Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Mevlüt ERGİN->KANSER ENÇOK NEYİ SEVER ? [ Arama ]

KANSER ENÇOK NEYİ SEVER ?
Başlık KANSER ENÇOK NEYİ SEVER ?
Açıklama 02 Nisan 2008 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
email mevlut29@mynet.com
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Sağlığımızla ne kadar ilgiliyiz? Yaşam şartları, çalışma şartları, yediklerimiz, içtiklerimiz, stres, depresyon, düzenli uyku, sigara, alkol vs. gibi bir çok neden.. Oysa unuttuğumuz, önemsemediğimiz ufak bir ayrıntı büyüyebiliyor, bizleri üzebiliyor, hayatımızı karartabiliyor. 

        Efendim içinde bulunduğumuz hafta (1-7 Nisan) kanser haftasıdır. İsmini son yıllarda sık sık duymaya başladığımız bir hastalık olan kanser çağımızın en belalı hastalığı durumundadır. Neredeyse hepimizin ya kanserden yaşamını yitirmiş ya da kanser teşhisi konmuş bir yakını vardır. Günlük konuşmalarda bile artık 'kanserin patladığından' söz ediliyor, bunun yiyip içtiklerimizin değişmesiyle, dünyanın artık eskisi gibi olmadığıyla ilgili bağlantılarına değiniliyor. Yanı başımız da 23 yıl önce infilak eden Çernobil Santralı da faillerden biri olarak not defterimizin sayfaları arasında duruyor.

        Peki, nasıl bir şey bu amansız hastalık. Genel bir tanımlamayla organizmada bazı hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşan fizyolojik bir bozukluktur diyebiliriz. Kontrolsüz çoğalan bu hücreler; Çevresine yayılır, dokuları ve organları bozar. Normal hücreleri öldürür. Ve oluştuğu vücut dokusuna göre isimler alır. Meme, kolon, akciğer, karaciğer, deri vb.

        Gençlik yıllarımızda, çok değil bundan 20 sene önce kanserli bir hastadan; "Çok uzaklardan bir tanıdık, galiba amansız hastalığa yakalanmış" şeklinde gizli gizli bahsedilirdi. Günümüzde ise hangi evin kapısını çalsanız hangi işyerine girseniz orada mutlaka bir kanser hastasını buluyorsunuz. Meme, akciğer, prostat, kalınbağırsak kanseri olgusuyla karşılaşıyoruz. Minicik bebeklerde, daha yeni yeni yürüyen çocuklarda bile lösemi ve kanser hastalıklarının görülmesi çok ürkütücü ve üzücüdür.

        Peki, kanser gerçekten patladı mı, yoksa sağlığa olan ilgimizin artışı nedeniyle algıda seçicilik durumuyla karşı karşıya mıyız? Sorunun yanıtını patlama olarak değilse de çok ciddi bir artış olarak vermek mümkün. Kanser, geçmişe oranla arttı ve günden güne de rakamlar katlanıyor.

        Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) açıklamalarına göre, sadece bir yılda 10 milyon kişinin kanserden öldüğünü bu sayının 2020'ye kadar iki kat artabileceğini söylüyorlar. Dünyadaki ölümlerin yüzde 15'ine kanserin neden olduğu, dolayısıyla kanserin AIDS, tüberküloz ve sıtmadan daha fazla can aldığı kaydedildi. Ayrıca önümüzdeki 10 yılda gelişmekte olan ülkelerde yeni kanser vakalarının yaklaşık yüzde 70 oranında artacağına dikkati çekiyorlar.

        Kanserdeki bu dramatik artışta, değişen hayat koşulları, beslenme, tütün ve obezitenin etkisi olduğu kesin. Hareketsiz yaşam tarzını getiren çalışma biçimi ve bilgisayar kullanımı sadece şimdikiler için değil gelecek nesiller için de tehlike anlamına geliyor.

        Kanser kaynaklı bu ölümlerin yaklaşık %30'unun sigara kullanımı, %35'i beslenme kaynaklı , %3'ününde alkol kullanımına bağlı olduğu söyleniyor. Özellikle: karaciğer, pankreas, yemek borusu kanserlerinin beslenmeyle direk ilişkisi olduğu kesinlik kazanmıştır.    

        Uzman görüş ve önerilerine göre kanser riskini artıran yiyecekleri şöyle sıralamak mümkündür. Yağlı ve yaşlı koyun, sığır, keçi, tavuk eti. Hamburger. Sadeyağlı etten yapılan köfteler. Sucuk, sosis, salam. Tereyağı, içyağı. Yağda kızartılmış besinler. Tuzlanmış besinler. Şarküteri ürünleri. Doğrudan ateşte pişen etler (mangal, döner vb).

        Uzmanların kanserle savaştığını iddia ettiği besinlere de göz atacak olursak; Meyveler (özellikle turunçgiller). Sebzeler (özellikle ıspanak, maydanoz, ısırgan, roka, tere, karalâhana gibi yeşil yapraklı olanlar) .Turpgiller (lahana, karnabahar, brokoli vb.) .Soya fasulyesi, fasulye, nohut, mercimek. Balık ve balık yağları. Yoğurt. Tahıl taneleri. Yeşil çay, sarmısak, soğan. C vitamini, E vitamini, Selenyum, kalsiyum, magnezyum, çinko, potasyum gibi.

        Sonuçta nasıl korunuruz olayına geldiğimizde o kadar da mükemmeliyetçi olduğumuzu söyleyemeyiz. Neden derseniz pazardan, manavdan hormonsuz sebze meyve alıyoruz (güya) ama biten pillerimizi doğaya atıyoruz ya da ne bileyim hafta sonları mangal ateşinde hafif yanık pirzola yemeyi de ihmal etmiyoruz.

        Sağlık, yaşam boyu yanınızda olsun !.SAYGILARIMLA…
Oyu Puanı: 18 - Ortalama:

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 14 (0 Kayıtlı Üye 14 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.33205 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu