Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->İsmail HAYAL->SEVGİLİ AMA HANGİ SEVGİLİ [ Arama ]

SEVGİLİ AMA HANGİ SEVGİLİ
Başlık SEVGİLİ AMA HANGİ SEVGİLİ
Açıklama -
Siteye Ekleyen AdamGibi
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.

ATİLLA İLHAN


        Çocuk bir kediyi sevmek için uzanıyor, anne hemen koşup geri çekiyor, "O pis, ısırabilir." Çocuk bir ağacı işaret ediyor, "Nasıl bu kadar büyümüş?" Anne, "Çekil onun altından, gözüne toz düşebilir" diyor. Çocuk ilgiyle bir karınca yuvasının başına çöküyor, anne "Elleme onları, üstüne tırmanmasınlar" diye uzaklaştırıyor. Çocuk sevgi adına ellerine vurulan kelepçeden şaşkın etrafına saldırıyor. Kediyi tekmeleyip, ağacın dalını kırıyor, karıncayı da ezip geçiyor. Ve böylece sevgiden yoksun o çocuk büyüdükçe sevgi denilen o tılsımı hiç yaşayamadan sevgisiz büyüyor, sevgisiz evleniyor, çocuklarını sevgisiz büyütüyor ve nihayetinde sevgiden çok uzaklarda göçüp gidiyor.

        Halbuki sevgi kalpleri açan bir anahtardı. Yavrusunu parçalamaya gelen kurdun karşısında ana tavuğu aslana çeviren içsel gücün adı nedir sizce? Yakup'un gözlerini kapatan ve sonrasında Yusuf'unun hırkası kokusunda tekrar alemleri görmesine sebep olan neydi? Ferhat'a dağları delik deşik ettiren gücün adı gerçekten sevgiden mi ibaretti? Yahut Kerem'i içten içe kor gibi kavuran, Mecnun'u divaneye çevirip çöllere düşüren ne ola ki? Taptuk dergahının kapısında yıllarca hizmetkârlık yapan ve bir kere olsun ormandan eğri odunu o kapıya yakıştıramayan gönül insanı Yunus'un duyduğu sevgi miydi yada bu nasıl bir sevgiydi? Anasına verdiği söz ile O'nu görmeye ramak kalmışken kendisini bir iç muhasebesine götüren karmakarışık hissiyatın adı mıydı yoksa sevgi?

        Ve yahut İbrahim'i sözünde sabit kılan ve biricik ciğerparesini O'na teslim etmeye amade bir baba yüreğinin en gizil noktasındaki kıvılcımın adı mıydı? Yada İsmail'in "Rabbine verdiğin sözden dönmek olur mu sevgili babacığım" diyerek boynunu keskin bıçağın önüne koymasının tarifi olabilir mi bu sevgi? İbrahim Peygamber, fedakarlığın sultanıysa; İsmail Peygamber, kulluğun çocuksu 'evet'i değil mi sizce?


        Bir emanet saltanat, yalancı bir meme keyfi bu dünyada o kadar sevgi var ki -sevgi mi gerçekten- bilemediğimiz. Kimi makamı ve mevkiyi kendisine tek sevgi görürken, kimisi için bir suret, kimisine göre para, ev, yalı, yat, kat, araba, kariyer, vs vs. gerçek sevgiden uzaklaştıkça yakamozlar misali başka sevgilerin sahte neonlarını arar dururuz boşu boşuna.


        Ne sevgimizde samimiyet, ne de tutarlılık gösteririz. Maymun iştahlıyız besbelli. Bugün çok sevdiğimiz ve ardından yapamayacağımız nesne yarın tamamen sevgi çemberimizin dışına atmaya muktediriz. Bir zaman tek sevgimiz olan en büyük sevgimiz ana sevgisi, baba sevgisi bir karşı cinsi görmemizle tamamen yön değiştirebiliyor.


        Bir güvercinden söz açılır İbrahim Peygamber deyince. Akıllara durgunluk veren bir hadisedir. Gören olmuş mudur gözleriyle bilinmez. Amma peygamber kıssasıdır, vardır bir hikmeti denilir, anlatılır asırlar boyunca. Bembeyaz mıdır, yoksa gümüş renginde midir mühim değil. Ancak böyle bir iç güzelliğini şüphesiz dışına da aksettirmiştir Rahman!


        Kursağında birkaç damlacık su taşımaktadır. Alevleri göklere yükselen bir ateşe doğru ilerlemektedir güvercin. Nice diyarlardan görülmüştür dumanı. Nice delikanlılar, yiğitler koşmuştur "yangını söndürmeye". Kaf Dağı'ndan inmiştir nice devler.. iyilik cüsseyle değil ya, karıncalar da tutuşmuştur yardım aşkıyla. Onlar da hep bir elden su taşırlar bu müthiş alevleri söndürmek için.


        Allah'ın görevli melaikesi de bos durmamaktadır oysa. Bu arada güvercini fark ediverir bir melek. Biraz da şaşkınlıkla sorar: Ah güvercinim! Sana mı düştü bu yük?! Nedir o ağzındaki, yoksa su mu taşırsın ateşe?!


        Güvercin belki de beklemediği bu soruya pek aldırış etmeden uçmaya devam eder. Yolu uzundur, yokuşu çoktur bu yolun.


        "Evet" diye mırıldanır. "Ateşe koşuyorum. Ateş benim bağrımı yaktı, yanmasın İbrahimler diye..."


        Melek, hikmetini anlayamadığı için olsa gerek biraz da şaşkınlığı artmış halde deyiverir: "Ey güvercinim! iyisin, hoşsun amma bu bir damla su mu söndürecek bu devasa  ateşi. Bana kalırsa var git yoluna, illa yardim etmekse niyetin, dua et Allah'a."


        Güvercin elçidir halbuki. Bunun farkında oluşunu şu güzel kelimelerle süslemektedir:


        "Evet. Pekala ben de biliyorum bu hırçın ateş sönmez benim taşıyacağım bir damlacık suyla. Lakin, bunu taşıyorum. Maksat safımız belli olsun, sevdamız belli olsun!"


        Ya şimdi ısmarlama ve sanal sevgilerin kirlettiği dünyamızda tutunacak bir dal arıyoruz umutsuzca. Asıl sevmemiz gereken değerlerden uzaklaştırdılar bizleri. Kolları nereye uzandığı bilinmeyen fikirlerin beyin tezgahında pişirilen ve önümüze sürülen tadı, kokusu, havası ve suyu bizden olmayan bu ne menem şeyden kurtulmamız imkansız görünüyor.


        Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur

        İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
        Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
        Kimi zaman ellerini kırar tutkusu

        Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından

        Hangi kapıyı çalsa kimi zaman

        Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu


        Ne vakit bir yaşamak düşünsem

        Bu kurtlar sofrasında belki zor
        Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
   
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
        Sus deyip adınla başlıyorum
        İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin

        Hayır başka türlü olmayacak
        Ben sana mecburum bilemezsin

        Gerçek sevgiyi sanalda değil öz içindeki özünde bulanlara selam olsun.  
Oyu Puanı: 7 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 14 (0 Kayıtlı Üye 14 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.31199 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu