Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->İsmail HAYAL->YAZMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ [ Arama ]

YAZMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
Başlık YAZMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
Açıklama -
Siteye Ekleyen AdamGibi
"Mutluluk, güzelliklerin içinde doğanların değil, çirkinliklerin bile güzel yanlarını keşfedebilecek kadar güzellik kaşifi olanlarındır."

 Muhammed Bozdağ


        Düşünüyorum o halde susmamalıyım. İnsanlar düşündüklerinin ifade edemediklerinden fikir çatışmaları bir türlü bitmez. Düşüncelerini açık seçik ifade eden ve bunu toplumla paylaşan fikirler her zaman ilgimi çekmiştir.

        Gümüşhane Merkez Sarıçiçek Köyü'nde Mehmet Dede'ye hangi torununu daha çok sevdiğini sormuşlar,


        -Veli'yi çok seviyrem demiş.


        -Yav olur mu, Ali daha eyüdür, daha efendidür?..


        -Ola evladum, Ali bir yalan söyliyir, bir doğri söyliyir; bir yalan söyliyir, bir doğri söyliyir; ne zaman doğri söylediğini annamiram. Ama Veli'nin söyledükleri hep yalan, onun içün Veli'yi daha çok sevirem!


        Fıkrada olduğu gibi yalan yada doğru fikri açıkça ifade eden ve bunu kamuoyuyla paylaşan fikirlerden ve fikir sahibinden ne zarar gelebilir. Bir başka hissiyattan kağıda dökülenler her zaman bir değerli emek olarak algılanmış ve takdir görmüştür. En azından o insanın düşüncesini, safını bilmiş oluruz. Peki düşündüğünü ifade edemeyen, yada gizleyenler daha tehlikeli değil midir?


        Her yeni kitap, her yazılan makale bir emekle ortaya çıkarılmış takdire şayan bir eserdir. Yıllarının birikimini cüzi bir karşılıkla bizim istifademize sunan fikirleri öğrenmekten neden imtina ederiz.


        Ortak paydamız Gümüşhane için her fikrin ve her oluşumun yanında olmalıyız. Bu güzel insanların yaşadığı nezih şehir için siyah gözlükleri takıp sürekli dışarıdaki çamura takılmak, başını kaldırma zahmetini gösteremediğinden dolayı başımızın üzerinde raks eden binlerce yıldızı görememek ne kadar acı. Hayatında kitap yüzü görmeyen insanın iyi yada kötü bu şehir adına çıkarılan bir kitabı yerden yere vurmasını anlayamıyorum. Kitap yazan öğretmeni, bu şehrin duygularını aktarmaya çalışan sanatçıyı, bu şehrin ufuklarını her şeye rağmen açmaya çalışan bir iş adamını, hedefini çok büyük tespit eden gençlerimizi gönülsüz, ümitsiz, amaçsız yapmaya ne hakkımız var?   


        Akıllı insan kendi aklını, daha akıllı insan başkalarının da aklını kullanır. Başarılı olmanın ilk şartı bu olduğuna göre neden hala başka fikirleri beğenmeyiz, irdelemeyiz, işimize yarayanları almayız? Adam hayatını, tüm dünyasını ve kim bilir ne güzellikleri sığdırdığı  minik bir kitabı alıp o dünyayı keşfetmek yerine, "öğretmen adam gitsin çocukları okutsun ne işi var kitap yazmakla, kitap yazmak onun işi mi?" diyen beyinlerle bu şehrin ileri gitmesi mümkün olabilir mi?


        Kronik hastalığımız kendi içimizden çıkanları beğenmemek. "Ya ben onu tanıyorum, o falancanın oğlu, babasını annesini tanırım, o köyden adam çıkmış mı" önyargıları ile çepeçevre sarılan beyinler çözüm üretebilir mi? Kurbağa yarışı misali;


        Günlerden bir gün ülkelerden birinde bir kurbağa yarışı düzenlenmiş. Hedef yüksek bir kulenin tepesiymiş... Kalabalık onları görmek ve alkışlamak için toplanmış. Yarış başlamış, başlamasına da, kimse onların tepeye varacaklarına inanmıyormuş. Ve şöyle konuşuyorlarmış aralarında:


        "Boşuna !!!     Nasıl olsa başaramayacaklar...!"


        Yarışan kurbağalar da yavaş yavaş cesaretlerini kaybetmeye başlamışlar. Yalnız bir tanesi bütün gücüyle tırmanmaya devam ediyormuş. İnsanlar konuşmaya devam ediyorlarmış.


        "Gerçekten çok yazık, boşuna bu emekler, nasıl olsa tepeye varamayacaklar !..."


        Zorlanan kurbağalar teker teker yarıştan çekilmişler, ama bir tanesi hariç! O, bütün bu zor ve o olumsuz koşullara rağmen devam ediyormuş. Sonuçta, hepsi yarışı terk etmişler. Ama  o "bir tanesi" ise kulenin tepesine çıkmayı başarabilmiş.


        Herkes şaşkınlık içinde bunu nasıl başardığını merak etmiş! İçlerinden biri ona yaklaşıp bu yarışı nasıl tamamladığını sormuş. Cevap alamamış ve bir de bakmış ki ne görsün yarışı kazanan kurbağa sağırmış!


        İşte bu hikayedeki sağır kurbağa misali acımasız eleştirilere kulak tıkayan ve şimdi gerek Gümüşhane ve gerekse de Gümüşhane dışında onca başarıya imza atan ve haklı gururumuz olan sayısız Gümüşhaneli değerimize seslenerek;


        "İyi ki bizi dinlemediniz, iyi ki hedefinizi Kuşakkaya'nın ardı diye belirlediniz ve iyi ki belirlediğiniz hedefe ulaşma adına kararlılık gösterdiniz. 


        Kaderimizin kanunu şudur: Düşünceler eylemlere yol açarlar. Eylemler alışkanlıkların nedenidir. Alışkanlıklarımız bizim karakterimizi, kişiliğimizi belirler. Karakterimiz ise kaderimizi örgütleyen en önemli nedendir. Yaratıcımız geleceğimizi belirleme gücünü bize vermiştir. Herkes yürüdüğü yolun sonunda var olana ulaşır. Tırmandığınız merdivene bakarak sonunda nereye yükseleceğinizi anlayabilirsiniz. Dolayısıyla büyük sonuca giden yol, büyük düşünceden başlar.


        Düşünsenize, niçin kaderin sahibi: "Dua edin cevap vereyim." "Dua etmezseniz ne öneminiz var." Diyor?


        O zaman bırakalım her düşünce fikirlerini söylesin, her fikir bir başka alem değil mi? Sen süzgeç gibi ol. Okuduğun fikirleri geçir beyin süzgecinden, yararlı olanlarını al, zararlı varsa bırak gitsin. 


        Gökten üç elma düşmüş...


        Birincisi bakmayı-görmekten, duymayı-işitmekten ayıranlara,


        İkincisi değer kıymeti bilip farkında olanlara,


        Üçüncüsü ise bu yazıyı dostları ile paylaşanlara...    
Oyu Puanı: 4 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 14 (0 Kayıtlı Üye 14 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.81972 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu