Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Hasan PİR->BİR KABAK HİKÂYESİ... [ Arama ]

BİR KABAK HİKÂYESİ...
Başlık BİR KABAK HİKÂYESİ...
Açıklama -
Mail hasanpir2002@yahoo.com
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Gelmesi muhtemel olan sonu düşünerek, ilk günden itibaren her hareketi son gelecek anın hesabıyla yapmak insan olmanın bir gereği olmalı...

        Hayat denilen değişken ve kaygan zeminde atılan her adımın iyi hesaplanması çok önemlidir.

        Herkese yetecek kadar büyük olan bu dünyada kimseyi kırmadan, rahatsız etmeden yaşamak... Kavgadan, kinden, düşmanlıktan uzak yaşamak... " Yaratılanı hoş görmek Yaratandan ötürü " mantığını her zaman hayat rehberi edinmek çok önemli.

        Son yıllarda ekranlarda sıkça gösterilen "sırlar âlemi" ve benzeri dizilerde işlenen konular aslında hayatın çokça bilinmeyen ama yaşanan gerçekleri...

        "Mazlum ahı" almadan yaşayabilmek ise, herkese nasip olmayan bir şans...

        Çevresinde alçak gönüllü, sade yaşayışlı, babacan özellikleriyle tanınan kalender bir Anadolu genci bir Kurban Bayramı arifesinde tıraş olmak için berber salonuna girer... Berberden saçlarını iyice kısaltmasını, hatta gerekirse usturaya vurmasını ister. Berber de çevresinde sevilip sayılan bu gencin isteğini yerine getirmek üzere hemen işe koyuluverir.

        Tıraş başlamıştır, delikanlının saçları usturanın altında kaybolurken içeriye kabadayılığı ile tanınan başka bir genç girer. İçeri girer girmez de, berberin tıraş ettiği kalender gence bağırıp çağırmaya ve hakaretler etmeye başlar. Hatta daha da ileri giderek gencin usturalanmış ensesine bir tokat vurarak ; "kalk ulan kabak, ben tıraş olacağım..." diye bağırır. Tıraş olan genç, bir tatsızlık çıkmaması için yarı tıraşlı halde koltuktan kalkarak kenara çekilir. Kabadayı ise, bağırıp çağırmaya devam ederek koltuğa oturup berberin kendini tıraş etmesini ister. Hakaretlerini tıraş boyunca da sürdürür...

        "Ne haber kabak..."
hakaretleri altında kendisine yapılanlara hiç karşılık vermeyen genç, sabreder... Derken, kabadayının tıraşı biter ve berber salonundan yine, "kabağa gününü gösterdim..." naraları atarak çıkar.

        Berberle kalender genç, kabadayının ardından şaşkın şaşkın bakınırken, caddenin ortasında sallanarak yürüyüp yine nara atmaya devam eden kabadayıya, sahibinin elinden kaçan bir boğanın saldırdığını görürler. Olay yerine gittiklerinde ise kabadayı çoktan ölmüştür.

        Gördüğü manzara karşısında şaşkına dönen berber, birden yanındaki gence dönerek, onun beddua etmiş olabileceğini ve bu bedduanın sonucu olarak kabadayının ölmüş olabileceğini düşünüp, "biraz fazla olmadı mı!.." diye mırıldanır... Bunun üzerine berberin ne maksatla bu sözü söylediğini anlayan genç; " Ben onun bana yaptıklarına hiç üzülmedim. Beddua bile etmedim... Ama ihtimaldir ki o, hakaret ettiği kabağın sahibini kızdırmıştır" cevabını verir.

        Bir temsil-i manevi özellikli bu hikâyede olduğu gibi, hayatta başımıza gelen pek çok olayda "sırlar âlemi" nin sırlarını bulmak mümkündür.

        İnsanlara iyi muamele etmek, onları hor görmemek, aşağılamamak, hele hele mazlumiyet özellikli insanlara zulüm etmemek çok önemlidir.

        Zulüm; dar anlamda anlaşıldığı gibi sadece bedeni bir eziyet değildir. İnsanlara bir aşağılayıcı bakış, bir hor görme, kendi gibi düşünmeyenleri, kendi gibi giyinmeyenleri, kendi gibi yaşamayanları ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutmak da zulmün bir başka çeşididir.

        Kabak hikâyesinden gerekli dersi almak dileğiyle.


        Hoşçakalınız...
Oyu Puanı: 2 - Ortalama: 3

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 5 (0 Kayıtlı Üye 5 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.37166 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu