Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
16 Temmuz 2008 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
email
mevlut29@mynet.com
Siteye Ekleyen
Recep Ergin
İnsanoğlu doğduğunda bir melek kadar masumdur. Yaşam süreci boyunca da sonsuz iyi veya sonsuz kötü olmaya da açıktır. İlk gençlik döneminden başlayarak, ailesinin ve toplumun, daha sonrada kendi tercihlerine göre doğrular ve eğriler arasında yolunu çizer. Yani, hayat karşısında kendi haline bırakılırsa, bilinçaltındaki saldırganlık, bencillik, cinsellik gibi dürtülerin etkisi ile olmadık kişiliklere bürünebilir.
Oysa yetişkin bir birey için dürüstlük önemlidir ve tek başına onurlu yaşamaktır, şereftir. Ya göründüğün gibi olmak ya da olduğun gibi görünmektir. İnsanı insan yapan en belirgin özelliktir.
Neden her şeyden önce dürüst olmamız gerekir? Doğruyu ve yanlışı, güzeli ve çirkini, iyiyi ve kötüyü tanımlarken ve bu değerleri toplumda, iletişimimizde, işlerimizde kullanırken, kişilik zeminimizde sağlam bir "dürüstlük" ve "samimiyet" anlayışı olması neden önemlidir?
Efendim, sözünde durmak, yalan söylememek, başkasının hakkına saygı göstermek gibi ulvi değerler bütün kutsal kitapların öngörüleri iken, günümüz medeniyetlerinde bencil bir takım sonuçlar elde etmek için bilerek ve isteyerek karşısındakini aldatmaya çalışan insan profilleri de son derece yaygındır. Yani kendi çıkarını büyük topluluğun çıkarından önde tutan insan, kendini dürüst olmak mecburiyetinde hissetmemeye başlıyabiliyor.
Oysa dürüst olmamak ve yalancılık bir insanın sahip olduğu en azap ve sıkıntı verici durumlardan biridir. İnsan ilişkileri, dostluklar ve yaşanmışlıklarla ilgili bir değerlendirmesi olan şair ve filozof Halil Cibran şöyle der. "Dostunuz size aklından geçenleri açıklarken ne hayırı ne de eveti ona söylemekten korkmayınız. Ve o sustuğunda yüreğiniz onu dinlemeyi sürdürsün; Eğer dostun senin içindeki denizin alçalacağını bilmek zorundaysa, bırak yükseleceğini de bilsin. Yalnızca zaman öldürmek için aranılan dost nedir ki? O, sizin ihtiyacınızı karşılamak içindir, yoksa anlamsız boşluğunuzu doldurmak için değil. Ve dostluğunuzun uyumunda bırakın kahkahalar yükselsin ve zevkler paylaşılsın. "
Değerli okurlar, hiç kimse yalanı sürekli sürdürecek kadar zeki, yalanlara sonsuza kadar inanacak kadar da saf değildir. Sürdürmeye çalışacağımız yalan, hatırlamak zorunda olacağımız uydurma kişilik, en çok kendimizi rahatsız eder. Dolayısıyla da yarattığımız kahramanı yaşatmaya çalışırken, kendimizi yaralamış ve yıpranmış buluruz.
Yarattığımız dünya bir gün başımıza çökse, daha kötüsü bir başkasının dünyasının yıkılmasına sebep olsa bize ne faydası olacak. Dostlarımıza ve kendimize dürüst olmayı denesek ne kaybederiz? Hem de en acı gerçeğin en güzel yalandan üstün olduğunu, dürüstlük temelinde oturan dostlukların daha değerli ve uzun ömürlü olduğunu bile bile.
Bazen küçük özeleştiriler iyi gelir insana. Hem ne kaybederiz boyumuz kısa veya uzun ise, zayıf veya şişman isek. Eksiklerimiz varsa, paramız olsa veya olmasa, sesimiz güzel değilse, söylediğimiz yaşta değilsek ya da ne bileyim fotomodel bir kadın veya atletik vücuda sahip bir erkek değilsek. Ne fark eder dostluk adına dürüstlük adına.
Ömür kısa ve mutsuz olacak kadar çok uzun olmadığına göre, gelin herkesin aynı olduğu şu zamanlar da bizler farklı olalım. Gelin bir daha düşünelim ve sorgulayalım hayatımızı. Vakit çok geç olmadan...
DÜRÜST MÜSÜNÜZ?
