Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Kurtuluş coşkusunu yaşadığımız çok özel bir gündeyiz! Bugün Gümüşhane'nin, birkaç gün sonra da Kelkit'in düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıl dönümünü kutluyoruz.
Kurtuluş bayramı üzerine düşüncelerimi paylaştığım bir dostum birden çıkışıyor: "Yok kardeşim yok, o eski günlerin heyecanı, coşkusu, tutkusu yok. Hayatın çivisi çıkmış, vatan üzerine düşünmeyi bile beceremediğimiz çok kötü günlerdeyiz"...
Vatan üzerine düşünmeyi becerememek! Bu terkip beni çarptı, ister istemez zihnimde büyük bir anafor oldu. Vatan üzerine düşünmeyi beceremeyen insanlar, eğer ki kendi bütün düşensel güçlerini kendi menfaatleri üzerinde yoğunlaştırmışlarsa, ülkede kesinlikle yolunda gitmeyen bir şeyler vardır demektir. Vatan gemisi batmaya görsün, battıktan sonra içinde dümeni elinde tutan kapsamda ölecektir, en kuytu köşelerde yuvalanan fareler de ölecektir.
Bir kere şunu ifade etmemiz gerekir; Türk devletinin istilaya ve işgale uğraması mukadder bir netice midir? Ürkütücü olarak bir an ihtimal dahilinde bulunan bu durum hiç başımıza gelmeyecek rahatlığında ve aymazlığında davranabilir miyiz? Etrafımıza bir bakınız: Küresel güçlerin kendi istekleri ve menfaatleri doğrultusunda son yarım yüz yılda kanatmadığı ve girip karıştırmadığı yer mi kaldı? Bosna, Çeçenistan, Filistin, Afganistan, Irak...Son zamanlarda etnik milliyetçiliğe dayanan sinsi girişimlerin amacı Türkiye'yi karanlık yerlere sürüklemek değil midir?
Onun için hiç kimsenin böyle bir rahatlık içinde kalacak kadar vurdumduymaz olmaya hakkı yoktur. Her an ülkemizin istilası ve işgali küresel bir oyunun parçaları olarak sahneye konulabilir. Her Türk evladına düşen, vatan fikri etrafında muazzez bir düşüncenin haleleri olmak ve vatan üzerine geliştirilebilecek sinsi oyunlara karşı teyakkuzda olmaktır.
Bölgemizin 89 . yıl önceki Rus istilasını yaşayanlar aramızda değil. Onların vatanı korumak yönündeki fikirlerinin içimizde bıraktığı sıcaklığı ve tazeliği oranında vatanımıza sahip çıkacak üstün ve de fedakarane bir yaklaşıma sahip olmak her Türk evladının birinci önceliği ve görevi olmalıdır.
Ne yazık ki kökten kopuş süreci içinde bulunuyoruz. Bütün değerlerimize ahlaksız saldırılar yapılmaktadır. Bütün kutsal değerlerimiz unutturulmak istenmektedir. Vatan fikrini içinde sıcacık tutan insanların oluşturacağı geleceğin Türkiye'si daha müreffeh ve daha aydınlık şafaklara yol alacaktır. Bunun tersini bile düşünmek istemiyorum.
Her ne kadar üzerinde eski duyarlılıklı hassasiyetimiz olmasa da kurtuluş günleri bizleri birbirimize bağlayan heyecan, coşku günleridir. Kurtuluşu anlamak elbetteki yakın tarihi iyi bilmekle mümkündür. Geçmiş bilinmeden, gelecek idrak edilemez. Al bayrağımızın semalarımızda ebediyen dalgalanması, minarelerimizden ezan sesinin susmaması, memleketimizin ilelebet yaşaması için, millet olarak uyanık olmalıyız.
Ancak bu şekilde şehitlerimize şeref borcumuzu ödemiş oluruz.