Son günlerde gündemde olan, Ergenekon gündemini de silip atan ve uzunca bir süre de gündemden düşmeyecek Demokratik Açılım; aslında memlekette var olan gizli saklı bir anlayışın geri gelişidir. Ortak paydada bütünleşmiş aynı dinde buluşmuş ve çoğu zaman aynı hedeflerle yol almış halkların bu denli ayrı kalması ve tekrar bütünleşmeye çalışması manidardır. Sayın Başbakanın söylediği tek cümle aslında durumun makul özetidir. İki tarafta da kaybedilen için aynı ağıtlar yakılıyor, aynı dualar okunuyorsa burada bir yanlış var demektir.

Gelelim bu sürecin gelişimine… Hükümet bu yola epey hazırlanarak girmiş gözüküyor. Yol haritasını önceden belirlemiş hatta parti tüzüğünde bile bulunmasıyla ne kadar önemli olduğu fark edilmektedir. Bunun yanında yerel seçimlerin ardından yapılan kabine değişikliklerinde bile bu süreç  ağır basmış gözüküyor. Açılım sürecine farklı bir kabine ile girilmesi dikkat çekicidir. Hüseyin Çelik’in Milli Eğitim Bakanlığından Başbakan baş danışmanlığına getirilmesi buna bir örnektir. İnce eleyip sık dokuyarak bu süreç işlenmek isteniyor anlaşıldığı kadarıyla…

 Bunun yanında AKP iktidarının Yerel seçimlerde hesapta olmayan yerleri kaybetmesi de bu politik süreci hızlandırmış durumda. Ege ve Akdeniz de 3. seçimdir bir gelişme gösteremeyen ve hatta kaybedilmesi zor noktaları kaybeden iktidar partisinde demokratik açılım partinin ömür tahmini içinde gerekli bir hal konumunu almıştır. Ergenekon davasıyla çöken derin ilişkilerde bu süreç işin bulunmaz bir fırsat olmuştur. Çünkü süreci işletirken yolu tıkayacak en büyük spekülatif engel ortadan kaldırılmıştır. Yoksa sürece girmeye kimsenin cesareti olmayacaktı. Turgut Özal’ın ilk bu gibi açılımlara cesaret ettiği dönemlerde artan suikast ve karmaşa ortamının bugünlerde görülmediği aşikardır. Aynı açılımlara girişen fakat önü devamlı tıkanan efsane Başbakanın neden o dönemlerde başarılı olamadığı da dikkatlerden kaçmamalı. Bizim seçtiğimiz insanların izlemek istediği politikaların değil başkalarının istediklerinin yerine geldiği bir Türkiye gerçeğinden çıkıyoruz. Bugün bizlerde bu kardeşliği destekliyoruz ve istiyoruz. Daha da doğrusu unutturulmak istenen kardeşliğimize sahip çıkmak istiyoruz. Bu kardeşliğe sahip çıkarken; Elbette bu süreçte geçmişteki izler kolay silinmeyecektir. Elbette biz burada barış derken masum insanların katillerce katledilmesini unutmayacağız. Elbette biz vatanımızın bölünmesine kapı aralayacak adımları tokatla geri çevireceğiz. Ve Elbette bu vatanı kimse bölemez!

Hükümetin dikkat etmesi gereken en önemli hususta Kürt temsilcileri olarak öne çıkan siyasetçi bozuntularının görüşlerini ya da Katil başı tarafından, onlar aracılığıyla önümüze sunulan önerileri geri çevirmek olmalıdır. Yeni süreçte Yeni Kürt temsilcileri bulunmalı ve onlarla bu yola girilmelidir. Bu kardeşliği ayıran, silah kullanan, Türkiye Cumhuriyetini hiçe sayan bu densizlerle bu yeni yola girilmesi büyük hata olacaktır. Çünkü bu süreç gerçekten çok önemli bir dönemin başlangıcı olacaktır. Osmanlı İmparatorluğu kudretinde, kucaklayıcı bir politika izleyerek büyümenin adımları atılacaktır. Kendi dibimizdekilerle kardeşliği başaramazken nasıl olacakta bizden kilometrelerce uzaktaki Türk-i Cumhuriyetlere liderlik yapacağız. Bu kadar kısa mesafede binlerce oyun dönerken uzaklara nasıl erişeceğiz? 

Sürecin uzun soluklu olabilmesi için atılan adımlara dikkat edilmesi hususunda bir noktaya daha değinmek isterim. AKP iktidarı bugüne kadar cesaret edilemeyen bu adımı atarken Ergenekon gibi büyük bir engel olmadan bu sürece giriyor. Ama unutulmaması gereken Ergenekon Örgütünün psikolojik boyutlarda devam ediyor olduğudur. Yani bu süreç bir şekilde suiistimal edilirse ve en ufak bir açık verilirse veya başarısızlığa itilirse yeterli şekilde değerlendirilecektir. Belirttiğimiz gibi Açılımda muhatapların doğru seçilmesi son derece önemlidir. Katil başını yada onun işaret ettiği insanları masanıza oturtursanız o masa hepten enkaza döner. Bıçak sırtında işleyen psikolojik harbin içinde dikkatli adımlar gerekmektedir. Yoksa AKP iktidarı kendi elleriyle kendi sonunu hazırlıyor olacaktır. Önümüzdeki seçim döneminde Doğu Anadolu oylarında epeyce artış tahmini yapan siyasetçiler yanlış adımlar sonucu kıyılardan içeri doğru fethedilme ihtimalini göz ardı ediyorlar. Atılan tüm adımlar pür dikkat tüm kesimler tarafından izlenmektedir. Bir milletvekilinin dahi yapacağı en ufak hata partiye mal olabilecektir.

Buna istinaden süreci iyi yönetme ihtimali de az değildir. AKP bugüne kadar tüm süreçlerdeki basiretini burada da ortaya koyarsa ciddi mesafeler kat edecektir. 2011 de Doğu ve Güneydoğuyu da haritasına katabilen AKP,  ilerleyen süreçteki gücüyle tekrar gözünü batıya dikecektir. Belki de Ülke tarihinin en uzun soluklu parti serüvenine imza atacaktır. Ülkemizdeki istikrar süresi ne kadar uzun sürerse bu millet o kadar hızlı ayağa kalkacaktır. Bundan dolayıdır ki bu süreci desteklemeli ve aynı zamanda pür dikkat izlenmelidir. Ülkemizde sosyal anlamda Sırat Köprüsü diye anılacak bu süreçte olumsuz sonuçlar elde edilmesi, geri adımlar atılması son derece rahatsız edici olaylara da gebe olacağından imtiyazlar verilmeden eller uzatılmalıdır. Osmanlı Ruhunun ayaklandığı bu günlerde şefkatli eller bu sorunun ilacı olacaktır.