Bilinçli bir yönetim iradesi tartışılır durur yıllardır. İyi yönetim, kötü yönetim, iyi yönetici ve kötü yönetici kavramları sürekli masaya yatırılır değişik platformlarda. Peki ya iyi seçmen, kötü seçmen ya da bir başka deyişle bilinçli seçmen, bilinçsiz seçmen anlayışı ne zaman masaya yatırılacak.

Sayın deniz Baykal Gümüşhane’ye geldiğinde, mevcut yönetimin yanlışlarını sıralarken izleyenler onu destekliyordu. Hatta Baykal işsizlik konusunda, hak etmeyenlere iş verildiğini, yani torpil yapıldığını söylerken aynı desteği esirgemedi kalabalık. Ama tam o sırada bir seçmen, benim çocuklarımı işe koysun başka bir şey istemiyorum dedi. Peki, aynı düşüncedeki AK partili seçmen ne yapıyor. Oda aynısını diyor. Yani seçmen menfaat bekleyerek oy veriyor hangi partiye olursa olsun. Bu durumda parti ileri gelenleri ne yapsın. Kendilerine oy verip oralara getirenleri tatmin edemezlerse, bir daha oy alamazlar. Yani beklentiler olumlu olmadıkça, verilenlerde olumlu olamaz.

Bunu bir yana bırakalım. Bazı zamanlarda bazı insanların, yöneticiler aleyhinde veya lehinde konuştuklarına hepimiz şahit oluruz. Bu durumlarda bu insanların neden konuştuğunu merak edip sormayı denediniz mi hiç bilmiyorum. Ben bazı zamanlarda denedim bunu. Sonuç aynı. İşi görülmemiş vatandaş karalıyor. Hiç işi düşmemiş, ya da işi görülmüş olan şimdilik övme çabasında. Ama gelecekte ne olacağı belli değil.

Gelin konuyu biraz açalım. Bana bir seçmen gösterin, bir siyasi partiye, bu parti geçenlerde bir yoksulun oğluna iş verdi diyerek yakınlık beslesin. Böyle insanlar yok demiyorum. Var. İşte bunların adı bilinçli seçmen oluyor. Ülkenin genel gidişatındaki iyileşmenin, dolaylı olarak da olsa kendine fayda getireceğini bildiği için, hep bana demiyor. Ama birde bilinçsiz seçmen var. Hep bana diyen. Ama ne yazık ki bizim seçmenlerimiz büyük bir bölümü bilinçsiz. Bu kanıya nasıl vardığımı soracak olursanız, ülke durumuna bir bakın derim. Her şeyin yolunda gittiği bir dönem bulun, o dönem bilinçli iktidarların, yani bilinçli seçmenlerin çoğunlukta olduğu dönemdir. Öyle bir dönem olmadığı içinde, bilinçli seçmenlerin çoğunluğa hiç yükselemediği kanısı kesinleşir.

Peki, bu sorun nasıl çözüme kavuşacak? Bilinç adı altında ne kadar daha sabredeceğiz? Bu iş sabretmekle olmayacak gibi geliyor bana. Zira bilinçsiz diye tabir ettiğimiz seçmen türü azınlıkta kalmadığı müddetçe, bu ülkenin bilinçli yönetilmesi mümkün olmayacak.

Bu konuda küçük bir düzeltmeye ihtiyaç duyuyorum. Bilinçli seçmen sıfatının anlamı dışında yorumlanmasına karşın bir düzeltme yapmak istiyorum. Elbette ki, bir işi uzmanının ve ehlinin yapmasından yanayız. Sırf yoksul diye, birilerini iş başına getirmek olmaz. Ama bazı mesleki beceri gerektirmeyen işlere bu insanları dâhil etmek, veyahut ta, mesleki becerisi azda olsa olan yoksulları tercih etmek gerekir diye düşünüyorum. Aksi halde, sırf yoksul diye bir meslek lisesi mezununu başhekim yapamayız değil mi?

Bu küçük düzeltmeninde ardından, söylenecek son söze geldi sıra. Rant peşinde koşan onlarca insan arasında, çeşme akarken testini dolduracaksın zihniyetine kapılmış gidenlerin arasında, az olsun benim olsun diyen onurlu yurttaşlarıma bir teselli vermek istiyorum. Bilin ki, kimsenin kaçamayacağı bir terazi elbet kurulacaktır. Siz helal yoldan kazanmanın peşine düşün. Dürüst olmak, fazla kazanmaya engel değildir. Aksine, dürüstlük kazanımlarınızı kaybetmeyeceğinizin güvencesidir. Hepinize sağlıklı, mutlu ve bilinçli günler diliyor, saygılar sunuyorum. Esen Kalın.