Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Kemal Şükrü SEVİNDİK->O YAŞAYAN KURAN'DIR! [ Arama ]

O YAŞAYAN KURAN'DIR!
Başlık O YAŞAYAN KURAN'DIR!
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
      Aziz İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)’in “âlemlere rahmet” doğumunun miladi olarak 1438. yıldönümünü kutluyoruz. Nisan ayının 20’sine tekabül eden bu “mübarek doğumun” gerçekleştiği günler, ülkemizde 1989 yılından bu yana “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanmaktadır.

      İslam dünyasında ki “Hicri Takvim” esaslı genel kutlamalara ters bir uygulama olsa da Yüce Peygamber’i anmak için oluşturulmuş bu hafta kutludur ve yüksek bir manevi değer içermektedir.

      Gerek genel medyada ve gerekse şehrimizde ki yerel basında bu “en yüce insanı” tanımak, anlamak üzerine pek çok yazı yazılıyor. Aziz İslam Peygamberi’ni anlamak için sarf edilen her çaba güzeldir ve her biri kendi yerinde önemli bir değere sahiptir.

      Yüce İslam Peygamber’i “âlemlere rahmet” olarak gönderilmiştir. O, “Arap Cahiliyyesi”nin şahsında tüm zaman ve mekânlarda ki cahiliyyeyi yok etmek için gelmiş ve görevini en kâmil şekli ile ifa etmiştir.

       “Peygamber (s.a.a)’de bizim gibi bir insandı. Geldi, görevini yaptı ve gitti. O’nu gereğinden çok yüceltmeyelim…” diyenlere şunu söylüyorum; “Aziz Peygamber’i Allah’ın yücelttiği kadar yüceltelim!” Hiçbir beşeri ifade, Hz. Peygamberi Kuran’ın yücelttiği kadar yüceltemez ve ululayamaz. “O, müminlerin mevlasıdır!.. O, Kuran’ın hayat bulmuş halidir. Evet, O yaşayan Kuran’dır!”

      Sınırlı bir yaşamdan, sınırsız bir yaşama doğru sefer halindeyiz. Ebedi hayatta saadete erişecek olanlar; “İslam’ı en doğru şekilde anlamış ve pratik etmiş olanlar” olacaktır. İslam’ı hakkı ile kavramanın yegâne yolu ise; “Aziz Peygamberi doğru tanımakla” mümkündür. Hz. Muhammed’i doğru tanımak isteyenlerin ise; “İslam’ın tarihi” ile yüzleşmeleri gerekir.  

      İslam Peygamberini doğru tanımak için yola çıkıp, çaba sarf edeceklere minik birer ışık pırıltısı olur ümidi ile, O kutlu şahsiyetin hayatının değişik merhalelerinden bazı soruları sizlerle paylaşmak istiyorum.

      1-Hz. Peygamber, ümmeti ile vedalaştığı, onlara ve onların şahsında tüm çağlara hitap ettiği Veda Hutbesinde; “Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sarılırsanız asla sapmazsınız!..” buyurmuşlardır. Hz. Peygamber’in kıyamete kadar gelip geçecek ümmetine yüklediği bu ağır ve değerli “iki emanet” nedir? Bu “iki emanet”in birbiri ile olan alakası ve ümmete yüklenmesinin hikmeti nedir acaba?

      2-Sadece İslam toplumlarında değil, yeryüzünde ki tüm milletler, sahip oldukları değerli şahsiyetlerin “doğum günlerine olduğu gibi “vefat günlerine” de büyük değer verirler. Günümüzde de toplumlar, kendi dünyalarında özel bir yere sahip olan kişiliklerin vefat yıldönümlerini anarlar; toplantılar, merasimler düzenlerler.

     İslam toplumlarında acaba niçin, insanlığın en kutlu kişisi olan Hz. Muhammed’in vefat yıldönümü anılmamaktadır? Onun vefat yıldönümlerinde ümmet niçin anma tören ve merasimleri düzenlenmemektedir? Niçin hiçbir zaman bir hutbe ya da vaaz da o kutlu şahsiyetin vefatı konu edilmemektedir?

       3-“Benim Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir. Binen necat bulur, binmeyenler helak olur.” Aziz İslam Peygamber’i Hz. Muhammed (s.a.a), bu sözleri ile bir topluluğu işaret etmişler ve o topluluğa tutunmanın kurtuluş vesilesi olduğunu ifade etmişlerdir.

        Acaba “Ehl-i Beyt” denen topluluk kimlerden oluşmaktadır? Onlara tutunmanın kurtuluş vesilesi olmasının hikmeti nedir? Hangi özellikler bu topluluğu seçkin kılmıştır? Onlara tutunmak neleri yerine getirmekle mümkündür?

      4- Âlemlere rahmet İslam Peygamberi, Mekke’nin fethi sırasında kan dökülmemesi ve bu kutsal şehrin kutsiyetinin zedelenmemesi için insanüstü bir çaba göstermiştir. Bu amaçla kendisine ve Müslümanlara yıllar boyunca reva görülen işkence ve sıkıntıları affetmiş, onlara emsalsiz bir merhametle muamele etmiştir.

       Mekke’de kan dökülmemesi için tüm çaba ve gayretini ortaya koyan ve Mekke toplumuna eşi benzeri görülmemiş bir merhamet gösteren Hz. Muhammed; “Sekiz erkek ve dört kadın hakkında ise;  her nerede görülürseler, hatta Kâbe’nin örtüsüne sarılı olarak bulunsalar bile öldürülmelerini” emrini vermiştir.

       Peygamber (s.a.a)’in Kâbe’nin örtüsüne sarılı olarak bulunmaları halinde bile öldürülmelerini istediği bu kişiler kimlerdir? Bunlar ne tür suçlar işlemişlerdir ki, bu tür bir emrin muhatabı olmuşlardır?

      5-Hz. Peygamber, değerli hayatlarının son seferi olan “Tebük Seferi”nden dönüyorken kendi ordusu içinden bir “suikast” girişimine uğramıştır. Aziz Peygamber’in basiret ve feraseti ile yanında ki birkaç kişinin fedakârca çabaları ile bu girişim boşa çıkartılmıştır.

       Tarihçiler, bir bölümünün Mekkeli bir bölümünün ise Medineli olduklarını söyledikleri “suikastçıların” kimliklerine ulaşamamışlardır. Sahabe arasına karışan ve kimlikleri açığa çıkmayan bu suikastçıların Peygamber’i öldürmekle amaçladıkları neydi acaba?

       Allah elçisini öldürmeye niyetlenecek kadar insanlık dairesinin dışına taşmış bu kişiler, hayatlarının kalan kısımlarını da “Müslüman ve sahabe” kimliği ile yaşadıklarına göre; “sahabe” kavramının topyekûn kutsanması doğrumudur?
Oyu Puanı: 31 - Ortalama: 4.2

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 19 (0 Kayıtlı Üye 19 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.31306 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu