Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Altan EKMEN->ULUSAL EGEMENLİK [ Arama ]

ULUSAL EGEMENLİK
Başlık ULUSAL EGEMENLİK
Açıklama 25 Nisan 2007 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı olan 23 nisan günü, bütün ülkemizde Ulusal egemenlik ve çocuk bayramı olarak kutlanır. Kutlanmasına kutlarız ama neyi kutladığımızın idrakine varamadığımızdan  çocuklarımızda istenilen milli ve  manevi bilinci oluşturmada başarılı olamamaktayız.  Ulusal egemenliği öylesine içten özümsesek ve çocuklarımıza öyle içten anlatsak ki... Şöyle bir Örnek versek desek ki : bakın görev süresi dolan Cumhurbaşkanımız  hiçbir etki ve baskı altında Tükalmadan görevini 15 mayıs 2007 tarihinde kendiliğinden bırakacak ve  yine milletin seçtiği milletvekillerinin 2/3  sinin oyu ile seçilecek yeni cumhurbaşkanı 7 yıl süre ile görevine başlayacak ve yalnızca anaya-samızda kendisine tanınan yetkileri kullanacaktır. ( anayasamızın 104 maddesi cumhurbaşkanının yetkilerini anlatır.) 15 mayıs 2007 yılında görev süre si dolan şimdiki cumhurbaşkanımız ise 16 mayıs itibari ile yetkisiz kalacaktır. Neden mi? çünkü millet bir cumhurbaşkanına 7 yıllık yetki vermiştir de ondan. Ne güzel bir yönetim anlayışı;  millet size yetki verince yetkili oluyorsunuz ama yetki süreniz dolunca yetkisiz kalıyorsunuz.İşte ulusal egemenlik denilen şey budur.Yani millet iradesinin hakim kılmaktır. Yani hiçbir zümreye aileye ve hiçbir şahsa anayasadan aldığı yetkiler dışında imtiyaz vermemektir.İşte bayram olarak kutlamamızın nedeni budur,bu nedenledir ki bu  yönetim anlayışı iyi anlaşılmalı ve özümsenmelidir. Çocuklarımıza anlatırken içten ve samimi bir şekilde anlatılmalı iyice kavratılmalıdır.

        Bayramlar da öyle bütün halkı coşturacak, mensubu olduğu  milletin bir ferdi ve yaşadığı ülkenin bir vatandaşı olmaktan gurur duyacağı duyguları öne çıkarılmalıdır.Ülkesinin adı geçince içi ısınacak, milletinden bahsedi-lince sonsuz bir güven  hissine kapılacaktır.Bunu sağlamak çok zor değil;devletin gelirlerini çar çur etmeden halkın hizmetine sunun, sosyal adaleti sağlayın, güçlü bir devlet, güçlü bir ülke olun;hepsi bu kadar. Bu millet zor zamanlarda çarıksız aç susuz sırtında mermi taşımayı, ülkesi için ölmeyi hiç gözünü kırpmadan yapabilmiştir. Bunun yanında barış zamanlarında bankalarının hortumlanmasını, yolsuzlukları ve de devletin  kaynaklarını kendi çıkar çevrelerinin emrinde çar çur eden yöneticileri affetmemiştir.Bilmektedir ki Dünya devletleri arasında seçkin bir yerimizin olması gerekirdi. Buda köylü şehirli zengin fakir herkesin fedakarlığı ile olabilmektedir. Oysa fedakarlıklar yalnızca yoksul köylü ve taşrada kıt imkanlar içinde yaşayan halktan beklenmektedir.

        Ülke yönetiminin millet tarafından seçilen milletvekilleri aracılığı ile yapılmaya başlanması aslında Türk tarihinde 1920 den  önceki tarihlere dayanır.Osmanlı devletinde ilk meclis (mebusan meclisi) 1877 tarihinde açılır fakat şimdiki gibi yasa yapma konusunda tam yetkili olmayıp çıkardığı yasaları Padişah tarafından seçilen ve ilim heyeti olarak bilinen Ayan Meclisine ve padişahın onayına sunarlardı. Hükûmete güven veya güvensizlik oyu vermesi de söz konusu değildi.18 Mart 1877'de çalışmalarına başlayan ilk meclisin üyeleri, geçici bir tâlimâtla vilâyet ve kazâların idâre meclisi üyeleri arasından seçildiler. İstanbul için ayrı bir seçim yapıldı. Bu mecliste 69'u Müslüman, 46'sı gayri müslim olmak üzere 115 üye vardı. Bu meclis, 28 Haziran 1877'de çalışmasını tamamlayarak dağıldı. Aynı seçim usûlüyle teşkil edilen ikinci dönem meclis, 13 Aralık 1877'de toplandı. Bu meclis, kânun tasarılarından çok hükûmetin icrâatını ve 93 Harbinin (1877-1878) idâresini tartışmaya başladı. Kısa süre sonrada fes edildi.

        Hey'et-i Mebûsân adı da verilen bu meclisin üyeleri, halk tarafından seçilirdi. Mebûsan meclisinin üye sayısı her 50.000 Osmanlı vatandaşına bir temsilci düşecek şekilde tesbit ediliyordu. Seçim gizli oyla yapılmaktaydı. Osmanlı vatandaşı olmayan, özel bir durum gereğince geçici olarak yabancıların hizmetinde bulunan, Türkçe bilmeyen, 30 yaşını tamamlamamış, iflâs ile mahkûm olup da îtibârı henüz iâde edilmemiş olan, kötü hâli ile şöhret bulan, kimseler, bu meclise üye seçilemezdi. Ayrıca yapılacak seçimlerde meb'ûs seçilebilmek için, Türkçe okumak ve mümkün olduğu ölçüde yazmak şartı aranıyordu.

        Ayan Meclisi üyeleri ise , Mebusan Meclisi üyelerinin üçte birini aşmamak koşuluyla, doğrudan padişah tarafından atanırdı. Ayan Meclisi 'ne seçilmek için kamunun güvenini kazanmış olmak, devlet hizmetinde başarı göstermek, tanınmış ve 40 yaşından aşağı olmamak gerekliydi. Üyeler yaşam boyu atanır, ancak kendi istekleriyle başka göreve geçmek için istifa edebilirlerdi.

        Sultan Abdülhamîd Han, 30 sene 5 ay 9 gün aradan sonra 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrûtiyeti îlân etti.  Ahrâr ile İttihât ve Terakkî fırkalarının katıldığı seçimlerde, İttihât ve Terakkî çoğunluğu sağladı. 4 Aralık 1908'de meclis açıldı. 31 Mart Vak'ası bahâne edilerek, Abdülhamîd Han tahttan indirildi.  Meb'ûsân Meclisinin yetkisi çoğaltıldı. 1911'de ara seçim yapıldı. 18 Ocak 1912'de Pâdişâh, Meclis-i Meb'ûsânı fesetti. Yapılan seçimden sonra, 18 Nisan 1912'de meclis yeniden toplandı. Meclis, 5 Ağustos 1912'de Ahmed Muhtar Paşanın teklifi ile tekrar feshedildi. Balkan Savaşı sebebiyle seçime gidilemedi. Sıkıyönetim îlân edildi. İttihât ve Terakkî Fırkası, 23 Ocak 1913'te Bâbıâlî Baskını ile, iktidârı ele geçirdi. 1914'te tek başına seçime girip, Meclis-i Meb'ûsân üyeliklerinin tamâmını elde etti. Birinci Dünyâ Savaşı boyunca bu hâliyle faaliyetini devâm ettiren Meclis-i Meb'ûsân, Mondros mütârekesini müteâkib 21 Aralık 1918'de Sultan Vahideddîn tarafından seçim yapılmak üzere feshedildi. Yapılan seçim sonunda Meclis, ilk toplantısını 12 Ocak 1920'de yaptı. 16 Mart 1920'de İstanbul'un îtilâf devletlerince işgâl edilmesi üzerine, Meclis-i Meb'ûsân, yeniden seçilmek üzere pâdişâh irâdesiyle 11 Nisan 1920'de feshedildi. Bir daha da seçilmeyip, târihe karıştı.

        İşte 23 nisan 1920 yılında açılan Türkiye Büyük Millet meclisi, üyelerinin yarısından fazlası, kapatılan Osmanlı Mebusan Meclisindeki vekillerden oluşmakta idi. İstanbul işgal edilince, Atatürk'ün  çağrısı ile gizlice Anadoluya geçerek Türkiye Büyük Millet meclisi' ni  açmışlardı.Okullardan aldıkları sıralarda oturum yaparak, Öğretmen Okulunun sınıflarında yan yana kurulan ranzalarda yatarak, Kurtuluş Savaşını bu meclisten yöneterek bu güzel yurdu bizlere armağan ettiler.

        Sevgili çocuklarımızın ulusal egemenlik ve çocuk bayramlarını kutlarken,onlara güzel yarınlar bırakabilme  gücü ve kuvvetine sahip biz büyüklere daha çok çaba sarfetmelerini ve esenlikler dilerim.
Oyu Puanı: 3 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar
Tarihçi_Şakir
05 May 2007
değerli hocam bu yazınızla bazı kesim ve kişilerin milli egemenlik kavramını nasıl yanlış algıladıklarını çok iyi belirtiniz.ve ayrıca tarihsel bir havayla anlatımınızda çok iyi oldu çünkü bazı konulaın bilinmesi gerkiyordu

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 9 (0 Kayıtlı Üye 9 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.33448 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu