Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
25 Mart 2009 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
email
mevlıt29@mynet.com
Siteye Ekleyen
Recep Ergin
Ateşlere düşüp kaynayan, buhar olup gökyüzüne yükselen, yağmur olup yeryüzüne inen sıvı. Dağların tepelerinden vadilere süzülürken kendi yolunu açan, yerlerde izini bırakan, etrafını besleyen, büyüten. Gün olup, o tatlı sesi ile uslanmaz denen en deli yürekleri bile kandıran, sakinleştiren. Gün olup, farklı görüntülere büründüğü zamanlarda insanları her şeye uyum sağlayabilen yumuşak narin bir varlık olduğuna inandıran sıvı.
Oysa canı istediğinde çağlayanlar olup akabilen, çıldırdığında ise, her şeyi önüne katıp götürebilen bir güç. Ne olursa olsun herkes onsuz yaşanamayacağını kabul ediyor. Çünkü o sihirli bir molekül. Çünkü o hayat ve yaşamın temel kaynağı. Vücut sıcaklığını sabitleyen, besin maddelerini ve oksijeni taşıyan, organları ve dokuları koruyan güçlü bir iksir.
O, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğe. Kanın %92'si, kemiklerin %22'si, beynin ve kasların %75'i sudur. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi , su dengesinin korunması ile mümkündür.
Görülüyor ki yaşamsal sıvı suyun önemi, özellikleri saymakla bitmiyor. Bu kadar önemli bir maddenin yeryüzündeki dinamiklerine de bir göz atmalı. Dünyadaki toplam su miktarı, 1.4 milyar kilometreküpmüş. Bunun yüzde 97.5'ini okyanus ve denizler oluştururken,sadece yüzde 2.5'ini tatlı sular oluşturuyor. Tatlı suyun da yüzde 90'ı buzullarda, toprakta, atmosferde ve yeraltında. "Kullanılabilir su" miktarı ise sadece yüzde 0.3.
Hal böyle iken, hızlı nüfus artışı ve su kaynaklarının azalması, dünya ve ülkemizde su problemlerini de beraberinde getiriyor. Küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklığın yaşandığı ülkeler arasında yer alan ülkemiz, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir.
Su zengini bir coğrafyada kişi başına düşen yıllık su miktarı 8.000-10.000 m3'tür. Oysaki ülkemizde bu değer 1.700 m3 civarındadır. Bu su miktarı ile de ülkemiz uluslararası ölçütlere göre su sıkıntısı çeken ülkeler içinde değerlendirilmektedir. Gerçektende Türkiye 2002 verilerine göre temiz su bakımından dünyada 41. sırada yer alırken, 2005`te 142. 2009 da ise bu rakam 200 leri geçmiştir.
Düzensiz kentleşme, aşırı nüfus artışı, sera gazlarındaki artış ve aşırı sanayileşme dünyayı giderek daha “susuz” hale getiriyor. İşte bu ve benzeri sorunlarla birlikte, kalkınmanın en önemli itici gücü olan su kaynaklarının; bilinçli, duyarlı, akılcı, adil ve barışçı biçimde kullanılmasının gerekliliğini vurgulamak için Ulusal katılımlı 5.Dünya Su Forumu 1622 Mart 2009 tarihleri arasında İstanbul'da yapıldı. Su forumunda suyla ilgili tüm sorunlar konuşuldu, gelecekle ilgili planlamalar ve değerlendirmeler yapıldı.
Gerçekten de susuzluk yalnız bugünün değil, geleceğimizin de sorunudur. Çünkü o, artık bugünün dev kentlerinin ırmak kıyılarında kurulduğu günlerdeki kadar bol ve ucuz bir kaynak değil, bilakis stratejik bir malzemeye dönüşmüştür. Su yetersizliği, önümüzdeki yıllarda devletlerin gelişme hızında en az petrol eksikliği kadar hissedilecektir. Gelecek yüzyılın ortalarına doğru dünya nüfusunun iki katına ulaşacağı ve var olan miktardaki suyu paylaşacağı tahmin edilmektedir
Yeryüzündeki toplam su kütlesi sabit iken tüketim ve kirlenme gittikçe arttığını varsayarsak suyla ilgili ciddi problemlerimiz var demektir. Dolayısıyla onun hayatımızdaki önemini ve artık stratejik bir malzeme olduğunu fark ederek adeta üzerine titremeli ve öncelikleri göz önünde bulundurarak korumalıyız. Saygı ve sevgilerimle.
ONUN ADI SU
