir, aranma işte aşikâr hazanın busesi ve hüzünlü sesi yaz

Neler umuyorduk ne bulduk
Aranmanın izlerinden soyutlanarak kokuştuk
Kimi zaman çark ettik ve kimi zaman ne derlere el verdik
Neden kendimizde geçtik ve kalbin sesinden uzaklaşarak eza istedik
Şimdi kime ne söyledik ve gerekçeleri öteleyerek, hevesler içinde gam diledik

Neden mezarlar sukut içinde
Oysa ölüm kalbimin derinliğinde sadakatinde
Ruhum dönmedi vaadinden, zihnim iflas etmedi kederinden
Ne yar için ve ne de mal için zevkin, hırsın hıncıyla ihanetle sözleşmedi
Zaman kendi dirliğinde yol alırken, can edep ve naifliğin hazzından geçmedi

Ey boşalan ve atiyi anan han
Duvarları kazılarak yazılan kalbi nisyan uyan
Artık uykular zamanlı, hülyalar kimin sevdasında korku yaşattı
Aşk, sadece halin sayfasında ve umudun senasında vardı, kar şimdi yağdı
Ölüm beklenen hicrandı, yaren yeşerttiğin sevgiyle anlamlıydı geriye ne kaldı

Ey edip neyi beklersin söyle
Hüznün demiyle bari hüzzam bir şarkı söyle
Ne acemaşiran ve ne de her hangi bir makam anlatmaz oldu böyle
Kalbimin elemini, çekilen çilelerin yüklerini, ruhumun yorgun argın sesini
Kalan bir nefes varsa şayet, şikâyet kime olacak acep ha ne olur birde sen söyle

Bir çeyiz sandığı misali gitmek
Sanki kabin gizlenen umutlarında yeşermek
Bazen bir ah çekmek ve bazen de hu demek, nefesi ziyadeleştirmek
Olur ya bir gün duyulur sessiz nidalar ve kalmış umutlarda yaşanır sevdalar
Açılan baharlar, yüzümü ağartan hicranlar, sabrın ve kanatın ecriyle anlamlılar

Artık arama aşkı o seni bulur
Bilmelisin ki vesileler içinde nice hikmetler olur
Ne umut solgunlaşır ve ne de samimi kul utanır, eğer murat buysa olur
Hazanın eşsizliğinde, hicranın enfes renklerinde merak edersen nice haz bulunur
Niyaz ihsanla, hamt ihlâsla, kalbin inşirahı sayfalara açılır, hiç korkma aşk sunulur



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Artık vakit gelmişti!



Oysa neler anlatılıyordu
Nefeslerin umudu solgunluğun kadrinde soluyordu
Zaman hala muştuyu önceleyerek, kalbi sessizce teskin ediyordu
Lakin sistemler ve ona teslim olan nefisler dur durak bilmeden vuruyordu

Hınç pik yaparak akıyor
Mahzun nefesler imdat nidalarıyla kimleri arıyor
Ar ibret sahnesinden kaçıyor, talan kimlikleri topluyor ve şakıyor
Ne aç kurdun ve nede kanatsız kuşun meramı anlaşılıyor, aşk başkalaşıyor

Kâinat artık küçülüyor
Kişilikler evrim geçirerek tuğyan ediyor, siliniyor
Mefkûre varlık karşısında eriyerek, muttakiliği belirginsizleştiriyor
Hikâyeler ibretin sahnesinde kahkahalarla işgali seslendirerek gaspı eliyor

Nedir bunca dramlar
Ey yar ne kadar arkamda samimiyetli aşkın var
Hani yüreğimden tebarüz eden şiddetli har, yağıyor gönlüme kar
Ne yolcunun ve ne de hüzün koklayan hancının efkârı hakkıyla yudumlanıyor

Suya düşen bir yaprak
Ah aşk, kaldır artık şu gönlü şevkinle hazzı anlat
Bak artık işte kime bakarsan bak, insan sadakatten uzaklaşıyor hak
Anlatmak kelimelerin bilinmesine ve nitelik edebin fevkinde anlamlı bir ortak

Bir cehtim kalmadı anla
Halimin solgunluğunda bari sen ol nefesini kokutma
Dinlediğin vuslat şarkısını unutma, azimetin gerekçelerinden korkma
Ne kadar dirensen de uyanmayacağın bir uykunun yolculuğunda kefilsin sorma

Gün doğarken sancı yaşar
Gecenin müdavimleri seherlere kadar umutla ağlar
Masum nefesler niye hicranla arkadaşlık yapar ve gözyaşları akar
Kim ecrin ikliminde ceht ederse ihsanın toprağında kalbi inşirahları hep yaşar

Ah kutlu can mağdursun
Lakin duyulamayan sesinle ne kadar yorgun savaşçısın
Kimlere bel bağlarsın, neyin arkasında bir esin ararsın ve korkarsın
Ne kadar anlatsan da dilini bilmiyorum, kaybettiğim merakımla solgun yolcuyum




Mustafa CİLASUN




Mustafa CİLASUN
Yalan değil yanlıştır!


Sen kızdıkça höykürüyorsun
Ve işte o zaman neyi söyleyeceğini hesaplamıyorsun
Ve hatta ne sukutu tanıyorsun ve ne de vicdanın sesine kulak veriyorsun
Sanıyorsun ki her şey düzelecek ve dilediğin biçimde hissiyatın şekillenecek

Hayır, yazık ki yanılıyorsun
Ne bir hal bırakıyorsun ve ne de izandan kalan hazzı
Muhabbet adına anılanı, kalbin hüzün içinde mağduriyeti yaşamasını
Şayet kızmak ve hırçınlık içinde konuşmak, nitelik olsaydı cehalet anılmazdı

Bir bak etrafına ve eşkâline
Sanki bir gaspiyersin, gönlün sesinden azade bir nefsin
Hani kızgınlık şey tadandı, sükûnet tefekkür için bir sanattı ne kaldı
Ayrılık tohumları her yanımdaydı o an senden ve nefesinden kurtulmak vardı

Şimdi nereye baksam hüzün
Heveslerim ve şevkim dalından hoyratça kopartılmış üzüm
Ey karagözlüm, edebin yozluğunda nefes alan sözlüm, hani ağlayan göz
Hani ahde vefa, hani cefalar üzerine kavilleştiğimiz sabırda tutkun sevdamız

Yalan dersen hükmediyorsun
Şayet yanlış dersen, tefekkür ve savunma bağışlıyorsun
Çünkü sen rahmetin ikliminde nefesinle tevdi edilen müddeti yaşıyorsun
Ve ne kadar biliyorsun, şahadeti niçin tehir ediyorsun ve bir yargıç oluyorsun

Ne zaman zanlar aşkla anıldı
Söyler misin sevgiden hangi nefesler horlanarak dışlandı
Düşünmek kime kaldı, işte o an ve unutulan zaman vuslatla anlamlıydı
Ölümün tınısı, mezarın sırrı, aşkın harı ve kalbin sevdasında koklanan narı anla

Şimdi yaşarken öldüren sensin
Gülmeye hasret bırakan densizliğin sanki cehennem azabı
Ey sessizliğimde gönderdiğim niyaz, ha ne olur umutlarım için yaşat
Hasretin bedeli bu kadar elim olmamalı, bilmem ki şevk neden halden uzaklaşmalı

Gelin artık sessiz çığlık duyulsun
Ve bir nida olarak muhabbetli kalplere akarak sorgulasın
Hamiyetin letafetiyle, suhuletin ebediliğiyle kalbi hicranımı aşkla ansın
Ve geriye ne kalmışsa, musalla taşı anlatsın ve iki satırlık sürur Böyle anlamlaşsın


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Belki çekip gitmeliydim!



Tükenmişti bir kere işte sabır
Ne kadar dirensem de ve hatta nefesi kesemde
Olmuyordu, sıktığım yumruklar neden duruyordu, göz alıklaşıyordu
Dişler gıcırdıyor, bir hal kalmıyor ve huzur öyle çağırıyordu ki hiç anlatamam

Oysa ne münakaşalara girmiştim
Sabrın zaferiyle şevki kıvançla nefeslenmiştim
Çünkü ben kanaatin dilencisi, hakikatin gözcüsü bir insanı hevestim
Ne hınç için vardım ve ne de zevkim için serdardım, ancak sade bir adamdım

Varlık adına âdemle savaşmadım
Ne kadar takatim varsa edep toprağını kokladım
Hak ve hukuk namına ne varsa gasp için vaat edilenleri dışlamıştım
Çünkü nihayetinde bir insandım, hatalarla yüzleşen noksandım hiç ayıplamadım

Suçlamak mama fiğ kalbi unutmak
Hoşgörüyü bir tafra bırakarak hala sevgi ummak
Bizzat rahmetin içinde nefeslenirken, yargıçlığa soyunarak haykırmak
Halime çok ağır gelirdi, nihayetinde mühletin yegâne sahibi belliydi ve kimindi

Yağmur şimdi başlamıştı anlatmaya
Ar duvarı sıyrılan ve kepazelik içinde nefes alana
Şerrin kıskacında inleyen zadelere, nisa naifliğinden çıkan o çılgınlığa
Ölüm dahi ibret için kifayet etmiyordu ve hala sahnenin perdesini bırakmıyordu

Zapt etmek ve kalbi es geçmek işi
Kalan nefeslerde resmediliyor rengârenk rezilliği
Afişe edilen densizliği ve insan kimliğinden azade olan edepsiz halini
Gördükçe ellerimi açıyor ve ağlıyorum, kudretin yegâne sahibinden haz diliyorum

Gökyüzüne uzanan nefesi tazeliyorum
Ve nefes nefese halimin sefilliğini aşkla anıyorum
Kalbin sahibinde ne kadar kalıyorum ve onu hakkıyla anlıyor muyum
Ne gül kokusu ne de lalenin busesi kesmiyor halimi, yoksa aşktan habersiz miyim

Dil şad olsa da artık ben çok acizim
Ne haddimi bilirim ve ne de melalin dirliğindeyim
Yorgun ve solgun ahvalimle adeta bir yaşayan ölüyüm şimdi neyleyim
Gönlün sayfalarında hüzünle güneşlenir ve hicranla baharı sürur içinde nefeslenirim

Hazana bir söz söyleyemem resmim
Ne kadar sukutu yaşasam da artık diniyor direncim
Ben şimdi ölümle içselliği yaşayan fakirim, umut için sadece dua ederim
Ne zaman vaki olacağını elbette ki bilemem ve onun için ibret sahnesini söyleyemem



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Hayat yine yalan söyledi!



Nerden bilirdim ki gerçeği
Nasıl bilebilirdim, gerçeğin çilede nefes aldığını
Gülün dikenle var olduğunu, kalbin hicranla yaşadığını, aşkın uzaklığını
Ne okuduğum kitapların, ne temaşa ettiğim ve hüzünlü nefeslerin yanlış yapacağını

Vicdanı mı dağlayacağını
Ruhumu hicran içinde bırakarak haince şakıyacağını
Kalbi ağıtlarımın çare olmayacağını, aklımın duygularımla bedelleşeceğini
Sinemin sessizliğe çekilerek şevki terk edeceğini, muhabbet için hasret çekeceğini

Artık susmak ağır geliyor
Kalplerin yürekleştiğini, insanın sadakatsizliğini görmek
Onca dile gelen ve hakikat için resmedilen ibret sahneleri dile gelirken
Felsefe düşünmek için ve kelam hukukun tasnifinde ufkum olmuyor diye üzülüyorum

Şöyle demek geliyor içimden
İnsanlar ikiye ayrılıyor ve hukukunu bilen, bilmeyen diye
Ve hatta bilmeyenler için kandırılmak ve hakka tecavüzle barışık olmak
İşte o zaman insan olmanın farkında lığından uzaklaşarak bahanelere sığınıp kalmak

Ey aklım, kalbimle bir hisset
Nefesin azizliğine hükmederek haklı bir aşka tevessül et
Halin kutsiyetinden tevdi edileni hasret ve ruhun iklimine avdeti azmet
Kalbim nefesin sesisin, sessizliğinle sen yegâne sahibini bilirsin, hakikat için fersin

Boş ver aldırma artık sende
Her ne kadar ihanet içinde nefeslenenleri yakın bilsen de
Sen yine de hakir görme, nefsin şerrinde ikamet edenlere sakın ilişme
Nefes candır, ikram edilen akılla sanattır, kalp yürekten farklıdır, insan için vardır

Nereye baksam haykıran var
Edep ancak insanın kalbinde filizlenen gülbahar, iyi ki var
Yoksa yaşamaktan kim hakkıyla anlar, hazan neden anlamında aşk kokar
Hasret niye var, kim özlemiyle yanar ve sevda umutların harıyla niyazla hakkını arar

Ey yar sende şimdi bizarsın
Her ne kadar sabretsen de, talihin türabında kanatsın
Sen sessizliğinle yanarsın, ne suyun ve ne de buğuzun hazzında okunansın
Sen sadakatinle bir farksın, bunun için adavetten uzaksın ve metanetle aşkı koklarsın

Ne yapalım ki talan katlı
Ne vicdanı tanıyor ve ne de bir hesabı, o eşkâliyle kanlı
Ancak insan, Hakka kul olabilmek için zamanla anlaşmalı ve heyecanla şanlı
Sende murat et, ufuklarda seyret, kalbinin sahibinde ikamet et ve aşkınla atsın yürek



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Şayet aşk yaşanmazsa umudun kurur!



Başlamıştı yine yüreğime karlar yağmaya
Umutlarım ki sırılsıklam olarak hastalansa
Sessizliğin hüznü halimi burksa da aldırma
Bakalım ne çıkacaktı, durağın yalnızlığında

Hani bazen, unutulan bir hicran kuşatır ya
Nereye baksan hazan sinende azap olunca
Hal efkârın salıncağında ağlayarak bakınca
Yinede aldırma nasıl olsa umut aşk tadında

Dinlediğim hüzzam eser nedense bir başka
Saz ağlıyor, şair içimi okuyor, şevkte sızıysa
Şayet sancılar ruhumda anlamlaşan umutsa
Sen hiç korkma, o aşk kalbimin sağanağında

Şöyle geriye yaslanınca işte atim bambaşka
Hani mazinin sayfaları aşkla taranınca aşkla
Mavera heyecanı vuslat olarak aşk bahtında
İnsan ihsanla anlam bulunca, aşkı anlayınca

Nedense canlar koşturuyor bir avcı hazında
Aşk insan kimliğinde hakkıyla anlaşılmazsa
Kalp bizzat sahibine yabancılaşınca unutma
Zevk başka, idrak aklın pervazında solunca

Hani bir “ölü ölmüş” derler duyarsın ya anla
Lakin o insan ki, tefekkür ülfetinden uzaksa
Sen yinede halin fakirliğinde uyuklama yaşa
Vakit şahittir, aşk letafettir, ölüm aşka eriştir

Artık hiç üzülme, umutlar berekete vesileyse
Azimet hikmetin sevdasındaki aşkın etkisiyse
Sabrın dirliğinde asla üşüme filiz aşk şevkinde
Toprak o gün refakat ederek aşkı kabul edince

Yinede ağlamayı ihmal etme zira aşk seyrinde
Vahdet ihlâsın fevkinde ruhunla bütünleşince
Kalbin inayet için illaki nöbette ve sürur içinde
Muhabbet selamın güzelliğinde aşk ateşi sende

Ne kadar feda olursan ecirle sabrı yudumlarsan
Umudunu aşk yolunda harmanlayıp nur olursan
Arifin ihsanında yarensin ve veli ilminde nefessin
Arızı sancılar korkutmaz, kalbine hicranı koymaz

Nefesinde mahzunluk bulunmaz aşk hali yormaz
Kim ne derse desin sadece akılla sırat bulunmaz
Aşk vicdanı kuşatır aklı olgunlaştırır nefsi anlatır
Kim yaren olmak isterse, aşkın sızısıyla manalaşır



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kapıları açmak ve kalpleri uyatmak!



Şimdi yılların örtüsü birazda aralanıyordu
Geçmişten geleceğe iz’an ayna tutuyordu
Kim ne kadar anlıyordu, akıl sırrı anıyordu
Vicdan aklanıp hesabın kalanını okuyordu

Millet efradıyla ve itikadın kalanıyla ülfetti
Esrarlı günler ve berbat sebepler bir şirretti
Gönüller gasp edildi umutlar aşksız filizlerdi
Zulüm her yerde, keyfiyet insan için zilletti

Ne gözyaşı ve ne gönül yarası dikkate alındı
Nesiller fevkalade horlandı ve hatta dışlandı
Kaçmak ve nefesi aşkla solumak bir başkaydı
Sancı elbette doğum için yaşanırdı, aşk vardı

Hapis yattığım yıllardı, bilsem ne suçum vardı
Annem gözyaşlarıyla uğurladı lakin acım aşktı
Derdimi kim anlar düşünmeyi amaçlar aranırdı
Sessiz tefekkür dahi suçlanmak için bahaneydi

Anadilim seçmeli olur mu? İşte oluyor nasılsa
Neslimin intisabı niye nefesler için bahaneyse
İtikadım ve inancım dışlanmak için bir suç ise
İşte hazırım, dilediğin zindana gideceğim niye

Nihayetinde düşünmek ve söylemek suç olunca
Hak ve hukuk kurmayların keyfiyetinde kalınca
Adeta suçlamak marifet olunca akıl ve kalp niye
Ve aşk kime hükmetmek için evet bin bir bahane

Artık şu çocuklar da gelecekleri için korkutuluyor
Mütemadiyen kurslar için yarıştırılıyor ve bakıyor
Ne kadar seni anlıyor niye çocukluğunu yaşamıyor
Farklı bir nazarla sadelik arıyor ve kalbini yoruyor

Devlet niye var, halkı için öyle mi eziyet etmek ar
Devleti deniz misali görmek edepsizlik için bir kar
Nar niçin var ve akletmek şimdilerde insan için var
Kim ne kadar tefekküre uğrar ve kalbini aşka açar



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Bir gün umut esinle aşka erişecektir!



Sararan yaprağın melali neler anlatıyor
Martılar çığlık çığlığa aşkı kime anlatıyor
Artık beklemek sabrın hülyasında eriyor
Umut demir alıyor gelen ses ah çektiriyor

Oysa ne denizi bilirim ne de edebe erişirim
Fakirlik deminde hale yönelip nefeslenirim
Dost ve yarenlerden hamiyet bekler eririm
Nefesi müddetinde hasreti aşkla söbelerim

Henüz çocukluk yıllarımdı imrendiğim haz
Sefilliğin bağrında nefeslendim acıydı ayaz
Temaşa ettiğim çiçeklerdeydi umut aşkı naz
Yaz ey edip sen durma yaz bağrım yanık kaz

Nice antikalar varlık adına kazılıyor sancıyla
Gönül kitabı dürülüp atılıyor mezara hesaba
Her ne kadar yüreğim hicran içinde yansa da
Melal ağlıyor, sırlar unutuluyor, ölüm aşkıyla

Nerede bir naşı görsem içim geçiyor o diyara
Musalla taşı nazarımda adeta hazin manzara
Kalbim sahibini ansa da ruhum aşka uzanınca
Hüzün bereketi kuşatıyor hazinlik malalaşıyor

Ey kalbimin sahibi sen bilirsin ve illa hakikatsin
Ruhumun lekeleriyle fakirliğimi yine sen bilirsin
Vaktin sahibisin müddetin selametisin ve Rabsin
Ne kadar kalbim hazanı ansa sen aşkınla ümitsin

Hani yutkunduğun an sabrın halinde sen vardın
Ne kadar narı unutsam da, rahmetinle nazardın
Kalbimde korku yaşatmazdın ve aşkla başkaydın
Nihayetinde acizliğimle senin kulunum ve umdum

Varlığım nefsimde manalaşmıyor, vicdan sızlıyor
Aşk kalbin hilkatinde ancak senin zikrine erişiyor
İşte bu vakit ruhum sancılar pervazında bekliyor
Aziz nefesler dua ediyor, himmet hazzı netleşiyor

Artık kalan vaktim, fersiz gözlerim aşkını diliyor
Hasreti gülün kokusuyla yâd ediyor neyi bekliyor
Mavera özlemi halimi çekiyor, sayfalar dürülüyor
Toprak şayet varsa ruhumda sıla özlemi naz ediyor

Ey yaren sen ağlama, bir çift sözle asla oyalanma
Ardımdan mezarıma bel bağlatıp fakirliğimi anma
Aşkın hasretini kulluk ikliminde letafetini illa yaşa
Hissiyatınla duyma, kalbin suhuletindedir aşk anla



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Şayet bir suçlu aranırsa evet benim!



Hiç kimsenin bir günahı suçu yok bu çile benim
Sinemin enginliğinde şimdi ruhuma aşk dilerim
Hiç çıkmayan sesim efkârlı nefesim ah avareyim
Zihnim tarumarlık içinde umudumla niyaz ederim


Henüz filizdim, lakin sabrın ikliminde çaresizdim
Ne aşkı hakkıyla nefeslendim ne çileyi hatmettim
Sinemin ayazlarında şevki isterim sevgi hasretim
Özlem uhdelerimde serinliğim ah umudu beslerim


Neren geldim bu dünyanın aymazlığında susadım
Oysa mütemadiyen yandım, kanmalar yasındayım
Halimin fakirliğinde hicrandım ıssız sokağı tanırım
Ne hamiyeti nefeslendim, ne de hikmetine eriştim


Elbette arif değilim ben zakirliğin kadrini ne bilirim
Tefekkür için zihnimi hasrettim neden filizlenmedim
Her gün an mahzunluğunda halden kime söz ederim
Göçüp giderken suskunluk hazzında hüzün içindeyim


Anlatamıyorum oysa anlamak için yaşayan romanım
Resimsiz hikâyelerde melaldim, hazanı aşkla ananım
Bahtımın bam telinde ahenksizim, güfteyi ne bilirim
Bestelet atisinde mazileşen aciz bir heceyim göçerim


Ah hayat, ömrümden çekip aldıklarında niye hazinsin
Sen vaktin mazisinde lütfedilen ahenksin ne beklersin
Nefesin yareni, aklın selimi, kalbin selametinde erksin
Ne kadar güzel varsa ama aynalar sihirli olursa elemsin


Bilsem ne kadar yolum kaldı, hayatım mısralarda aşktı
Anılarım nefeslendiğim bir hicrandı kalp onun için vardı
Denemeler şimdi merakındı, artık yazmak aşka ramaktı
Edep kalbin hilkati, ruhum hakikatin aşkıyla anlaşmıştı




Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ah ne söylesem aşkın hazzını hakkıyla hissetsem!



Ne yol biter ve nedense hal ruhun ekseninden esin bekler
Vicdan sessizliğinde seyreder, kalbin dirliğinden aşkı diler
Hissiyat bin bir rengin ihtişamıyla resimler çizer hazzı ister
Arz insan için tanzim edilen en kutsi değer, aşksız nefesler


Ne ağlamak çare oluyor ve nede serzenişler hali solduruyor
Umut inancın şavkıyla her bir yanımı kuşatıyor gönül yanıyor
Sazlar ne çalıyor, meramı kim hakkıyla anlıyor, aşk sızlatıyor
Her nedense hasretin çilesi elem veriyor, mısraları yazdırıyor


Günler sarkıyor, ömür vaktin oluyor, akıl hale bakıyor acıtıyor
Kalbim nefsimle bedelleşiyor, irade sancılar için hüzünleniyor
Ne yunusu ve ne de okyanusu hakkıyla biliyor, neleri bekliyor
Hayat bazen anlamını kaybediyor ve ıssız sokaklar n söylüyor


Ah gönlüm ne kadar feryat etsen ne çıkar, şuur olmazsa akar
Nitelik insana bakar, keyfiyet örfü anar ve mazi hicranla efkâr
Atimden zanlarım korkar her bir yanım tuğyan içinde kim anlar
Parçalanmış cesetler vefayı anar, ağlamak kalbime kanla akar


Şairler İstanbul için şiirler yazar Üsküdar melalli halimde nazar
Hasretim ne denizde var ve ne de istikbalimde mezarlar bir kar
Merkez efendi bir başka nazar, dede efendiyi hakkıyla kim anar
Tamburi Cemil nidasıyla sessizliğini tamburla bozar, bir aşk var


İşte adımladığım kaldırımlarda bir çilekeş necip fazıl hazzı sunar
Cemil Meriç içtenliğin ritimlerinde ve tahkik şevkinde neleri yazar
Ah gönlüm ne sancılı dalgalar var, martıların çırpınışları aşkı anar
Artık halimden geriye ne kalmışsa evet takatsizliğim hicran yaşar


Sanki saklambaç oynuyorum, körebe oyununu yazıya boyuyorum
Sinemin tellerinde güfteleşen besteyi okuyorum ve aşk buluyorum
Göçmelerin ikliminde manzaraları temaşa ediyor umudu anıyorum
Kime sığınıyorum, evet gülü kokluyorum, özlemle mavera diyorum


İşte böyle çıktığım bakir tepelerde nefes müddetiyle sırra yönelince
Ne keşkeler benimle ve nede tesadüfler inancı halimde gönül senle
Mağfirete muhtaçlığım katreler halinde naz gözlerimde sicimleşince
Niyazım tüm iklimlerin filizlerinde tohum bereketin kadrinde rabbiyle




Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Niçin bizar oluyor ve hali yoruyorsunuz!


Ziyadesiyle itiraf etmiştim, halimin fakirliğini
Elbette bilirim kalbi eziyetin hazzı ötelediğini
Hiçbir kimseye, rahatsızlık vermeme gayretimi
Edep için sarf ettiğim nefesimle hazin melalimi

Nefesi nitelik kazanmış gönül erleri söz ederler
Ve hatta haddimi bildirmek için misaller verirler
Bilemem neden şiir çalışmalarımı okumak isterler
Sonra nasihat ederler kalbimde hüzün yaşatırlar

Oysa ben ne şairim ve nede nitelikli bir yazarım
Ben halini yanarak yazan kalbi fakirlik yaşayanım
Sadece tevdi edilen bir hakkı kullanır ve yazarım
Takatsizliğimde nazarım mezarlaştı şimdi anılarım

Mümkün olduğu kadar yorum yapmaktan kaçınırım
Zira zaman darlığı yaşayan, zorluk içinde yazanım
Kifayetsizliği halime saklarım hicranı aşkla anarım
İkazı nefeslerim süruru dilerim ben kime ne derim

Elbette rahatsız oluyorsanız, lütfen hiç okumayınız
Çalışmalarımı sizde, lafazanlık olarak vasıflandırınız
Nafile yere nefesinizi harcamayınız, nitelikli kalınız
İşte o vakit, hakkıyla anlaşılacaktır sizinle farkımız

Aslında bugün farklı bir konuyu sürurla işleyecektim
Lakin yaptığınız yorumlara dikkatimi nasıl verecektim
Düşündükçe kederlendim bihakkın sizi nasıl yâd ettim
Çaresiz boynumu bükerek hüzünlü halime şöyle baktım

Demek ki hak etmişim belki de biraz ara vermeliydim
Öyle ya kendime gelmeliydim nefesin aczini bilmeliyim
Niyazın şevkine ermedim selam hasretine kanmalıydım
Evet, sizin uyarınızla şimdi akıllandım ve farkı anladım



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ne vakit seni anarsam!



Neyim kaldı ki senden gayrı
Kalbi hicranımı hiç sorma o bambaşka bir sancı
Kaç gecedir uyuyamıyorum ey hancı, hasret hazan içinde ne acı
Ömürden ne kaldı ey ancı, ne bir şevkim kaldı ve ne de bir kalbimin ilacı

Âşık gönül ki neye hasreder
Vurgun halim özlemin sevdasıyla elemden ar eder
Vaki olan derdi kime söyler nefesin müddetini sancıyla hesabi der
Sükûtun çığlığına nidam refakat bekler, kalbi fakirliğim ise boyun büker

Temaşa ettiğim dağ söylüyor
Hüzün ikliminde nefeslendiğime katılarak gülüyor
Hani metanet nerde diyor, aşk kalbin sahibinde yaşamaktır ekliyor
Ruhum serencamında itaat ediyor, kalbim penceresinden neyi seyrediyor

Dilim niçin salâvat getirmiyor
Gözlerimde yaşlarıyla kalbimi serinletmiyor eriyor
Zihnim tükeniyor, halim takatsizleşiyor, uykum hiç dinmek bilmiyor
Yaşamak hakikati anlamaktan uzaklaşmak mı, ölüm sessizce akın ediyor

Ve mukallitliğim hiç bitmiyor
Kim ne söylerse eşlik ediyor, tahkikimde yetmiyor
Aklım statikleşiyor, izanım sessizliği tercih ediyor, iradem tükeniyor
Kalbim hani aşk nerede diye hal ikliminde yaşayanlara gıptayı haz ediyor

Ah nefsim sen bizarı hevessin
Sen hilkatin ikliminde terbiye edilmeye amadesin
Hissiyatın maruz renklerinde bazen çile ve bazen de sancılarla erksin
Sem iradem için mühletsin, aklım için zaruretsin, aşk için sabrı bilmezsin

Ey katreler, mısralar misalisin
Sen gökyüzünün ihtişamından damlayan şevksin
Meltem suhuletinde demsin, idrakim için müjdesin sen süruru badesin
Suskunluğuma çaresin, melalin seyrisin, halin letafetinde öte için şevksin

Suskun umutlar kanatlanıyor
Mazi hakikati ruhuma bir fevkaladelik yaşatıyor
Atim sekilerleşmenin pervazlarında hicranı anıyor ve hüzün başlıyor
Kim ne anlatsa ve maslahatları nüfus için olunca, saflığımda sancı veriyor

Göçen mütefekkir sesleniyor
Onca şairler niye şiirler yazıyor, halini anlatıyor
Kalbi sancılarını, yaşadıkları aşkın hazlarını mısralarıyla resmediyor
İşte bu vakit muhasebe karşıma çıkıyor, halim sessizliğinde ne sefilleşiyor

Ne yazsam ve neyi anlatsam
Zemheri misali muvazenem, hevesi anmasam
İşaret taşlarının anlattıklarını hiç anlamadan mahzunluğuma yansam
Ufuklarda maveraya uzansam tefekkürü ehline bıraksam ve acıyla ağlasam




Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Sinem hicrana gark oluyor!


Ne kadar sabretsem sızısı dinmiyor
Kalbim hüzün içinde, ruhumun hazzını kelepçeliyor eza veriyor
Aklım hürriyet bu olmasa gerek diyerek hayıflanıyor, etrafım nahoşlaşıyor
Atim ne kadar mücerretse, mazi hazin içinde meramını efkârıyla şimdi bana anlatıyor

Hani bir zamanlar edep hazla anılırdı
Bilemiyorum neden sessizliğiyle sinelerden uzaklaştı, oysa aşktı
Edip ancak onun letafetiyle yazardı, zira o muhterem bir sevda vuslatıydı
Gönül onunla muhabbet sürurunun aşkını koklarlardı ruhum için bulunmaz izzeti ikramdı

Şimdilerde geriye ne kaldı, aşk nazdı
Zariflik onun ikliminde müstesna bir zanaattı, hattat onu yazdı
Ebru toprağı suya düşen bir aşktı, melal ancak bu kadar sessizliğine aktı
Gözlerim temaşadan çok uzaklaştı, nazarım ise halimde bir başka sağanaktı öyle baktı

Ne salaca ve ne de musalla farkı ardı
Zevki sefa insanı hiddetle kuşattı, ruhum garipliğe elemle uzandı
Yaşamak bu kadar bağnazlığı barındırmamalıydı, tefekkür kalbimde yastı
Ne muhabbetin tadı kaldı ve ne de insan kimliğinde aşkın, hakikati yazılan bir romandı

Ey zaman sen göçüp giderken hali an
Şöyle bir bak aşksız geçmiyor zaman, hicran sinemde vakitsiz gam
Heveslerim kelepçeli, hülyam netameli, rüyam bozulan saat misali engelli
Hesap kalbi sayfamda hiddetli, zihnim aklım için çok dertli, vicdanım kiminle bedelleşti

Ey aziz dost sen ol nefesinle hale dol
Artık fakirliğime bir şevki koy, muhakemeyi sor, nerde meşkûk yol
Ne hamiyet kaldı ve nede melal umudu bıraktı, gönlüm huzurun sağanağını andı
Ruhum rahmetin iklimine uzandı, yeisler bir bir azaldı, aşk azimle kalbin sahibine vardı

Neyleyim, gücüm nispetinde avareyim
Kime ne söylerim, sefilliğime kefilim, aklım kıt bilirim, sukuta erdim
Hakkıyla ne edebi bilirim ve ne de nitelikli bir gönül eriyim nefsinde serserisiyim
İrademle takatsiz bedelleşirim, aklımı nasıl teslim ederim, tahkik kalbin harıdır bilirim

Sabilere imrenirim, saflığında eririm
Sadakati takva babında öncelerim, ön yargılarda neden nefret ederim
Aşk halin demidir der fakirlik ilminde kanaat ederim, tevazuu niteliğini hissederim
Hukukun gerekçelerinde nefeslenirim, akaidim için meşveret zaruretini ariften öğrenirim

Ziyaretin hülasasında şuan kabirdeyim
Duyduğum seda salanın mücerretliğinde ruhumu kuşatıp davet ediyor
Kalbim nidasını sessizliğinde gönderiyor, umutlarım atime için sesleniyor
Ömür göçüp giderken kimden ne bekliyor ve ekilen tohumların sancıları aşka gebe kalıyor


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Vurgunum ey yar!


Feryadımı duyuyor musun
Hasretin bağrında halimin sefilliğine erişiyor musun
Sensizlik eleminin çilesini biliyor musun, gecelerin sürgünlüğünde üşüyor musun
Zulmün abat olduğu, ruhun hicrana gark olduğunu, kalbimin ise solgunluğunu görüyor musun

Ne dağların efkârındayım
Ve çalınan kapılar ardında umudun uykusunda harım
Kalbimin vurgunluğunda sancıları kime sormalıyım, sine¬i süruru artık bırakmalıyım
Umman için yol bulmalıyım, aşk acısını kuşanmalıyım, acizliğimi derdin banisine anlatmalıyım

Ah yar geçtiğin yollar naz
Ruhun feryadı sahibine eğliyor niyaz, yok artık haz
Ey suskun şair, çilenin, elemli nefesin, hüzünlü bekleyişin mısralarını durma yaz
Mezarcı sende durma kaz, toprağın kahirinde saklanıyor niyaz, ruhum hasret eşiğinde ayaz

Duymazsın sesimi yar bilirim
Nefesim takatsizleşti artık acıyla kime ne söylerim
Kuytu köşelere çekilirim, ıssız sokaklarda gezerim, düşen yapraktan ne beklerim
Çilemi nefeslenirim, kalbi sevdama esirim, muhakkak ki bahtıma boyun büker çeker giderim

Ey yar sana ne söyleyebilirim
Kalbi umutların için niyazı hak bilirim, sürur dilerim
Artık hicranı anlatır hevesim, anılar durağında çektiğim resimlerin, uzaktan esin
Ah ömür defterim, sadık edebim, çilenin bağrında fersizleşir nefesim, hali anlatmak şevkim

Olur ya bir gün duyulur yeisim
İbreti âlem olsun kederim, suskun çığlığım kaderim
Ah kalbim şimdi kime hissiyatımın sancısını ayan ederim, dinmez ki gönül defterim
Sabrın vadisinde kanata yönelelim, kalbin sahibini bilelim ve ruhumuzu da öyle teslim edelim

Ah ben şimdi neyin derdindeyim
Aşk bendinde biçareyim, sevdayı ne bilir söylenirim
Bahtımın zamanında nöbetçiyim, gönül hapishanesinde esirim, ey hak sen bilirsin derim
Yazmakta olduğum melallerim, ruhumun hicran damlalarında sancıları heceleyerek serinlerim

Artık göçüp gidiyor ömür zevkim
Hem dağlara dargınım ve hem de yollarda solgunum
Ah kalbi yorgunluğum, umut içinde neden durgunum, şimdi sürgünlüğümde esir yolcuyum
Şimdi aşk nağmelerin şevkinde, sazların telinde, hasretin beldesinde, umudun güzelliklerinde

Ne kadar hasretsem dem içindeyim
Ve gönlümü yâre ne kadar hasretsem fedada şevkim
Yar duymasa da ve hatta gelmese de şerefim, işte ne kaldıysa halsiz nefesim seninleyim
Yeter ki sen bizar olma, bir yeis içinde soluma, aşk sancılarıyla solma, bahtın hazzıyla yaşa


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ey sevgili!


Kaç zaman oldu kim bilir
Sinemin yaşadığı elim sancılara ne derim
Kalbimi hasretin sızısıyla demlediğim kederim ah çekerim
Kime ne söylerim, sukutumla seyirdeyim, evet hala nefesinle beklemekteyim

Ha ne olur bir ses ver hale
Mütemadiyen hicran için derlediğim melale
Halime garipçe bakan kimselere, özlemim yar ellerde avare
Ne yazsam ve her ne yapsam boynum büküktür her hale aşk ruhuma pervane

Ah yar, gelmesen neyleyim
Kalbi fakirliğimle Rabbime yönelir arz ederim
İtminanlık dilerim, sabrın süruruyla eririm, boyun bükerim
Hazanı nefeslenirim, şevksiz idraki neyleyim, şimdiki kıt aklımla ne sefilim

Kime gitsem hal elvermiyor
Ah rabbin neden bu yangınlığım sukuta ermiyor
Kalbi sancılar peşimi bırakmıyor, ömrümde tükenip gidiyor
Ne hazzım var ve ne de halimde açan baharlara sessizce yağıyor tipiyle kar

Şimdi arkamda kim var yar
Sensiz terennüm ettiğim nefesler hüzünle akar
Zihnimde ne harman var ve ne de hasattan arta kalan har
Ey yar denizlerde dalga var, gönlümde ki hasretin ziyadesiyle dirliğime kar

Şimdi ufuklara hasretle nazar
Derlediğim anılar, mısralar hüzün veriyor ey yar
Dinlediğim nağmelerde, içtiğim özleminle ruhumda yara var
Çık gel artık yar, vaktin müddeti har, vuslat ikram edilen bahar, aşkla var

Ne gün ve ne de göçen ömrüm
Gecelerin mateminde sürgünüm, hicranlaştı özüm
Kalmışsa bir çift sözüm, umutlar solmasın, aşk kalple anlaşsın
Mavera bu anlamda manalaşsın, hasret dağlasın, haz edebi varlığa adansın

Yar halimin bedbinliğini duymasın
Ne ağlasın ve ne de keş kelere bulansın, aşkı unutmasın
Rabbine niyazla ulaşsın, kulluğun farkıyla masumlaşıp yaşasın
Yazdığım nameler bana kalsın, mısralar hisseden yüreklerle selamlaşıp aksın


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kalbim aşka adanınca!


Ne kadar sancılarım varsa
Ruhum hicran içinde sayfalarını aralayınca
Aklım ayazda, niyazım sinemden hüccet bekliyor umutla ve farkla
Her ne kadar vaktim kalmışsa, aşk sızısının hasretini yudumlamaya sevdamla

Ey rabbim sen bilirsin
Sen muhakkak ki kalbimin sahibisin, yücesin
Sen vadedensin, hesabı halk edensin, ruhumun ikliminde tek vecdesin
Halimi ziyadesiyle bilensin, niyetime kefilsin, sadakatimden emin olan Rabsin

Niye hüzün içindeyim
Hicranın deminde hazzı nazar eden bir fakirim
Sancılarımı kime deşifre ederim, nefeslerden ne bekler, oysa ne sefilim
Yalnızca senin rızana meylederim, tefekkürde mülteciyim zikrimde aciz biriyim

Nice vesileler halk ediyorsun
Sabırla bekliyor ve mühleti aşk için veriyorsun
Sevdayı öğütlüyorsun, vecdi önceliyorsun, maksadı netleştiriyorsun
Ayetlerin serencamında kalbimi sürura erdiriyorsun ibretin vaktini söylüyorsun

Lakin farkı fark edemiyorum
Ne kadar nazar etsem de, temaşadan yoksunum
Dilim bizar, kelimeler mazi sayfalarından kalan hatıralar, kim anlar
Ah yazılan niyazlar, aşkın feyziyle bekleyen umutlar, ah dalı bırakan yapraklar

Kim bilir neler anlatıyorsunuz
İklimlerin sergisini hüzünle içime akıtıyorsunuz
Hicranla ağlıyorsunuz, yüreğimi dağlayan aşkı hep hatırlatıyorsunuz
Neden halimi başkalaştırıyorsunuz, hüzün içinde gözlerimden yaş akıtıyorsunuz

Ömrüm nihayete ersede aşksın
Çünkü sen kalbim için ziyadesiyle hazzı farksın
Sinemde dem, ruhumda sen, kalbimde edep içinde harsın, niyazsın, arsın
Ne kadar zikretsem de manaya meftun olan aşksın, insan içinde biçilen kaftansın

Sen ruhumda sancı ve sevdasın
Her halinden fark edilen mutlaksın, sen yarsın
Eşiklerde sabrın, beşiklerde kanatın, umutlarda ihsanın tadısın, sen aşksın
Sen vaktin serabı, mananın adağı, halin mutlağı ve ömrün her adımında sevdasın


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Söyleyemem derdimi!


Soğuk bir yağmur yağarken
Gözlerim hicran içinde kalbimden boşalırken
Umutlarım serap misali gönlümden göçerken sen yoksun
Melalim için bir mahzunsun, ayrılık sokağında çığlıksın çünkü nazsın
Sancılı günler dinmek bilmiyor, zihnim göçüyor, halim takatsizleşiyor bilesin

Ne içim içime sığıyor
Ve ne de vazgeçmek içimden bir türlü gelmiyor
Hasret çile çektiriyor, unutmak işime gelmiyor, ağlatıyor
Halimin perişanlığına kim nazar etse kınıyor, utanmayı ruhumda arıyor
Lakin sevmeyi bilmem ki ne kadar idrak ediyor, aşkın erişimlerinden gitmiyor

Aşk ne yaşın ve ne de aklındır
O kutsiyetten bahşedilen muazzam bir salkımdır
Nice akıllar bizar olur, hal ziyadesiyle başkalaşır, feda olmak yakışır
İrade manasından uzaklaşır, dalgalar andıçlaşır, gözler sessiz buğulanır
Ne sabrın hikmeti nazarlarda hakkıyla anlaşılır ve ne de ibret almak yakışır

İşte böyle ey yar sukut etsen de
Sen aşk ikliminde vesileyken, hal neylesin melali
Sarfı nazar edilen hikâyeleri, derlenen güfteleri çünkü sen zaten aşksın
Sevda namına ilk adımsın, muhayyilemde anlamlı tadımsın, sen bir harsın
Edebin mealinde naz, havsalamın kalanında baz, mefkureyi dairemde aşksın

Her ne söylersen söyle hazırım
Yeter ki sen kahretme ve bir yeis içinde nefeslenme
Biliyorsun akidemde tesadüflere itibar yer yoktur, çünkü fırsat olgudur
An ve hâsıl olan zaman bizzat aşkla anlamlıdır, çünkü kul ancak ona ramdır
Gayrisinde ne vardır, hesap muhabbet sağanağında aranandır aşk ilk adımdır

Nereye baksan onun süruru var
O her yanı kuşatan fevkalade inşirahtır ey yar
Düşünmenin tanımı, tefekkürün adımı, mukayesenin adağıdır vesselam
Kul bizzat mükellefse ve insan olmanın felahında neferse, aşksız yaşayamaz
Dilden fışkıran ve hevesleri kuşatan, gönülde manalaşan aşka yaban kalamaz



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ruhum kalbime ne söylüyor!


Gün doğuyor, güneş batıyor
Seherin ilk adımları ve gecenin pervazları
Düşünmek için zorluyor, bazen muştu ve bazen sancı veriyor
İdrakim ne kadar biliyor, izanım nerelerde geziyor, yüzüm kızarıyor
Ne kadar kalbimin farkındaysam, aşk babından kaçınsam da yine olmuyor

Ruhumu huzur kuşatıyor
Fevkaladelik neler söylüyor, hissettiriyor
Hiçbir ses ve titreşim duyulmuyor, sinem meşk hazzına eriyor
Sualler peş peşe zihnimde sıralanıyor, muvazenemde ahenk buluyor
Ne kadar kaçsam ve hatta nazlanarak saklansam kalbim hiç geçit vermiyor

Aşk vuslattır kul için
Sevda feda olmaktır hakikate durma seçin
İradeyi maslahat insanın hukukuna vasıl olmasıdır asliyetin
Siyaset politika değildir ve ilmi siyaset kalbi tanzim için berekettir
Kalbin derinliklerinde suhulet tadımdır letafet aşk yaşandıkça çok başkadır

Gördüğün aleve aldanma
Ateş, sadece düştüğü yeri yakar sanma
Aşkın gailesinden uzaklaşma, şayet hakkıyla kulsan usanma
Sabrın heyecanını yudumla, kanaatin ülfetinden yılma, umudun var ya
Ne kadar beklersen bekle katiyen solma ve direniş niye başkadır yaklaşsana

Ey edebine ram olduğum
Aşk zadeliğinde neden mahzunum söyle
Elin elime değmese de, nefesin hissiyatımda renklenmese de
Sen yinede halimin fakirliğini unutma, hasretin adımlarında soldurma
Ne kadar gözden ırak olsam, tahayyülümde sen varsın, halim içinde farksın

Hala esininle yazıyorum
Ve neler yazdığımı o an aşkla anıyorum
Yine sessizliğin sahnesinde aşkın süruruna adımlıyorum
Nereye gitsem hazzı hasretin kollarına bırakıyorum, öylece susuyorum
Çektiğim sancılar acıtmıyor, aksine kalbimde manalaşıyor, aşk coşturuyor

Anlıyorum ki cefa rahmettir
Ecir kulluğuma gerekçedir, şevk direniştir
Gönül aşkla delalettir, sevebilmek şefkatin kadridir, kul onu bilir
La derken reddiyeyi, illallah derken aşkı kabulü ihsan içinde yaşar ve anar
Yaşamanın niteliğine kanar, aşkı bu manada gönüller ikliminde farkını anlar



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Pişman olursan bir gün!


Sarf ettiğin nefesin nedametinde
Hissiyatın sağanağında boynun bükülmüşse
Hasret sineni hicran deminde dağlayan kederse yinede üzülme
Henüz zaman geçmiş değil, ömür sayfaları bitmiş değil, gönül sönmüş değil
Halimde kalmışsa bir heyecan, ram olacaktır ona sevdalı can, aşk şevkine inan

Ey süzülen hüzün halimde fevksin
Ne kadar nida etsem de, sükûtumla bütünsün
Neden içimde feyizsin, tefekkürümde ülfetsin, muvazenemdesin
Aşk suhuletinde iffetsin, edebin senasında serinsin, bahtın bahsinde badesin
Terennüm ettiğim yudumlar, gözlerden boşalan yaşlar henüz geçmediğini söyler

Nasıl bir sevdadır bu ey yarabbi
Her deminde sen varsın, ilkbahar misali nazsın
Aşk ferahlığında davamsın, ruhun adımlarında var olan aşksın
Umman için serapsın, umudun kavlinde farksın, sen biçare gönlün sağanısın
Kim dönerse, kalbin derinliğinden eğlediğim mukabelemle hüzünle anılan ramsın

Ruhum göçebeliğinde mahzun
Kalbim aşkın letafetiyle şimdilerde hazza doygun
Attığım adımlar ve sarf ettiğim soluklar mefkûrem için solgun
Aklım kifayet etmiyor, iradem zafiyet içinde çöküyor, idrak kalbime aşk diyor
Lakin gözlerim fersiz dizlerim takatsiz sözlerim edep için kifayetsiz vakit istiyor

Ah ederek halini her anışımda
Bir âşık misali her yanışımda gözyaşlarım dinmiyor
Yıllar unutturamadı, edebin kalbime sürur kattı, hasretim kat be kat arttı
Hali kuşatan sevdan neleri hatırlattı, aşk kalbin sağanağında ölümle arkadaştı
Issız sokaklar ufkumda seninle arkadaştı, sakin köşeler düşüncelerime seni anlattı

Ömrün kalanında bahar şevktir
Vaktin müddetinde umutlar sürur ilkiyle letafettir
Bahtım senin sessizliğinde fevkalade gariptir, aşk kutsiyeti kalbime şereftir
Kime ne anlatsam elbette ki sancı çekilecektir, lakin aşkı ancak yaşayan bilecektir
Ömür bitse de, kalbim inlese de, şayet aşk ruhuma refakat etmeyince kabrim fakirdir

Yıllara borçluluğum aşk acısıdır
Hasretin sılasına yolculuğum hep kalbimde sancıdır
Nihayetinde ne bir kış ve ne de bir naaş kalacaktır, insan aşkla bir başkadır
Kim darda koyuyorsa, kulun halini anlamadan nara atıyorsa, aşka muhtaçtır
Aşk, kulluk letafetinde fevkalade farktır ve tensellik bakımından hayli bir uzaktır



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Sen ağlattın bende ağladım!


Sorma mazimi içim yanıyor
Ne kadar sancım varsa o an aklıma gelip dağlıyor
Ruhum hicrana kanıyor, kalbim sukutuyla aşkın hüznüne dalıyor
Sorma be aziz hamiyetlim, her ne ektimse vicdanımda hesabım ziyadeleşiyor

Ne kadar müşkül bir nefesim
Dertlerimle sessizliğe çekilir hicranla sefilleşirim
En büyük acıları halimde yaşar, bahtıma boyun büker yol alırım
Haksızlığa şahit oldum mu mahzunlaşırım, vefanın devranında niye ağlarım

Yüreğim, kalbime ne söyler
Aklım aşkın suhuletinden ar eder, idrakim meyleder
Hani esin nerde kaldı, afakım daralarak sancıları sinemde sıraladı
Hakikatin muştusunu soluklanmak ibrete kaldı, aşk kalbimde, süruru hazdı

Çektiğim ıstıraplar sevdaydı
Sabır halimde kanaatle anlaştı, elbette susmak haktı
Sen sineni açmadın, kalbi sayfanı halime kapattın aşkı yaşatmadın
Neden ruhuma davalar açtın, hasretin çilesiyle nefesimi kuşattın ve ağlattın

Anma artık fakirliğimi yaşa
Ne kadar umudun var ise hakikatin ülfetiyle hep aşka
Elbette ki nazım sana, sızılarım hicranın yaşattığı hüznün farkıyla
Saklanırım kalbi niyaza, her ne kadar vasıl olamadıysam da sana şimdi anla

Çıktığım dağların nidasıyla
Sürülerini güden çobanın çektiği sızıların kuşatıcılığında
Aşk halin demini hüzün içinde yudumlamaksa, asla nazarlardan korkma
Bahtımda sensizliğin hicranın yaşamak varsa, ömrümü hasrederim o sevdana

Şayet vuslatı yaşamak haksa
Ruhumun hicran damlaları bir bir mısralara aksa da aşkla
Sine-i sürurumdan kopan yapraklar haleti ruhi yemde hazla manalaşsa da
Sen yinede edebin suhuletini kalbinde muhabbetle yaşa, aşk iksirini yudumla

Cennete girmek için kul olma
Aşkın letafetinden yoksun kalarak heveslerinle yol alma
İhsanın kutsiyetini unutma, ihlâsı yabana atma, tevazuu kimseye bırakma
Sabrı halin güzelliğinde yudumla, vaktin mukavelesinden arî olma, nispi aşkla


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kimseye şikâyet etmem!


Sen ne kadar susarak uzaklaşsan
Kalbi selamını hasretmeden Ummanlara hüzünle aksan
Hiçbir ses çıkartmadan halinin derinliklerinde hicranla adımlasan
Yinede aldırma, bir yeis içinde nefesini soldurma, hasretin sancısıyla hiç uyanma

Kalbin sahibi yaratan haliksa
Bir an olsun kuytu köşelerse sayıklama, kalbin sesinde adımla
Sabrın ikliminde hazanı soluma, kanaatin suhuletiyle hikmeti kokla
Bahtın gazasında mahzunluğa koyulma, vakit ne zaman erişir sürura aşkla yaşa

Şevki hazla kuşanan nefes var ya
İnsan bazen durduğu yerde sinesinde göçmeleri yaşar ya
Akıl illaki başta, irade o zaman kimin umurunda, gönül pervane olunca
Nidam duyulsun arzda, onca yaşadığım hicran, ruhuma hakikati anlatamayınca

Kimseyi böyle perişan etme Allahım
Ne kadar varlığım varsa aşk için feda olmaya hazırım
Beyanımda ne bir nazım ve ne de bir hicranın kalbimde sürurunu yaşarım
Sen kalbimde fevkalade sonsuz bir aşksın, lakin sefilliğimle bizar olan hazanım

Neyin hakkıyla aşkı idrakindeyim
Neden halin devranında avareliği gönlümde yaşarım
Divanında lütfün için ağlarım, ruhumun sayfalarında ne hazin bir canım
Ne vesileyi ve ne de bahşedilen güzelliği serencamında sürur içinde takdir ettim

Hasretin nağmesinde sessiz inledim
Kime ne söyledim, gücüm nispetinde her vakit zikrettim
Bazen dirliğimden geçtim ve bazen de içimin titrediğini fevkalade hissettim
Günahlarım için eşiğinde sefilliğimle bekledim, yanlışlarımı hesap ettim geçtim

Senin kapında bir kul oldukça aşkla
Ne kadar günahım olmuşsa, kalbimi kuşatan sancı acıyla
Dökülen gözyaşlarım toprağın bağrına umutla, rahmet muştusu ruhumda
Ümit etmekteyim, çektiğim çilelerin seyrinde nöbetteyim, aşk lütfüne ermekteyim

Artık şimdi kime ne söyleyebilirim
Dilediğim süruru düşen yaprağın mağrurluğunda hissederin
Elbette boyun bükerim, sessizliğe bürünürüm, hicranın güftesiyle süzülürüm
Her kutlu nefes için aşkın hikmetini yâd ederim, kulluğun muhtaçlığında yürürüm


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Dinmiyor bu akşam hicranım!


Ömrümün son deminde bir başkayım
Geçiyor hüzün içinde günler ve fakat ziyadesiyle niyazdayım
Oysa ne hastayım ve ne de bir muhayyilemde hasretin sancısıyla ayazdayım
Derdimi ne kadar anlatsam da, kalbi manada hala hicranı sinemde bulmaktayım

Ey kutlu nefes ne olur durma ses ver
Şevkin sayfalarında halimin sefilliğini ihsanınla bir görüver
İnşiraha susayan gönlümü, ruhumdan neşet eden ömrümü aşk ile dürüver
Ne baharlar gelip geçiyor, nefesler hazzın esenliğinde göçüp gidiyor, kim ne diyor

Anladım ki artık sükût kar etmiyor
Sessizliğin nağmelerinde halim fakirleşiyor, aşk meşk ettiriyor
Hissiyat umudun teslimiyetinde, uhdeler sabrın ellerinde, kanaat kimde
Ne soran var ve ne de bir ibretle bakan, gelen safa içinde, giden hevesleri derdinde

Gözlerim nazar ederken bekliyor
Ne kadar fersizleşse de halin deminde nöbeti kimseye bırakmıyor
Hasret sancısı atık acı veriyor, umutlarım nihayette solgunluk yaşıyor
Hazan sinemde ziyadesiyle farklılaşıyor bahar ne kadar açsa da kalp bizarlaşıyor

Mekânım gariplerin sığınağı
Kalbim yudumladığım çilelerle dolan sayfaların efkârlı barınağı
Felek böyle isteyince, bahtım hüzünle raks edince, hicran ağıtlarım içinde
Ne haz kalıyor ve nede kalbimde niyaz sürurla anılıyor ömür şimdi bir hal yaşıyor

Artık sığınağım rahmet olunca
Solgun nefesim bizarlık içinde nutkumu durdurunca aşk ruhumda
Kimsesiz sokaklar, terkedilmiş mekânlar, mahzunlaşan yakarışlar yanımda
Yırtılan mektuplar, ağlatan mısralar, yüreği dağlayan sayıklama kimin umurunda

Dağlar şimdi hıçkırıyor afakta
Ey sessizliğe bürünen, yaşarken dahi kefeni edebiyle giyen nerdesin
Sen naifliğinle ruhuma perdesin, ar içinde nefeslenen suhuletsin, sen ülfetsin
Bir ses ver, şevkin sancılarını kalbimden çektir, hasretin özlemini halimden sildir

Nidamı ne zaman duyacaksın
Ne aradığım rıhtımlarda varsın ve nede ummana açılan aşkı nazarsın
Sen sinemde efkârsın, sancılar yaşatan farksın, aşk iksirini yâd eden şafaksın
Ömrüm artık nihayetin eşiğinde, kalan solgun nefes fevkalade silikse feyzin nerde


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Mahzun gönül heyhat şad olacak mı?


Ruhum seyyah oldu bu âlemde
Kalbimi sessizliğin ikliminde aşkın ile perişan eğlese de
Gönül kar eylemeyince, dilim sükûtun pervazlarında inleyince elemle
Abat olan bu yüreğim hicranın fevkinde, nefesim hazanla meşk edince şöyle

Divan sayfasında adımlıyorum
Halimin en bakir sadeliğiyle hasretin letafetine kanıyorum
Boyun büküyorum, sabrı terennüm ediyorum, aşkı nidaları süzüyorum
Ey hak, sen bilirsin, sen kalbimin yegâne sahibisin, feyzin iksirinde fevksin

Şu yanan yüreğime sürur ver
Açtığım ellerimi gönlüm için aşk payesinde hazzı ikrama ser
Çekilen çilenin senasında, kanaat tahtında ruhuma sancısız serinlik ver
Hasretin yumağını kalbime meşk ile nakşederek, vuslatın bağrında her yer

Canım, feda olacaksa canana
Damarlarımı ihya eden ve hicranı tevdi eden akan her kana
Varlığım ihsan olsun manasında kaybolduğun aşka, sancılı hazzı sabaha
Devran eylediğim umman felahına, her salanın ibrete ram olacak adımlarına

Ne kadar vaktim kaldıysa farka
Ey rabbim yüreğimi hasretin sancısıyla aşktan uzak bırakma
Kıldığım her namazlarda, kapandığın secdenin sancısıyla aşkı unutturma
Umutları niyetin halisliğinde bağışla, rahmetin ihatasından mahrum bırakma

Sana yaklaştıran eşikte mazurum
Kifayetsiz aklımla ne sefilim, zafiyetlere duçar irademle fakirim
Arzın bir köşesinde, nazarların sessizliğinde, gecenin feyiz iklimindeyim
Nitelikten azade ve uzağında nefesim, bilincimle rezilim, nasıl şikâyet edeyim

Ruhum için açılacak davalar çok
Lakin kalbi sayfalarımda sinemi harap eden hicran sanki bir ok
Sevdamı kime sorsam, terk edilmiş sokaklarda hüznü acıyla yudumlasam
Halimi kime anlatsam, aşkın ferahlatan vuslatında mütemadiyen sabahlasam

Ey yar, gönlün hiç susuz kalmasın
Hasretin dağlayan yangınlarında halini meşakkat içine sokmasın
Muhabbetin süruruyla yaşatsın, kalbinde iklimlerin baharını feyizle yaşatsın
Ruhun nihayetinde aşkın tefsirinde anlamlaşsın, yazılacak kitaplar ibreti ansın

Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kırdın ümidimi, yıktın şu gönül lânesini!


İbretine ram olduğum gönül ne ummanmış
Ruhumun vecdinne sunulan korkular, halimde hicranmış
Ah, kalbi bitaplığımda ümitlerim hazanlaşmış, nefesin şevki kalmamış
Melalim sükutun burukluğunda sessizliğin rengiyle boyanmış, merak uzaklaşmış

Günler aylar geçsede sancılar ruhuma akmış
Seherin masumluğu kutlu sevdaların hüznüyle şakımış
Ha gün kararmış veya geceler kalbime hicranın elemini sakinde bırakmış
Ölüm henüz yaşarken sinemde başlamış, mavera haşyeti kalbimde çok başkaymış

Ey ömrümün baharında ducar olduğum gam
Hani nerede meşkin süruruyla abat olacağım beklediğim sabah akşan
Bu hicranın sancısına ne dayanır, hasret bahtım için son duraktır acım haktır
Derdim için sığındığım, titreyen kalbimin yegane sahibi yüce haktır, aşka muhtaçtır

Kırılan ümitlerim düşlerin eşiğinde yaşıyor
Halimin fakirliği fevkalade boynumu bükerek, hesapla yüzleştiriyor
Ruhuma beklediğim esinti kar etmiyor, dilim susuyor, kalbim hüznü yaşıyor
Ne kadar bekleyen çilem var ise nöbette ruhumla bedelleşiyor, sürur yinede gelmiyor

Yöneliyorum sessizliğin derinliğindeki sese
Vicdanım haşyetin titretmesiyle nefesimi kesede gözlerim durmuyor
Boşalan yaşlar sanki ıstırabımı ummana boşaltıyor, içim biran rahatlıyor
Zihnim duruluyor, sine-i sesim halimi burkuyor, beklenen aşkı hasret ses vermiyor

Gözlerim uzakların özlemiyle durmuyor
Melalim içime akarak sancılarımı katlıyor, hazan halimi yansıtıyor
Sessiz çığlığım ufkun müsamahasından hamiyet diliyor, hüzün sökün ediyor
Çiseleyen yağmur umuduma neler söylüyor, sular durularak huzur kalbime giriyor

Ne kadar müptela olsam da hesap var
Hasretin bağrında mütemadiyen sancılar yaşasam da hakkaniyet ar
Çıkmaz sokaklar, kuytu köşeler, sönmüş yürekler ancak umutla şevke ererler
Sessizliğin mukadderatında el hak ölümle yüzleşip atisi için rahmeti hep beklerler

Gönül için neler söylense aşka duçardır
Yaşamak bunun için insaniyet bakımından sanattır nefesin vecdi vardır
Sabır çilenin yoldaşı, sevda harın arkadaşı, aşkın sağanağında işaret taşıdır
Niyetin halisliği, gayretin ihsanla ahengi, ihlâsın beklenen fedayı edebi aşk içindir


Mustafa CİLASUN



Mustafa CİLASUN
Titreten kalbinin haşyetine ram olayım!


Artık ne yazmak kar ediyor ve nede yanmak
Sessiz ağıtlarım halim için efkârlı bir durak ve sancılı merak
Çileler derleniyor zihnimde hüzünlü yumak, nakşeden hicranın sığınak
Bir ses ver, sükûtun çığlığına halini ser, edebin ahengiyle şad oluyor her yer

Ne bıçkın nazarlarda abadım, nede baharda
Yüreğimi dağlayan nefesin şimdi hüznün busesiyle sinemde
Her ne kadar yalnızlığın bahtıyla mütemadiyen ağlasam da sen anma
Vaktim her an daralsa da, ruhum hicrana kanarak sürurun hasretinde harla

Ne çare olacak, ömrüm senin aşkınla solacak
Her nefes hasretin bağrında karanlığın hüznüyle şakıyacak
Kim anlayacak, yar kalbin sesini bilmem ki ne vakit duyup uyanacak
Yağmur her katresinde umutla içime akacak ve gözyaşlarım hiç durmayacak

Ey Rabbim sen bilirsin, sen kalbimin sahibisin
Zihnimin banisi, nefesin vadesine kefilsin, ellerimi açtım
Halimin fakirliğini yüksünmeden anlattım, şimdi kapına yaslandım
Sine-i hicranımı, dil-i sancımı, ufuklarda yalnızlığımı sürura erdir, takat ver

Kıldığım namazlarda izzet-i ikramını göster
Kalbime ahenk, melalime şevki göster, gayri yol yok haz ver
Umutlarım hazanlaştı, solmuş yapraklar misali ruhumu çok ağlattı
Ne kadar sabrı terennüm etsem de felah için rahatlatmadı, kanaatim azaldı

Kırılan kalbim, umana boşalttığım dertlerim
Senin nezaretinde, şimdi yalnızlığım halimi kuşatan esaretimle
Sesim çıkmaz, ayaklarım umudun vecdiyle ruhumun sesine adımlamaz
Gözlerim her ne kadar yaşlarını bıraksa da, aşkın o hakikatine ram olamaz

Var ettiğin vesileler hikmetiyle nefes eşiğinde
Göçüp giden zaman kimin derdinde, ahvalim hüznün refakatinde
Nefsim bu kadar lekeliyse, dilim her neyi söylese bilirim fayda etmeyecek
Ruhumun hicran damlaları ömrün sayfalarında mütemadiyen silinmeyecek

Mahzunluğumu ne yar bilecek ve nede isyan
Masumluğum sadakatime kefalet edecek, vaktim dürülerek dinecek
Aşk manayı ikliminden acıyla nazar edecek, hali fakirliğim teslim görecek
Veda etmek, nidayı gizlemek, sineyi hapsederek edebe bürünmek kime düşecek


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Gün gelir gözyaşlarını kurutursun!


Ağlama
Bahtın gazasından yılma
Hicranın salkımlarından korkma
Unutma, kalp sürura kaimdir, çile onunla nefestir
Sevda, ömür sayfasında latiftir, ona haiz olan münevverdir
Kalp niye ruh için umutları besleyen yegâne yetidir, şevk muhabbetindir

Korkma
Yeisi hüzünle yudumlama
Yağmuru hatırla, dalgaları unutma
Sancılar ne kadar muştu olsa da hicrana yaslanma
Farkı fark ettiren feraseti anla, nedametin nidasıyla ağlama
Aşkın feyzini, adamlık değerini, insanın değişken zafiyetlerini de unutma

Ne vakit
Halin deminde yol alsan
Bilginin mürebbiliğinde akla baksan
İbretin fütuhatıyla yol alarak umutla kanatlansan
İdrakin bahşedilen inşirahıyla, kalbin sesinden aşkı tanısan
Ruhun evvelinden, ati serüveninden kurtulup mavera için sevdayı yaşasan

Bir gün
Gözyaşlarının kuruduğuna
Melalin duyulmayan acı çığlığında
Nefesin solgunluğuna, umudun elan düş kırıklığına
Her adımında yaklaştığın yalnızlığa, halini anlamayan nazarlara
Hüzünle şahit olacaksın, göçmeyi sinenin temiz sayfalarında okuyacaksın

Ruhun
Hicran damlaları dinmeyecek
İnsanlık adına zülüm bitmeyecek gönüller sürülecek
Kalbin sesi hiç işitilmeyecek, hesap kul için mizana yön verecek
Düşler bedelleşecek, hülyalar netleşecek, yaşamak adına ne varsa görülecek

İşte
O vakit hakikat celbedecek
Aşk her haliyle ruhun letafetinde umutla yüzleşecek
Niyet kalbinle bedelleşecek, gözyaşların elbette fayda etmeyecek
İnayete hasrettiğin, fedayı nefs yaptığın, iradeyi azimeti yaşattığın gelecek


Mustafa CİLASUN
HAYAL GÖZLÜM
Gönlünüze emeğinize sağlık.
Mustafa CİLASUN
Eyvallah efendim.Müteşekkirim...
Mustafa CİLASUN
Firkatin aldı götürdü süruru neyleyim!


Açılan ellerimle yine hüzün içindeyim
Boynu bükülmüş bir seyyah misali nefesin ülfetiyle gezinirim
Halin efkârını, derdin ummana akan hicranını nasıl söylerim, hakkı bilirim
Sabrın rahlesinde, hasretin terennüm ettirdiği çillerle içime çekilir aşkınla irkilirim


Dervişin çilesinde, aşkın elemli iksirinde
Kalbin inşiraha tabi olduğu hallerde, gönlün serdettiği biçimde
Asanın bekleyen halinde, dilin meftun olduğu hakikatin kadrindeki vecdiyle
Suskunluğun duçar bıraktığı her halin vaktinde, umudun senasında firkatin diliyle


Asabiyeti neyleyim, aidiyetim kim için
Hiziplere bölünmek, şekli yet bürünmek, ne derleri takip etmek
İhsan perdesinden yüz çevirerek, heveslerin girdabında nefeslenip yürümek
Dil ile söyleneni, nazar ile ifşa edileni görmeyip kalbin latif halini örseleyip ditmek


Onca bölünmüşlük içinde yine bölmek
Muhabbeti esirgeyip buğuz etmeyi yüceltmek, nüfusa eklemek
Teraneler içinde aziz nefesi tüketerek, yeni sahneler için desiseler icra etmek
Kitabı celilin ruhuna aykırı olarak maslahatlara bürünüp sahnelerde boy göstermek


Yönetmek için zafiyeti geçmek gerekir
Nefsin şubesinde ve nizama hasret sesinde illet edepten arîdir
Hakikatin efkârını hissetmeyen gönül bühtandır, cazibe hani koşulda tavdır
Kul olmak, gerekçesiyle yol almak ve akideyi sulandırmadan yaşamak ihlâsa hasır


Sosyolojik olarak ölçüler çok değişti
İnsanın hilkati, ruhi hali, kalbi ilmihali hiç değişmedi, kavaidi
Göreceli olarak, tedrisat dışlanarak, ekranlar boyanarak, nefsanîlik icbar edildi
Ne babam, ne annem geçim derdinden bu hıza erişti ve bizarlık içinde oturup seyretti


Dünyanın her hali gözler önündeydi
Mahremiyetin her hali çarçur edilerek piyasalarda sergilendi
Kandırılan gençler, meraka matlup olan niyetler sınırsızlığın illetiyle nefeslendi
Kalbura dönmüş nesil, edebi dışlayan cemil, yaşadığı hale gerekçe bulan sefiller erdi


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Vurgun yemiş bir nefesin halindeki aşk!



Gözlerimin açıldığı, yüreğin dağlandığı andı
İlk evreler batmaya ramak kalmış bir yelkenli andırıyordu hali
Merakın her lehçesi şehre dilmişti, dertlerin ve elemin esrar perdesi aralandığında
Efkârın busesini dile getirmek harap olmuş bir kalbi yeniden imar etmek hayli zordu


Bakışları içimi delercesine ötelere gidiyordu
Zikrettiği ne varsa, hüzzam mahzunluğunda olsa da çok hoştu
Kelimelerin hülasasından başlayarak, mazi sayfalarını şad ederek nefesleniyordu
Bir bir açtığı sayfaların arasına dalarak ve mütebessim bakarak coşkuyu yaşıyordu


Bahsettiği konuların içine alarak götürüyordu
Nihayetinde bir yolculuğa başlamıştık, kalbin ne kadar hali varmış
Umman misali sessiz kalsa da, ülfetine ram olduğu aşkı yaşadıkça bir başkaymış
Nefsin iki şubesinden, nizamsız eleminden, idraksiz kavlinden, zafiyeti iradeden aktı


Ölümle alakalı ne kadar çok ibretler anlattı
Hiçbir korkulacak an bırakmadı ve hatta medarı iftiharla açıkladı
Bizler ne kadar farklı şeylere inanıyorduk, korkuyla uzaklaşıp yabancılaşıyorduk
Kime sorsak, hangi sohbete rastlasak, ehli denen kulla konuşsak, bıkkınlık başlardı


Defin edilen mahalde dahi edepsizlik sardı
Musalla taşının suskunluğundan dem vurarak aşkı edebi açıkladı
Sevdanın telinden, nefesin zerresindeki kederden, çilenin asudeliğinden sözü haktı
Günün her saati, ecelin fetreti, ömrün suhuleti, Abidin niyeti asliyesinden kelam etti


Bir avuç toprağı alıp koklayıp bana uzattı
Gözyaşları akmaya başlamıştı, kalbim niye bu kadar burukluk yaşadı
Tahkikin zaruretinden, ilmin hüccetinden, kitabı celilin evrenselliğindeki demden
Bahsederken ne kadar yabancı kaldığımı, şimdiye kadar anlattıklarımın hülasasını


Ne kadar zarif ve o kadarda arifçe anlattı
Arzın tasnifindeki hikmetten, nefesin müddeti halinden, edebin efendisinden
Gülün efsun zerk eden kutsiyetinden ve hatta dikenin ülfetindeki özneden alıp gitti
Sanki bir rüya halindeydim, öylece dalıp gitmiştim, ikram ettiği çayla irkilmiştim



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Akşam ruhumun kabrinde bir başka güzel!



Henüz salınışları yeni başlıyordu
Gölgenin sarhoşluğunda, gözleri kuşatan loşluğunda alımlıydı
Hali sessizliğindeki cazibe merakımı celbederek ve kalbimi titreterek bağlıyordu
O kadar kendinden emin, emrin taliminde serin, lütfün sudur unda bir hayli derindi


Süzülürken al yazması manidardı
Sanki hat sanatının enginliğinde soluklanan insicamdı, ne aşktı
Sevdanın tüm müştemilatını terennüm ederek, edebi zindeliği yeğleyen bir farktı
Nezaketin tarifsizliği, hassasiyetin suhuleti, kadirşinaslığın asudeliği yüce sanattı


Cazibesine kapılan her şey onundu
Ne hicranın, ne vicdanın, ne aymazın, ne yalnızın halinde gamdı
Aidiyetinin farkında lığında olan, teslimiyetinin ferahlığını yaşayan bir vakıaydı
Asırlardır suskunluğunu sakladı, sırlarına meftun bırakan hakikatle muhabbet tattı


İnsanlığın her halinden haberdardı
Zira koşulsuz onlarla içli dışlı olmak zorundaydı, aşk başkaydı
Neye şahit olduysa, sırların delaletiyle hicran yaşadıysa ve hüzünle sabahladıysa
Aldığı emanetin kutsiyetinden hiçbir an habersiz gibi davranmadı, aziz saydı, kandı


Şeref sahiplerinin kalbinde nasıldı
Hangi lisanı konuşsalar, asırların derdiyle nefeslerini yorsalar
Sahipsizliğin nedametini duyan, kimlik sorunu yaşayan, ruhun idrakinden kaçan
Asrın her sayfasında, esrarın farkı aklın ve izanın olsa da, muhakeme vicdani aşkta


Neyi saklarsan sakla anlamadıkça
Aşkın hikmetine ram olarak, hilmin bereketine kanmadıkça ağla
Her akşamdan sabaha ölüyorsun nasıl olsa, adaletin farkını ülfetle anmasan da
Ruhun ilzam eden zadeliği, ikram edilmiş güzelliği, güneşin haşyetini anlamayınca



Mustafa CİLASUN



Mustafa CİLASUN
Mühür vuruyorlar gönül bağıma!



Yüreğim yanık...
Gözlerim deryalar serencamına meftun ve işyiyak içinde kalmış bir sanık
Nereye baksam, idrakim için ibretle bir bir sıralasam, irfanıyla mücehhez olsam
Hak ve hakikatin rahlesinde kalbim için inşirahı yaşasam, gönlümü aşkla açsam


Kaçtığım ne varsa...
Korkularım bu kadar tutsak bırakan bir zansa, ruhum prangaların sultasında
İçim ne kadar yansa sevdaya ulaşmak sinem için bu kadar ıraksa elbette hiç sorma
Ne ağlamak kar ediyor acıma, ne umut har veriyor ruhuma, aşk demini almayınca


Niye korkuyorum...
Bilmeden, tedrisatın azmine girmeden ve akıl melekesini hasretmeden soluyorum
Vadedilen ne varsa, rahim olan Cenabı Haksa, adil olmak bizzat onun sıfatıysa
Neden bizar oluyorum,Rahmeti nefeslenmekten korkuyorum, acziyetle yaşıyorum


Ne umuyorsam...
Azim ve gayreten ari olarak,sıhhat ve vucubunu anlamayarak, ellerimi açıyorsam
Cehdin ve muvazenenin inşirah için elzem olduğunu bilmiyorsam,yine umuyorsam
Suya muhtaç fidenin, güne hasret bir çilenin, sükut etmeyi ar eden arifi anıyorsam


Ölüm denen nimeti anlıyorsam...
Heveslerimi, keyfiyet denen melaneti, zevkin anberine gark ediyor ve bekliyorsam
Sabrın rahlesinde, kuytu köşelerin derinliğinde, meşkin senasına aşkla erişiyorsam
Varsa bir kötülük, bizzat kendimden ve sinemin dehlizleriden olduğunu biliyorsam


Çaresiz susuyorsam...
Anlamak için müddet demeden koşuyorsam, bir ecir için nefesi aşka hasrediyorsam
Sevdayı,hal ikliminde dile gelen gülü lahzayı,edebin lehçesinden sudur eden o anı
Bahşedilmiş bir nimet olduğuna inanıyorsam ve şeksiz şüphesiz öyle yaşıyorsam



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Adı unutulmuş, ruhu niye kaybolmuş!












Fecrin gönlümde aksettirdiği bir hicranla nazarımı sakladım
İstikamet ve hal vahasında sessiz adımlarımla bir nefesle hüznü yudumladım
Yol bir can emir, akıl o an cenahım için akmaya muhtaç olmuş aşkı emir kokladım
Sessiz ve sakin bir eda ile etrafımda işittiğim o senfoni ahengine şevkle adımladım








Ne kadar bir zaman geçmişse, henüz vakit var diyemedim
Aklımdan ve izanımdan ne kadar emindim nefsim için ne sefil bir halde iken dedim
Bir bir hüzünle kalbimin hicran sayfalarını açmayı düşündüm, titredim ve elendim
Neydi bu kadar yıldıran, hatta bilinmeyen bir haşyeti ruhuma yaşatan, fakirleştim








Gözler aranıyor, akıl ne kadar farkı fark ederek aklaşıyor
Zahir ve batın inhizarında hakikat vecdini bir lahza ile ruhuma sürurla koklatıyor
Umman yüreğimde neden ziyadesiyle manalaşıp, feza halimde umutla bedelleşiyor
Neden suallrın ardı arkası kesilmeden vaktin sükut eden halinde vidana sesleniyor








Bu hal ve ahval üzerine tefekkür etmek, elhak şart oluyor
Ermeyen bir akıl ne yapsın, tevhidi tedrisatı nasıl tarihin insicamından çıkartsın
Ecdadımın vecdini, fedayı aşk ile bedelleştiğini hangi çehreyle bu ruhuma anlatsın
Kuruyan kuyuların, yıkılan camilerin, katledilen nesillerin feryadını kim saklasın








İçimin titremeeye meyyal hali sudur etmeye başladı
Kim ne kadar haklıydı katledilen ve hunharca hukuku çiğnenen gönüller ne figandı
Yasama ve yardı tahakküm etmek için mi vardı, beyaz kanlılık ne kadar bühtandı
Hak ve hakikate bigane kalmış gönüller yıllarca nefsleri uğruna vicdanımı sızlattı






Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Çınar, sessizliğin ülfetiyle mazimde ne arar!




Ne vakit ruhumun hicranıyla soluklansam
Ardıma bakmadan, bin hüzün ile fırakın çehresinde umutlarımı aransam
Ziyadesiyle düşlere dalsam, ufukların pervazlarına tutunsam gam olmaz içimde
Sanki saklı bir hikaye vardı bu sinemin kasvetinde ve sessizliğin davetkar esininde




Niye kuşlar bu sessizliği bozar, içimi yakar
Hilkatleri üzerine nasibin durdurak bilmeyen hecelerinde ne arar, yoksa aşk mı ar
Sevdanın vecdinde niye sabrı cemil ruhumdan akseden bir bahtiyar ve kanaat kar
Yapraklar düşdükçe kalbimde başlıyor hüzünlü damlalar tefekkür etmek şimdi har




Ne kadar hamiyetli sükut eden bu çınar
Kim dinlenmeye muhtaçsa, hali perişanlığında hala bir umut varsa, sırtını yaslar
Rüzgar hoş bir tınıyla ezgiye başlar, güneş haşyeti bir adımlık gizler, aranır gözler
Hiç söylenmemiş sözler, sinemde depreşen uhteler bir çığlık içinde neyin peşindeler




Çınar, ruhumda anlam bulan adamlığı muştular
Aklı selimlik ve feraset sanatında, kul olmak noktasında, ariflik konusunda aşktır
Azim ve futuhat noktasında tanzim edilmiş en mütekamil vuslattır o sevdayı taşır
An, müddeti nefesteki husule gelen manayı zaman, nefsin tezkiyesinde bir fırsattır




Çınar sanki aklım ve izanım için ulvi bir kitaptır
Fevkalade teslim olmuş bir sır ehlidir, sadaketiyle mürebbi kimliğinde bir değerdir
Onun lisanında kin, hamaset yoktur sevgi ve aşk yolculuğunda, manayı hazinedir
Hiç sıkılmaz, nazlanmak için bahane aramaz, sükut etmekten sıkılmaz ehliyetlidir



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Bu avare gönle ne çare olacak, akıl şaşacak!




Akıyor su misali gönlümden mukayeseler, bir anlık merakı bahaneler, hadiseler
Sessizliğin iklimine, açık denizlerin o cazibesine ve an bean sabrın mukavelesine
Ne yapsam, hangi kararın arefesinde nefesimi hesap etmeden avunsamda ağlarım
Niye ruhumdan tebarüz eden nedametin sancısıyla yanarım, halime o an acırım




Neden akledemiyorum, irademi azmin sadrından çıkartıyor, emel için akıyorum
Niye heveslerin hülyasında şakıyorum, yalan ve yanlışlara nefesi bulaştırıyorum
Nasıl bir sevgi ve teslimiyettir ki müddetin bahanesinde gölgelenip esinleşiyorum
Nereye gidiyorum, yolun selametini mi bilmiyorum, nefsim için ziyadeleşiyorum




Nerde yanlış ve hatanın farkındalığında anlamlaşacağım ve umutla yol alacağım
Hangi meclislerin meşkiyle şevk-i sürur içinde barınacağım ve kalbi anlayacağım
Sabrın, kanaatın vucubunda manasızlığımdan kurtulacağım sevinçle ağlayacağım
Tevdi edilen neler varsa, asırlar ötesinden gelen muştuyla bu gönlü rahatlatacağım




Neden ceddim azmin ve gayretin inhisarında nefes nefese o fetihleri yapmışlardı
Derdin, gamın bim hüznüyle yol almışlardı, neden hiç arkalarına dahi bakmazdı
Canlarından vazgeçecek kadar bu feragatı ve cehti en ulvi bahtiyarlık sayarlardı
Çıktıkları seferlerde bir an olsun nedamet duymadan nefeslerine anlam katarlardı




Ne oldu bize, bu miskinlik içinde sevk ettiğimiz kutlu nefese, aşk niye yadellerde
Kime sormalıyım ve hiç durmadan gönlün şehredilmesi için şimdi ne yapmalıyım
Kalbin inşiraha kavuşması, gönül kapımın açılması için aşkı nasıl koklamalıyım
Mananın vecdinde, edebin lisanı hal için zerkedildiği ülfet söyle hangi iklimlerde



Mustafa CİLASUN

Mustafa CİLASUN
Sanki unutmuş gibisin!




Ne zaman derin sulara nazar etsem
Esen rüzgarın busesiyle hemhal ederek, gönlümün hicranıyla yüzleşsem
Kimseye sırrımı ifşa etmeden, sabrın ülfetinde şu ruhumun nidasını dinlesem
Hiçbir zaman nedamet etmesem, hüzün içinde nefeslenmeyide bir ar görmesem




Yağan yamurlar ses verir yüreime
Saklı sırlarım art ıkyılların hasretinde bizarlık yaşayan sanki bir esaret gailesi
Kalan nefesim ne kadar şevksiz, nazarlarım isteksiz ve takatsiz akmayan su gibi
Neden sancılar yaşatır yüreğimi dağlar ve hüzünle ağlatır eşşiz bir saz tınısı sanki




Şöyle bir baktım geriye atim için
Yadellerden gelmeyen hasretin firkati ne manalı bir seçim, ah ediyor bu içim
Ne gelen var, gideni nazar edince kopuyor ruhumdan hıçkırıklar ve figanı sızılar
Derin bir acım var, bilmem ki aşkın hakkaniyetine vakıf olamayan ne kadar anlar




Ne bir sazı hakkıyla icra ederim
Ne nefsin nazını bir fazilet olarak telakkisini benimserim, aşkı sevdaya ar derim
Nebadatı kendi halimde ve ibretin ahenginde nazar ederim, ruhumu dinlendiririm
Kayanın altında bekleyen umutlar için nasıl şikayet ederim, ya nasip der geçerim




Dilemem kimseye bu hicrani sızıyı
Sanki kabirde bekleyen nefsin lal olan meramı sancısını, ah eden aşk-ı fırakını
Bir gam dilemem gönlün ülfet nazarından, duyulmayan feryadımın edebi ahından
Şad olan nefeslerin sürura müptela olan, manalaşan aşkından ulvi umutlarından



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ne çare ki aşk, nefes ile şad olacak!




Ne muğlak kalan mana, kalp ile buluşacak
Ne yüreğin mahzunluğu umudun vecdinde, ruhun için vuslatı aşkla aralayacak
Bazen yüreğin daralacak, sanki gün hiç açmayacak gibi bir yılgınlık yaşatacak
Ne müddeti nefes ne tezkiyeye muhtaç olan bizar nefs ihsan olmadan manalaşacak




Hiç mi susmayacak bu sükut etmiş hal
Nazarlar zerk ediyor, gönüller yeksan içinde yeisle bedelleşiyor billahi izmihlal
Bu kadar mı sefilleştik ruhlarımızın esareti için ses çıkartmadan kavilleştik ne hal
Lal olacak ne varsa tarumar, akıl ve izan idrakim için sadıksa, aşk gönlüme bir ar




Neye takat kaldı,gönüllü köle olmak vardı
Nefeslerin ne mecali ne şevki melali süruru meyandı, nazarlar niye alaturkalaştı
Mazimi anmak, bir iftihar vesilesi saymak artık suç olmaktan çıktı, manasızlaştı
Ne umman için dile gelen hezeyan tesiri kaldı, ne sevda ruhumda aşkıyla koklandı




Ne kadar sinemde korkuyu barındırdıysam
Ve zan içinde haşyetin pervazlarında sanık olduysam, kendimden o an uzaklaştım
Açılan güne şöyle bir umut içinde baktım, firkatin namı diyarında o aşkı kokladım
İçimin titremesiyle acziyetim için fevkalade bizardım, o vakit nasıl şakıyacaktım




Ne kuşların serencamında bir vakaydım
Ne hicranın suskun duvarlarında melülleşen vicdanım için yanıp bir hal aldım
Neyi ne kadar anlamıştım, neden bu ahval üzre sualler içinde yol alan sanıktım
Yine buğulanan gözlerimden yaşları sessizce bıraktım, evet edebi hal için sakladım



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Mehtabı seyrederken hüzün vurdu sinemi!




Ne kalmıştı geriye senden gayrı, yüreğimden çıkmıyor elem ve acı
Umutlar ve vaatler nerde kaldı, söylesene ahımda ki suskun hancı
Gün bitiyor ama içimin titremesi hiç dinmiyor, bilmem kim davacı
Sanki gönlüm gam ile sevdalı, hicran ruhumda vucut bulmuş ne acı




Ne hilalin esarında bir muştuya abadım, ne aşkın firkatinde arım
Bilmem ki neden bu hüznü yıllarca yudumlarım, sessizce ağlarım
Ey figan ettiren naz, ne kadar sazende naifliğinde nüksensen pekaz
Hani nerde kaldı ruhuma şifa sunan niyaz neden kalbimde ihsan az




Ne medfun olan ne de yolun emmniyetinden yoksun olan bir canım
Ne lal olmuş dil için perişanım, ne fermanlaşan edepten sakınanım
Ruhumun biganeliğinden sudur eden feryatlar için kuşatır bu sızım
Bahtın sahnesinde başlıyor şaşkınlığım, ben aklı evveli ne yapayım




Ufuklar nazarımda kakarır oldu, ne gecem, gündüzüm feyzle doldu
Niçin dile gelen sevdalar kalbim için bir nizamı ibret olmadı, soldu
Manaya mücerret kılan hakikat için aşk, istikamet için bir umuttu
Nefesin ulviyeti, aklın bahşedilen nimeti, kalbin suhuleti kurutuldu




Bilmem ki nereye gitmeliyim ve hangi meclisin şevkiyle dirilmeliyim
Filizlenmeyen umutları hangi toprağın insicamından temizlemeliyim
Nefsi nasıl ayrık otlarından temizlemeliyim ve aşka iltica etmeliyim
Hakikat huzurunda ruhumu bu esaretin prangasından azat etmeliyim



Mustafa CİLASUN

Mustafa CİLASUN
Belkide hiç ağlamamalıydım!




Sinemin sessiz ve sakin çehresinde neleri yaşıyorum anlatmalıyım
Hiç arkama bakmadan, keşkelere akmadan gamdan sıyrılmalıyım
Ruhu rehin alan ne varsa şayet kalbim sadık kaldıysa anlamalıyım
Korkulardan arınmalıyım, idrakin mahlasından aşkla bakmalıyım




Bir güvercinin hayaliyle keşişmemeli bu düşlerim ve öğrendiklerim
Mahsun nefesin feryadına kayıtsız kalmamalı, nitelikteki bilincim
Yitmelerin sarhoşu olmamalı hilkatimden tebarüz eden akidelerim
Evet gülerken ağlayanın serencamında titremeliyim onu görmeliyim




Zamana kahretmeden, zamani demekten lisanımı arileştirmeliyim
Edebin lahzasından bir nefeslikte olsa bile, asla vazgeçmemeliyim
Kefenin ar olan mizacını tenin mağduriyet mecrasını hissetmeliyim
Kimseye bir yük olmadan, nefesin azizliğini unutmadan göçmeliyim




Hakikat adına ne kalmışsa ve şayet kaybolmuşluğum bulunmuşsa
Hidayetin, vesile olan nasibi hikmetin sedasında manalaşmalıyım
Ne hazindir ki kaybolan yıllarda ve serdedilen anılarda ülfet varsa
Ruhumun figanında yeniden dirilmeyi istemeli, aşkını yaşamalıyım




Bir sevdanın muştusunda vadedilen vaktin hesabıyla akitleşmeliyim
Ne cennet, ne de cehennem için kalbimin inhisarında yüzleşmemeliyim
Yegane sahibi yakinen hissetmeli ve aklım ve nefsimle bedelleşmeliyim
İllahlah derken an ve hakikat için kalbin ahengini bulup,zikretmeliyim



Mustafa CİLASUN
Asıl içeriğin sadece basit bir görünümüdür. Resimlendirilmiş tam halini görüntülemek için lütfen, buraya tıklayınız.
Invision Power Board © 2001-2024 Invision Power Services, Inc.