Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Yusuf SAĞIR->KÜRESEL ISINMA VE SU MEDENİYETİNİN ÇOCUKLARI [ Arama ]

KÜRESEL ISINMA VE SU MEDENİYETİNİN ÇOCUKLARI
Başlık KÜRESEL ISINMA VE SU MEDENİYETİNİN ÇOCUKLARI
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
Su, evrendeki varlığın ilk mâyelerinden biridir. İnsanın varoluş gayesini gerçekleştirmedeki en müstesna yer herhalde suya ait olmalıdır. Bu nedenle muazzam medeniyetler sular etrafında oluşmuş ve gelişmiştir.

Bütün kutsal öğretiler ve dinlerce su kutsal kabul edilmiştir. İnsanın ve canlıların nüvesinin su olduğu, Kur'an-ı Kerim'de bir ayette şöylece ifâde buyurulmaktadır: "... ve her canlı şeyi sudan yarattık".1 Mâyesi su olan insan, doğuştaki o saflığına ve paklığına her dâim su ile kavuşmuştur.

Uygarlıkların çekirdeğini teşkil eden su, Türk-İslam medeniyetinin teşekkül etmesinde de hayatî bir öneme hâizdir. İslâm dinin de temizliğe büyük ehemmiyet atfetmesi ve temizliği ibadet edebilmenin ön koşulu sayması, İslam medeniyetinin oluşumuna ve gelişimine tesir etmiştir. Nitekim Türk milletinin temizliğe olan düşkünlüğü batılıların dikkatini çekmiştir. Thevenot, 17. yy ikinci yansı Osmanlı toplumunun yaşam tarzı hakkında bilgi verirken, Türklerin çok yıkandıklarını, bundan ötürü de hem temiz hem de sihhatli olduklarını belirtmektedir.2

Türklerin Orta-Asya'da kıvılcımını oluşturdukları medeniyet meşalesi, Anadolu'yu, Avrupa'yı ve Afrika'yı aydınlatmıştır. Söz konusu medeniyetin mîman Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren, bir teşekkür ifâdesi olarak tesîs ettiği müessese ve yapılarla kendisine hayat veren suyu âdeta abideleştirmiştir. Bunu, üç kıtada, hâlâ varlığını sürdüren eserleriyle ortaya koymuştur. Anadolu'nun hemen hemen her köşesinde su yollan, kemerler, bendler, çeşmeler, sebiller ve hamamlar mevcuttur. Osmanlı Devleti'nin "Su medeniyeti" olarak adlandınlmasında zikri geçen eserlerin etkisi aşikârdır.

Üç kıtada mevcudiyetini devam ettiren Selçuklu ve Osmanlı eserleri, Türk milletinin örf, âdet, gelenek, edebiyat ve yaşam tarzlan hakkında bizlere önemli bilgiler

'Enbiya, 21/30

2 Jean de Thevenot, 1655-1656'da İstanbul ve Türkiye, Çeviren; Reşad Ekrem Koçu, Çığır Kitabevi, İstanbul, 1939, s. 28-30.

sunmakla birlikte, Türklerin medeniyeti inşâ ameliyesinin gerekçesini de ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, Türk milletinin eserlerini her zaman kendilerinden sonra devam edecek, amel defterlerinin kapanmamasını sağlayacak hayırlı bir eser ümidiyle inşâ ettiklerini görmekteyiz. Çeşme, sebil, hamam kitabeleri ve vakfiyeler bu anlayışı açıkça yansıtmaktadır.3

Su medeniyetinin oluşumunda vakıfların rolü herkesçe malûmdur. Vakıf müesseselerini inşa edenlerin büyük bir kısmı, padişah ve ailesi, devlet adamları olmakla birlikte halktan da vakıf kuranlar vardır Makalemizde, vakıfların su medeniyeti üzerindeki etkisini göstermek bakımından, teessüs etmiş olan bu eserlerin bir kısmına, bizim çalışmalarımıza da konu olan, Osmanlı Devleti'nin bir devrine damgasını vuran Köprülüler'in inşâ ettiği sularla ilgili eserlere değineceğiz.

(1656-1661) yıllarında sadrazamlık yapan Köprülü ailesinin başı, Köprülü Mehmet Paşa'nın4 incelemiş olduğumuz 1071 (1661) tarihli vakfiyesine göre, Köprülü bir çok su terazisi, çeşme, sebil ve hamam inşâ ettirmiştir. Vakfiyeye göre, Bozcaada'da bir çeşme, bir hamam ve su kuyuları; Bilecik Vezirhan'da iki çeşme, bir hamam, Vezirköprü'de hamam ve çeşmeler; şimdilerde Suriye sınırlan içerisinde kalan Cisr-i Şuğur'da hamam, sebil ve çeşme; İstanbul'da çeşme ve sebil yaptırmıştır. Köprülü'nün en önemli eserlerinden biri de geçmişte İstanbul'un en önemli su kaynaklarından biri olan su yollandır. Köprülü, vakfiyesinde söz konusu eserlerin yaşaması, zaman geçtikte tamirlerinin yapılması ve sağlıklı bir şekilde hizmet verebilmeleri için, sebilci, su yolcu ve tamirciler görevlendirilmiştir.5

Köprülü Mehmet Paşa'dan sonra sadrazamlığa geçen oğlu Fazıl Ahmet Paşa da babasının izinden giderek, bir çok vakıf eserinin yanında çeşmeler, su terazileri, hamamlar yaptırmıştır. Belgrad'da on beş çeşme, beş su terazisi ve iki şadırvan; Kandiye'de sekiz pahar6, bir şadırvan, iki sarnıç; İzmir'de elli dört çeşme yaptırmış ve vakfetmiştir.'

3 İbrahim Ateş, Kanuni Sultan Süleyman'ın Su Vakfiyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayım, No: 851,

Ankara. 1987. s. 9-10. Köprülü Kütüphanesi, Vakfiyeler, No: 3/24446, vr. 5b.

4 Yusuf Sağır, "İzmir Milli Kütüphane 'de 634/1-2 'ye kayıtlı [1070 (1660) ve 1071(1661) tarih/i] Vakfiyeler

Göre Köprülü Mehmet Paşa Vakıfları, DEU Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim

Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Danışman: Prof. Dr. Mehmet Şeker. İzmir 2005 s. 47-89

5 Sağır, a.g.t., s. 5-18; Köprülü Kütüphanesi, Haritalar, 1/2441.

6 Anadolu'da çeşmeye "pahar" denilmektedir.

7 Köprülü Kütüphanesi. Vakfiyeler, 4/2441, vr. 4a-19b.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Köprülü Mehmet Paşa vakfına ait su ile ilgili eserler maalesef günümüze kadar ulaşmamıştır. Köprülü Sebili, 1871'de atlı tramvay yapıldığı sırada, yol genişletme çalışmaları nedeniyle türbe ve medresenin bir kısmıyla birlikte yıkılmış ve yola dahil edilmiştir8. İstanbul'da günümüze kadar ulaşan çeşmesi mahzun ve mükedder bir şekilde, bir gün önünden geçenlere su dağıtabilme ümidiyle varlığını sürdürmektedir. Bizim tespit etmeye çalıştığımız Köprülü ailesi vakıflarının ki büyük çoğunluğu varlığını 20. yy başlanna kadar sağlıklı bir şekilde devam ettirmişken, vakıf mallarının belediyelere ve farklı kurumlara devr edilmesiyle maalesef, kimisi satılmış, kimisi kendi haline bırakılmış, kimisi de işletme mantığıyla ele alınmış ve gerçek fonksiyonunu yitirmiştir.

Tarihî değerlerimize karşı maalesef bir mirasyedi gibi davranarak onları günden güne tüketmişiz. Nitekim, su ve temizliği bir milletin ruhu olarak tavsif eden Ali Emirî Efendi, Ekim 1919'da Osmanlı Tarihi ve Edebiyatı mecmuasında "İstanbul'un Yıkılmakta Olan Çeşmeleri ve Evkaf Sulan..." yazısında Köprülü Mehmet çeşmesinin de bulunduğu Divanyolu caddesinde ellibeş çeşme ve sebil saydığını, bunların hiçbirisinde bir katre suyun akmadığını, kitabelerinin bozulduğunu belirterek, bu durumun kendisini çok üzdüğünü aktarmaktadır. Özellikle Evkaf Nezâretine yakın olan Sinan Paşa Sebili'nin üzerindeki ayet ve hadisi de aktararak, sebilin içler acısı durumunu ortaya koymakta, konunun takipçisi olması gereken nezâretin duyarsızlığından yakınmaktadır. Hatta Bayezid camisinde boğaz boğaza milletin su alma mücadelesinden bahseder.9 Son yıllarda vakıflar ve tarihî eserlerle ilgili kısmen, güzel projeler geliştirilmesine rağmen, 19. yy'da başlayan geçmişe ait değerlere ilgilisizlik, hâlen günümüzde de devam etmektedir.

Anadolu'nun Türk yurdu haline getirilmesinde, topraklarının sulak, verimli ve münbit olmasının etkisi açıktır. Toprağı "ana" olarak telakki eden bu millet, onun ruhu ve aynlmaz eşi suya da öylece değer vermiştir. "Su gibi azîz ol" duası da, ona olan aşkın, tutkunun bir ifadesidir. Anadolu'da suyun çıktığı kaynağa "Göze" denmesi Türk milletinin, suya, insanın en kritik uzvu mesabesinde değer verdiğinin bir göstergesidir.

8 İzzet Kumbaracılar, İstanbul Sebilleri, Kültür Bakanlığı Yayını, İstanbul, 1938, s. 25.

9 Ali Emirî, "İstanbul un Yıkılmakta Olan Çeşmeleri ve Akmayan Evkaf Suları Hakkında Hasbeten Hilâl İki

Hatta Mukaddem Huzûr-ı Me'ali Nüşûr-ı Cenâb-ı Sadâret-Penâhiye Takdim Eylediğim Vicdannâme-i

Çâkerânemin Suretidir", Osmanlı Tarihi ve Edebivatı Mecmuası, sayı 20, 31 Teşrîn-i Evvel 1335/ 18 Ekim

1919.

Makalemizde, şimdiye kadar, su medeniyetinin doğuşuna, gelişimine ve yansımalarına kısaca bakış yapmaya gayret ettik. Bundan sonra da, küresel ısınma nokta-i nazarında, su medeniyetinin yeniden inkişafının nasıl olabileceği hususunda bazı öneriler getirmeye çalışacağız.

İçinde yaşadığımız yirmi birinci asırda suyun yaşamsal ehemmiyeti bütün dünya da daha fazla hissedilmeye başlanmıştır. Bu çerçevede, su üzerine komplo teorileri oluşturulmakta; stratejik planlar yapılmaktadır. İşte su zengini olan Türkiye'de bu Trtışmaların odak noktasında yer almaktadır. Unutmayalım ki, dünyada en değerli kabul dilen petrol, bor, uranyum ve daha başka madenler, şimdilerde ve gelecekte su elde debilmek için bir silah olarak kullanılacaklardır.

Su zengini kabul edilen Türkiye'de ne yazık ki, küresel ısınma ve suyun bilinçsizce ullanılmasıyla birlikte su fakiri konumuna gelmiştir. Zira, 2007 senesi yaz aylanda susuzluk, başta İstanbul, Ankara, İzmir şehirleri olmak üzere hemen hemen her ilde, Kendini hissettirmiştir. O halde, küresel ısınma bütün dünyayı tehdit ederken, su medeniyetinin çocukları bizler ne yapmalıyız?

Kanaatimizce, yeni nesil, 21. yy'in getirmiş olduğu hızlı teknolojik gelişmelerin kıskacında buhran geçirmektedir. Tüketim çılgınlığı, millî ve manevî değerlerimizin hazinesi kültürel mirasımızı, tarihî birikimimizi de yok etmektedir. Tarih bir milletin hafızasıdır; bellek, korunmalı ve güçlendirilmelidir ki gelecek daha aydın ve berrak olsun. Bu açıdan medeniyetimize ilham kaynağı olmuş su ve onun izdüşümü su eserlerine karşı, neslimizin bakış açısını ve tutumunu olumlu istikamette nasıl değiştirebilir ve geliştirebiliriz9

Öncelikle şehir sakinlerinde ve şehre dışarıdan, çeşitli nedenlerle gelen göçmenlerde mutlaka şehirleşme bilincinin oluşması ve oryantasyonlan için, onlara şehrin tarihi ve kültürü aktarılmalıdır. Tarafımızca yapılan gözlemde ilköğretim öğrencilerinin büyük çoğunluğu yaşadığı şehrin tarihî dokusundan habersizdir. Bu noktada, gençlerin eğitilmesi ayrı bir ehemmiyet arz eder.

Bir diğer yapılması gereken, hassaten tarihî eserlerin yoğun olduğu şehir ve kasabalarda kültürel mirasın yeniden canlandırılması gerekir. Örneğin, sebiller ve çeşmeler şehri olan İstanbul'da ve bazı önemli şehirlerimizde vakıflar tarafından kiraya verilmiş veya başka maksatlara tahsis edilmiş olan sebillerin bazıları yeniden sularına kavuşturulmalıdır Özellikle de tarihî kentler içerisindeki çeşmeler de yeniden canlandırılmalı, tamiratları yapılmalı ve sulan akıtılmalıdır. Bu anlamda geliştirilen projelere, başta ilgili kamu kurumları olmak üzere, sivil toplum kuruluşları da destek vermelidirler.

Su sarfiyatını artıran ve doğal dengeyi bozan küresel ısınma karşısında alınması gereken en ciddî önlem ise, topluma, tabii ahengi korunmanın ne kadar mühim olduğu, israfın ürkütücü boyutları, tasarrufun getirileri ciddiyetle ve titizlikle anlatılmalıdır Bütün okullarda, halk eğitim merkezlerinde seminerler düzenlenmeli, genç nesil ve halk bilinçlendirilmelidir. Böyle bir istikamette, özellikle gençlerin kulüpler ve dernekler kurmalarına destek verilmelidir. Somut projelerin üretilmesine vakıflar ve diğer kuruluşlar maddî ve manevî desteğini esirgememelidirler.

Küresel ısınmanın en büyük faktörlerinden birisi olan, ısının, enerjinin fazlaca tüketilmesidir. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğu şehirde, beton yığınları arasında tabiattan uzak, adetâ kendini doğal yaşamdan tecrîd ederek hayatım idâme ettirmektedir Bu meyanda, kent içinde doğal yaşam alanlarının oluşturulması, geçmişimizin kültürel mirasını ve değerlerini günümüze yansıtan özgün mahallelerin kurulması sağlanmalıdır. Buralarda doğayla banşık, ona zarar verici etkilerden kaçınan daha tabii bir yaşam sürdürülmeli ve teşvik edilmelidir.

Bütün bu önerilerimizin hayata geçirilmesinde öncelikle, eğitim anlayışımızda bireysel sorumluluklar ön plana çıkarılmalı; fertler bencillikten kurtarılmalı ve bunun ötesinde biz bilincine, yaşatma tutkusuna, fedakârca yaşama azmine kavuşturulmalıdır. Böylece, gençlerimiz münevver, geleceğimiz daha ferah ve aydın olacak; öte yandan toplum da tıpkı geçmişte olduğu gibi, suyla yakalamış olduğu o sükûneti ve huzuru yeniden yakalayacaktır.
Oyu Puanı: 16 - Ortalama: 4.47

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 11 (0 Kayıtlı Üye 11 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.25295 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu