Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
12 Mart 2008 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
email
mevlut29@mynet.com
Siteye Ekleyen
AdamGibi
Bir milletin varlığını ve istiklalini gösteren milli sembollerden biri de Milli marşlarıdır. Milli marşlar, temsil ettikleri milletlerin özelliklerini, övücü bir dille anlatan güfteye ve özel bir besteye sahiptirler.
Türk milletinin milli marşı 'İstiklal Marşı' dır. O öyle bir marştır ki ortaya çıkışı, oluşumu, şekillenmesi tam bir destandır. O'nun değerini yüceliğini daha iyi anlamak için yazıldığı dönemlere gitmek gerekir. Nasıldı o yıllar? Vatan toprakları, soysuzların ayakları altında çiğnendiği Millî Mücadele yılları. Müslüman Türk milleti; vatanını dört bir yandan saran, adeta bir canavar sürüsünü andıran vahşî, emperyalist düşmanlarla karşı karşıya. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yediden yetmişe, kadını ve erkeği ile aziz, izzetli büyük millet, vatanını işgal eden, imanını boğmaya çalışan düşman sürülerine karşı iman dolu göğsüyle vücudunu siper ederek müthiş ve muazzam bir savaş verdiği amansız zor yıllar.
Neyse ki o yıllardaki büyük mücadelelerin içinde her zaman haksızlığa karşı bir aslan misali kükreyen büyük üstat Mehmet Akif Ersoy 'da vardı. Bu yangına elbette seyirci kalamazdı. O, bin yıldır yüce ve kutlu İslâm dinine bayraktarlık yapan ve bu dini yaymak için canlarını, tenlerini, kanlarını toprağa katan, Müslüman Türk milletinin gönüllere, ruhlara kadar yükselen yokluk yangınının ne anlam taşıdığını yazdığı marşla tüm dünyaya duyuracaktı. Büyük bir vatanperver olan Âkif, son Osmanlı memleketlerini de karış karış gezerek istiklâlin ne olduğunu ve nasıl kazanıldığını büyük eserinde herkese anlatacaktı.
Zor ve ümitsiz bir durumdayken bile Kurtuluş savaşını kazanacağımızı yıllar öncesinden tahmin eden Mehmet Akif Ersoy, bunu istiklal Marşı'nın son kıtasında belirterek , kesin zaferin Ebedî İstiklâl'in müjdesini veriyordu.. Artık ikinci kıtada belirttiği gibi hilal çehresini, kaşını çatmayacak, naz etmeyecekti. Birinci kıtadaki karanlığı haber veren şafağın yerine aydınlık güzel günleri haber veren, gittikçe aydınlanan, huzurlu Sabah Şafağında, hür ufuklarda şanlı hilal ebediyen dalgalanacaktı. Artık milletimizin sevgilisi Bayrağı, güldüğüne göre onun için döktüğümüz kanlar da helal olacaktı. Artık bayrağımız ve milletimiz, ezelden beri olduğu gibi, ebediyete kadar birbirinden ayrılmayacak ve yok olmayacaktı.
Tarih boyunca olduğu gibi Kurtuluş Savaşı yıllarında da kahraman milletimiz yüce Allah'a olan iman ve ümidiyle mücadele etmiştir. O'nun adıyla canını vermiştir. Ezanları susturmamıştır. Yani değerli okurlar bu büyük millet zaferleri ve İstiklâl'i hak etmiştir. Türk Bayrağı 'nın artık ebediyen hür dalgalanması hakkıdır.
Her bir satırı şehit kokan, bayrak kokan, hürriyet kokan marşımız; aynı zamanda Türk milletine ecdadımızın bir vasiyeti ve kutsal emanetidir. Netice itibariyle de Mehmet Akif Ersoy milletimizden yükselen güçlü ve kararlı itirazın sesidir. Tabi ki İstiklal Marşı da esaret ve sömürgeleşme baskısına itirazın haykırışı. 87 yıl önce bugün 12 Mart 1921' de milli marş olarak kabul edilen İstiklal Marşı ' mıza her zamankinden daha fazla sahip çıkalım. Kolay kazanılmayan bu değerlerden sonra, ülkemizi yeniden bir milli mücadele ortamına sürükleyici tutum ve politikalardan şiddetle kaçınalım.
Son söz yine büyük üstat Mehmet Akif Ersoy'un olsun. “ O şiir bir daha yazılmaz, onu ben de yazamam, onu yazmak için O günleri görmek, o günleri yaşamak lazım; o şiir artık benim değil milletin malıdır, benim millete en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.” Bu vesileyle Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle, minnetle şükranla yâd ediyorum.
O ŞİİR BİR DAHA YAZILAMAZ !
