Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Necip SARAÇOĞLU->ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLDİ [ Arama ]

ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLDİ
Başlık ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLDİ
Açıklama 27 Nisan 2005 tarihinde Demokrat Gümüşhane Gazetesinde yayınlanan yazısı
Siteye Ekleyen AdamGibi

     Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) Yin eKur’an’ın ifadesiyle “Âlemlere rahmet olarak (1) gönderilmiş” gerek yaşadığı ferdi, aile ve sosyal hayatı ile gerekse söz ve açıklamalarıyla insanlığa kıyamete kadar kalıcı bir rehberlik ve örneklik sunmuştur.      

Kur’an-ı Kerim’de “Büyük bir ahlâk üzere”(2) olduğu belirtilmiştir. O hayatın her alanında müminlere rehberlik etmiş, öğüt vermiş, onların yanlışlarını öğretmek doğru yola gelmelerini sağlamak için gece gündüz çalışmıştır. Kendisinden düşmanlarına karşı beddua ve lanet isteminde bulunanlara O’nun verdiği cevap, kendisinin bunlar için değil rahmet ve merhamet peygamberi olarak gönderildiği şeklinde olmuştur.(3)  Kendisini ve yanındaki ashabını taşa tutan müşriklere yine yine beddua etmemiş, “Ya Resulallah bunlar seni bilmiyorlar, bilselerdi bu kötülüğü bize yapmazlardı. Sen onları affet sen onları hidayeti eriştir” diyerek onlara dua etmiştir.      

BEN GÜZEL ÂHLAKI TAMAMLAMAK ÜZERE GÖNDERİLDİM:      Hz. Peygamber, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim”(4)     Buyurarak, gönderiliş gayesinin güzel ahlâkı tamamlamak olduğunu ifade etmiştir.     Hz. Aişe’ye O’nun ahlâkından sorulduğunda, “Siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun  ahlâkı Kur’an’dı.(5)  diyerek, diyerek en büyük mucize olan Kur’an’ı bizzat kendisinin yaşadığını vurgulamıştır.     

O, örnek davranışlarıyla ve sabırla sürdürdüğü eğitimi ve rehberliği ile cahiliye toplumunu medeni bir topluma dönüştürdü. Şirkin yerini tevhid inancı ve güveni, zulmün ve ahlâksızlığın  yerini adalet ve üstün ahlâkî erdemler, kibir ve nefretin yerini tevazu (alçak gönüllülük) ve sevgi, sonu gelmez çekişmenin ve bencilliğin yerini barış, huzur ve iyilik, güven aldı. İşte o dönemde yaşayan insanların yaşadığı bir altın çağ oldu. Kalıcı, mutluluk çağı anlamında “Asr-ı Saadet” olarak anıldı.    

RESULULLAH NASIL BİR KİŞİLİĞE SAHİPTİ?    Resulullah (s.a.s.) Hayvanlarta ot verir, koyunların sütünü sağar, evini süpürürdü. Yani O’nda gurur ve kibir yoktu. Kendi söküğünü diker, elbisesini yamardı. Aynı sofrada hizmetçisi ile yemek yerdi. İnsan haklarına riayet eder, herkesi bir tutardı. “Sizler tarağın dişleri gibi eşitsiniz. Ne Arabın, Aceme; Ne de bir kölenin Araba üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak takva ile yani ALLAH’a (c.c.) Kullukla olur. O’nun emirlerini yerine getirmekle olur” dedi. Pazarda evin eksiklerini, öteberi alır eve gelirdi.     Zenginle fakirle, büyükle, küçükle karşılaşınca önce O selam verirdi. Bunlarla el sıkışmak (musafaha) için, önce mübarek elini O uzatırdı. Her kim olursa olsun, çağrılan yere giderdi. Önüne koyulaqn şeyi azda olsa aşağı görmezdi; verdiklerinden dolayı ALLAH’a şükrederdi. Çatık kaşlı değildi, nazikti ve cömertti. Güzel huylu idi, tatlı sözlü idi. Üzüntülü görünürdü. Sebebini soran Sahabeye: “Benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız!” Cevabını verirdi. Çatık kaşlı değildi. Heybetliydi. İsrafı sevmezdi. ALLAH’ın (c.c) hadisini uygulardı. “Yeyiniz, içiniz fakat ısraf etmeyiniz. Çünkü israf edenleri ALLAH (c.c.) Sevmez.” Faydasız birşey vermezdi. Mübarek başı hep önüne eğikti. Kimseden bir şey beklemezdi. Yoksullara, fakirlere, yetim ve öksüzlere, yolda kalmışlara acırdı; onlara yardım  ederdi.     

HZ. ALİ (r.a.) KAİNATIN EFENDİSİ’Nİ(s.a.v.) BİZE ŞU ŞEKİLDE TANITIYOR.    Efendimiz (s.a.s)’in boyu ne çok kısa, ne de çok uzun idi; O orta boyluydu. Saçları kıvırcık da değil, uzun ve düz de değildi. O’nun saçları kıvırcıkla düz arası idi. Yüzü yuvarlak, teni duru beyaz, gözler iiri ve siyah kirpikleri uzundu. Allah Resulü iri kemikli  ve geniş omuzluydu. Göğsünün ortasından karnına kadar kıl yoktu. İki avucu ve tabanları dolgundu. Yürürken sanki yokuş iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağındaki veya solundaki birine baktığında bütün vücuduyla ona dönerdi. İki omuzunun ortasında Peygamber oluşunun nişanesi olan bir mühür vardı. O, gönül bakımından insanların en cömerdi, konuşmasında insanların en doğru sözlüsüydü. Tanıyanlar için yumuşak huylu ve arkadaş canlısı olan insan O’ydu. Allah Resulünü gören O’nun heybeti karşısında ürperirdi, fakat Efendimizi tanıyarak birlikte olan ise O’nu her şeyden çok severdi. O’nu görüpde anlatan herkes: “Ne O’ndan önce ne de O’ndan sonra Allah Resulü (s.a.s)’nün benzerini görmedim” derdi.     

Allah şefaatine nail etsin. Mevlid Kandiliniz mübarek olsun aziz okuyucularım.     

Kaynaklar: 1. El-Enbiyâ 2. Müslim, Birr, 87  3. El- Ahzab 33/21 4. Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn139 5. Ibn Hanbel, Müsned II, 381 Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn139

Oyu Puanı: 32 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 19 (0 Kayıtlı Üye 19 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.32449 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu