Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Samet KARA->KÜLTÜR MÜ DEDİNİZ? BU ÇAĞDA? [ Arama ]

KÜLTÜR MÜ DEDİNİZ? BU ÇAĞDA?
Başlık KÜLTÜR MÜ DEDİNİZ? BU ÇAĞDA?
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
     Buğdayın sapını tanesinden ayırmak için Anadolu’da kullanılan teknik dövendir. Bunu biz İç Asya’dan mı getirdik, yoksa gelip burada mı bulduk? Bilinmez. Döven, öküzün ve bazan da atın çektiği ve altında keskin taşlar (bunlara çakmak taşı da denir) bulunan kızak biçiminde bir araçtır. Makinalı tarıma geçmeden önce Avrupa’da dövenden farklı bir teknikle buğday sapından ayrılırdı. Harmanın ortasına bir büyük direk dikilir, bu direğin tepesinden bir kayışla bağlanmış atlar buğdayın üzerinde dönüp onu çiğneyerek sonuç alırdı. Dövenin üzerinde bir insan olur ama batılıların yaptığı harmanda (atların sayısı altıyı bulur) kırbaçlamak insanın vazifesidir.

     Makinalı tarım her iki tekniği de ortadan kaldırmış önce batıda sonra doğuda aynı usullerle ekip biçmeyi ve döğmeyi  mümkün kılmıştır. Bugün “hangi teknik” diye bir soru sormuyoruz. Çünkü etkili olan diğerini yok ediyor. Modern tarım karşısında hem doğunun hem de batının tekniği “geri”, terk edilmesi ve ortadan kaldırılması zorunlu bire tekniktir. Yaptıkları iş bakımından doğulu köylü ile batılı köylü  eskiden bir kültür farklılığını yaşarlarken, bugün aynı aletleri kullanmanın getirdiği “meslektaş”lık ruhunu paylaşıyorlar. Kültür farkının yaşandığı ortamda teknolojinin iyi veya kötü olmasından söz edilebilir ama modern teknoloji kültür farkını ortadan kaldırmayı amaçlamakta, bütün dünyanın aynı kültür altında zapt-ü rapt altına alınmasına çabalamaktadır.

     Geleneksel yapıda doğu insanı suyu akıtarak, batı insanı biriktirerek kullanır. Hem doğu kültüründe, hem batı kültüründe ibrik ve leğen vardır. Doğudaki ibriğin ağzı ince ve dardır.Çünkü oradan su yavaş yavaş akıtılarak kullanılır. Batıdaki ibriğin ağzı geniştir. Çünkü oradan su hemen leğene boşaltılır ve insan elini ve yüzünü leğen içinde birikmiş suyla yıkar.

     Doğu ve batı farkı büyük ölçüde bu tekniklere bağlıdır. Çünkü bu kullanım teknikleri belli alışkanlıklar, tavırlar, düşünme biçimleri, getirmişlerdir. Tersi de olmuştur: Belli düşünme biçimleri farklı farklı teknolojilerin yer bulmasına sebeb olmuştur. Biz bugün soysuzlaşmış bir hayat yaşıyoruz. Evlerde küvet denilen bir şey var. Bu batılı su kullanım usulüne uygun olarak, yani kabı doldurarak içine girip yıkanmak üzere yapılmış bir nesnedir. Ama Türkler hem küvete “oturuyorlar” (bunun için imal edilmiş özel sandalyelerde var) hem de suyu “dökünüyorlar”. Bu durum hem doğu hem batı kültürünün hem de modern yaşama biçiminin yozlaşmasından başka bir şey değil.

     Demek ki kullanılan teknik kendi başına iyilik veya kötülük olabilir. Çünkü teknik yol, yordam, usul demektir ve insanların  belli amaçlara varmak için belli hedefleri gerçekleştirmek üzere kullandıkları süreçlerdir. Bu yollar, bu süreçler kendi başlarına iyi de olabilirler kötü de. Filan tekniği kullanmak veya kullanmamakla iyiliği ve kötülüğü istiyor olabiliriz. Nitekim nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılması olayı sadece bir “ihtimal” kalmaya mahkûmdur. Çünkü bu bir öldürüm tekniği olarak doğmuştur. Her barışçı teşebbüs kendi başına nükleer sızıntı tehlikesi yaratabilmektedir.

    Bugünkü teknoloji her yönüyle kendi anlamına bağlı bir hayatın yedeğinde yaşayabilir. Geleneksel teknikler tercihin şu veya bu yönde yapılabilmesini mümkün kılıyordu. Bu dönemde teknik ampirik karakterde idi ve bu yüzden de belki en iyisinin bulunması içi “el yordamıyla” hareket etmek mümkündü. Ama modern rasyonel teknoloji beraberinde teknokrat bir bürokrat hükümranlığını sağlayan büyük bir toplumsal şebekeyi bulunduruyor.

    Bütün bunları neden söylüyorum? Batı kültürü, yani içinde yaşadığımız, yahut hayatımızı içine sokmaya çalıştığımız kültür, her şeyden önce bir sistematik , bir işleyiş nizamı, soyut kuralların temin ettiği bir yapı oluşturuyor da ondan. Batı kültürünün  bütün prestiji modern yaşayışa mahsus  bir katiyet ve intizamdır. Dolayısıyla onun büyük bir  kısmı kabuktan oluşur. Bu kabuk soyulduğunda ise içinden pek cüz’i bir gıda elde edilir. Ama bizim gibi “batılılaşacağız” diye kabuğuyla birlikte yutmaya  kalkarsanız hem doydum sanırsınız hem de sindirim sisteminiz bozulur.

    Belki batı kültürünün sitematik yaşayışı ve düşünüş tarzı Türkiye lehine, aynı yöntemin araçlarıyla kullanılabilir, diyeceksiniz. Düşüncemizi sistemleştirebileceğimiz gibi, sistemli bir yaşama düzeni de kurabiliriz. Üstelik  bunu batı âlemine bağımlılık şartlarından kurtulmak üzere ve kendi kişiliğimizi üstün kılabilmek için yapabiliriz. Müslüman olarak büyük bir imparatorluklar devrinin kültürüne benzer bir büyük canlanmanın peşinde koşmalı mıyız?

    Büyük bir geçmiş var bize destek olabilecek, büyük bir kültürel malzeme birikimi var. Bütün bunlar çağın sistematik yöntemleriyle çok etkileyici bir sonuç almasına sebep olmaz mı? İhtimal ki olur. Bunu ortaya çıkaracak motifi bulmak gerek önce. Herkesin dilinde iki de bir dolanan “Japon kalkınması” modeli var. Bu model, bütünüyle millî bir intikam motifinin harekete geçip halen de bu millet üzerinde gücünü göstermesiyle ilgilidir. Her başarısızlıkta intihar eden bir millî yapı içindeki insanlar, kendilerini topa tutarak ülkelerine zorla giren kültürle savaşıyorlar. Bu savaşı mahvolma pahasına yürütecek bir kültürel motifleri var temelde. Ya bizde?  
Oyu Puanı: 4 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 21 (0 Kayıtlı Üye 21 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.34082 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu