Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Abdulkadir AVCI->TAŞRA DERGİCİLİĞİ YA DA ÖLÜMLERL(D)E YAŞAMAK [ Arama ]

TAŞRA DERGİCİLİĞİ YA DA ÖLÜMLERL(D)E YAŞAMAK
Başlık TAŞRA DERGİCİLİĞİ YA DA ÖLÜMLERL(D)E YAŞAMAK
Açıklama -
Siteye Ekleyen AdamGibi
                                                                                                                     "Allah adın zikredelim evvela

                                                                                              Vacib oldu cümle işde her kula."
          Ölüm ve yaşam... Varlık ve yokluk... Hangi bedende aynı anda yaşar ki? Yaşam ve ölümün nefes nefese mücadelesi tecelli etmiştir taşra dergilerinde. Bunun için taşrada dergilerin hep sarıdır benizleri. Hüzün kapaklarının libası, acı sonlar, ön sözünün hitamı. Hep bir mevsimlik, hep bir nefeslik; ama doyumsuz ama vicdani bir tanıklık. Üstat Cemil Meriç'in tabiriyle "Bir şehrin iç sokakları gibi mahrem ve samimi... Devrin çehresini makyajsız sunan müzeden çok antikacı dükkânı, mühmel ve derbeder... Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Bir neslin vasiyetnamesi... Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar. Bizde hazin bir kaderi var dergilerin; çoğu bir mevsim yaşar, çiçekler gibi. En talihlileri bir nesle seslenir. Eski dergiler, ziyaretçisi, kalmayan bir mezarlık. Anahtarı kaybolmuş bir çekmece. Sayfalarına hangi hatıralar sinmiş, hangi ümitler, hangi heyecanlar gizlenmiş? Merak eden yok."

            Sivas'ta yayın yapan Sühan dergisinin kapanış hüznünü yaşarken Harşit boy vermişti Gümüşhane'de. İkisi de taşranın sesi, ikisi de bir avuç sevdalı yüreğin sesiydi. Biri batarken diğerin doğuşunu... Belki birbirinden habersizlerdi, tanışık değillerdi. Hüzne ve sevince yoldaş olmamışlardı beraber ama yaşama ve ölüme ruhlar âleminde şahitlik etmişlerdi. Sühan Dergisi kapanan dergilerin hüzünlü öyküleriyle "Ölen tendir canlar ölesi değil."dercesine yeniden bismillah derken çok defa Harşit'in öyküsünü yazmayı düşündüm. Biliyordum kapanacaktı ama bir türlü kabullenemedim ve yazamadım. Ölümün mukadder oluşuna bilsek de yakıştırmayız kendimize, hele evlad-ı yâre kıyar mı insan ölümü...

                Bir hazan yaprağı ile son kez merhaba dedi Harşit. Kış gelmişti, vadinin kuru ayazı yapraklarını kurutmuştu. Bahara kadar dayanacak gayri takati de kalmamıştı. Ölüm onu en onulmadık anda en onulmadık yerde ve en onulmadık yerinden yakalamıştı ve taşra dergiciliğin akıbetine 15 sayı dayanabildi. Yenilmiş bir ordular gibiydik. Çekildik uzlete hüzünlerle. Sınadık hüznümüzü yükümüzden; yükümüz de taşıyamayacağımız kadar bizden ağırdı. Harşit hüzünlü ırmaklar gibi aktı içimize, döktü içimize hüznünü, dökemeyince denize. 15 sayı biz ona döktük içimizi şimdi sıra ondaydı boz bulanık yaşlar döktü gönül çeşmimize, hüzünlü nağmelerle. Cümleler kurmalıydık hüznümüze tercüman. Ki her insanın bir cümlesi vardır dedik ve cümle kapısından içeri girdik, cümlemizde Harşit'ten arta kalan hüzün vardı. Cümlemiz buradaydı ve azığımız ve dağarcımızda cümlemiz hazırdı. "Hayat bize coşkulu ruh atılımları kazandıracak birliktelikler, halleşmeler sunmayacaksa bir kıyıya çekilip, kalbinin geleceğe gürbüz sevdalar biriktiren ritmine teslim olmaktan başka bir şey kalmıyor..." diyemezdik çünkü vadide kıyılar dağ etekleriydi. Ya Ethem gibi satıp savurup her şeyi dağlara çıkmalıydık ya Ferhat gibi suyumuzu akıtmak için dağları delmeliydik."Nefs-i emareye cümle kul oldu" deyip bizde kul olalım demeden, "Yazılıdır cümle esrar Kur'an'da." deyip "ol cümlenin yolu olan sırat" görüp müstakim kıldık cümlemizi.

           "Âdem gerçi et u deridir

           Cümlenin serveridir.

           Hakk'ın kudret sırıdır

           Gayra bakmak hoş değil." dir.

       
           "Bir merhaleden güneşle deryâ görünür,

           Bir merhaleden her iki dünyâ görünür.

           Son merhale bir fasl-ı hazandır ki, sürer;

           Geçmiş gelecek cümlesi rü'yâ görünür!"desek de.

 

           "Nefsini alçak bil herkesi veli

           İli akil tanı kendini deli

           Hüzni'ya mes'ulüz cümlemiz beli

           Kimse girmez hiç kimsenin kabrine." bilsek de.

 

         Sonuç olarak; "Topraktandır cümle beden,

        Nefsini öldür ölmeden." demiyoruz(!)."Sağlıktır cümlenin başı."  olsa da; bildik ki "Varsa pulun cümle âlem kulun. VeHüseyin Akın'ın Sühan'a yazdığı "Çıkarını düşünenlerin birçoğu dergi çıkarır (!)"başlığını düsturumuz kılıp cümle kapısından içeri girdik. Biliyoruz sizde  "Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif." yine götürecekler malı(!) diye cümleler kuruyor, bazılarınız da " Cümle alem güzel olsa / Gönül senden ayrılır mı?" diye Harşit'le özlem duyuyor olabilirsiniz. Haksızda değilsiniz. Boşuna söylememişler.  "Cümle âlem içinde yârimin sesi güzeldir." Bakalım tüm bu heyulalar içinde siz sevgili karilerimizin dergâh-ı izzetinizde kaç vakitlik nefesimiz olacak. "Meseldir cümle alem içre bu söz./ Ki gönül katlanır görmeyicek göz.

         Sabr ile cümle muradı verdi Rab'ül-âlemin

        Cümleten uğurlar ola!
Oyu Puanı: 38 - Ortalama: 3.8

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 11 (0 Kayıtlı Üye 11 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.80898 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu