Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Oytun ARSLAN->Ulaştırmanın Neresindeyiz [ Arama ]

Ulaştırmanın Neresindeyiz
Başlık Ulaştırmanın Neresindeyiz
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
      İnsanlık var olduğundan beri belli temel kavramlar hep onunla beraber gelmiştir. Yemek, barınmak, dış etkenlerden ve tehlikelerden korunmak ilk insandan bu yana bu kavramların başlıcalarıdır. Teknoloji geliştikçe ve insanların ihtiyaçları farklı boyutlara ulaştıkça, bir temel gereksinim daha ortaya çıkmıştır: hareket etme. Insanın dünyanın bir noktasından başka bir noktasına ulaşması aynı zamanda sınırsızlığın ve özgürlüğün de bir ifadesi olacak ki, insanoğlu hareket etme olgusunu nasıl iyileştirebilirim sorusu altında sürekli yeni teknikler geliştirmiş, teknolojiyle paralel olarak modern ulaşım araçları ve yeni yollar yapmıştır. Bu şekilde ulaşım kavramı hayatımıza bir daha hiç çıkmamak üzere girmiştir.      

       Bugün şu ya da bu şekilde insanlar ulaşım kavramıyla iç içeler. Özellikle de şehirde yaşayan nüfusu göz önüne aldığımızda, neredeyse hiç kimseyi ulaşımdan bağımsız düşünemiyoruz. Okula, işe, alışverişe, gezmeye eğlenmeye gidenler bu saydıklarım evlerine gelmediğine göre; bir şekilde hareketli olmak, yollara düşmek zorundalar. Kaldı ki, hiç kimseye tükettikleri gıdalar, giydikleri kıyafetler gökten inmiyor. Ülkenin bir yerinde üretilen bir malın soframıza, gardırobumuza ya da kısaca hayatımıza girmesi için uzunca bir yolculuğa çıkması gerekiyor. Peki, herkesin bir şekilde işinin düştüğü bu kavrama, yani ulaşıma gereken önemi veriyor muyuz, tartışmaya değer doğrusu.

      Ulaşım konusunu yeterince önemsememiz gerektiğini söylemeden önce, bunun nedenlerini konuşmamız yerinde olacaktır. Gelin isterseniz bu sebeplerin en önemlilerini inceleyelim. Sonunda karar yine sizin olsun.

•    Bugün ulaşım konusu, özellikle şehirlerde yaşayan her insanın gündelik hayatta karşılaştığı bir olgudur.  İşe gitmek için, alışveriş yapmak için, okula gitmek için, gezmeye gitmek için insanın evinden çıkması ve hareketli olması gerekir. Bu aktiviteler için herkes farklı bir ulaşım modunu seçebilir: kimi özel aracıyla, kimi toplu taşımayla, kimi de yürüyerek ya da bisikletle. Her gün insanların kitleler halinde yollara çıkması ise, meselenin boyutunu daha da büyütür. Küçük bir kasabada yüzlerle, binlerle ifade edilebilecek olan ulaşım talepleri; büyük bir şehirde yüzbinlerle, bir metropolde ise milyonlarla ölçülebilir. Böylece ulaşım sorunsalı artık kişisel bir durum olmaktan çıkmış, insanların seçimleriyle birbirlerinin taleplerini etkilediği bir konu haline gelmiştir, tıpkı başkalarının özel araçlarıyla oluşturduğu trafikte zaman kaybeden belediye otobüsü yolcusu gibi. Bu sebepten, her bir bireyin bir şekilde talepleriyle iştirak ettiği ve sonuç olarak da günlük hayatını oldukça etkileyen ulaşım kavramı göz ardı edilmemelidir.

•    Türkiye’nin ithalatının azımsanmayacak bir kısmını petrol ithalatı oluşturmaktadır. Petrolde neredeyse tamamen dışa bağımlı olduğumuz için, dış ticaret açığının en büyük sebebi yine petroldür. (Petrol İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, ham petrol ithalatı 2007’de 11.7 milyar $, 2008’de 15.5 milyar $’dır.) Petrolün ise yarısından fazlası ulaşımda kullanılmaktadır. Ülkemize petrol böylesine büyük bir külfet getiriyorsa, petrole bağımlılığı ortadan kaldıracak alternatif ulaşım sistemleri teşvik edilmeli ve akıllı ulaşım politikaları birer devlet politikası haline getirilmelidir. Bu sayede, gelecekte karşılaşmamız muhtemel petrol krizlerinden de en az yarayla kurtulmamız mümkün olabilecektir.

•    Bugün şehirlerimizde (özellikle de büyük şehirlerimizde) bir anket yapılsa ve şehrin en büyük problemi nedir diye sorulsa, trafik sorunu ve otopark sorunu en başlarda gelir. Bu gerçek dahi ulaşımın çözüm bekleyen bir olgu olduğunu ve bağımsız bir bilim dalı olması gerektiğini kanıtlıyor. Önce de söylemiş olduğum gibi, herkes şehirde hareket ederken bir şekilde trafiğe takılmaktadır ve haklı olarak kaybettiği zamanı, yaşadığı stresi anlamsız bulmaktadır. Yetkililerden de bu bozukluğun giderilmesi için talepte bulunması gayet doğaldır. Yine büyük şehirlerde otopark yönetimi konusunda sınıfta kaldığımız için, stres sadece yolda ilerlerken değil, aracımıza park yeri ararken de sürmektedir. Araçların hareket ettikleri yolları yapmakta çok bonkör davranırken, onların nerede bekleme yapacaklarını önemsemediğimizden park yerleri hiç gündeme gelmez. Sonra da 3 şeritlik bir yolun 2 şeridinin otopark olarak kullanılması kaçınılmaz olur. Hâlbuki unuttuğumuz bir şey vardır: Araba ile yapılan her yolculuk park yerinde başlar ve park yerinde sonlanır. Şehirlerimizde var olan park yasağı kuralları ve yaptırımları uygulanmadığı gibi, nerelerin park yeri olarak belirlendiği ya da nerelerin park için güvenli olabileceği de meçhuldür. O yüzden park yeri aramak başlı başına bir problem haline gelmiştir ve bu sürücüler “park search traffic” denilen park yeri arama trafiği gibi bir tabiri literatüre kazandırmışlardır. Bir ulaşım enstitüsü olan ITDP (Institution of Transportation and Development Policy)’nin 2008 araştırmasına göre New York’un şehir merkezi caddelerinde oluşan trafiğin 25-40 %’ı bu tür bir trafiktir. Bu veri, şehirlerdeki otopark yönetiminin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Otoparkların makul bir şekilde planlanması (yol üstü, yol dışı, katlı otoparklar) ve uygun ücretlendirme politikaları yine ulaşım uzmanlarına ihtiyaç duyduğumuz bir konudur.

•    Trafikte kaybedilen zaman ölü zamandır ve direk olarak ekonomik kayıp manasına gelir. 15 dakikada gidebileceğiniz yolu yok yere 1 buçuk saatte gidiyorsanız 75 dakika ölü zamanınız var demektir. Çünkü bu süre zarfında direksiyon başındasınızdır ve hemen hemen hiçbir şey yapamazsınız. Ekonomiye katkınız sıfırdır, iş yapma şansınız yoktur, bir şey okuyamazsınız, en çok radyo dinleyebilirsiniz ya da varsa yanınızdakilerle konuşabilirsiniz. Her sabah ve akşam 75’er dakikası yolda kaybolan bir insanın 1 günde 2,5 saati yollarda heba oluyor demektir.  Kim çocuklarına günde 2,5 saat daha fazla zaman ayırmak istemez, ya da 2,5 saat fazla kitap okumayı, hobileriyle uğraşmayı, tiyatroya sinemaya gitmeyi, ya da 2,5 saat fazladan dinlenmeyi...

•    Bir diğer konu da şehirlerimizdeki kirlilikle ve estetik görüntüyle alakalı. Yanlış ulaşım politikaları yüzünden pek çok şehrimiz arabaların esiri olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu noktada şu soru çok önemlidir: Şehirleri insanlar için mi yoksa arabalar için mi yapıyoruz? Görünen o ki, bugüne kadarki uygulamalar şehirlerde bariz bir araba egemenliğini ortaya çıkarmakta, aynı zamanda da şehri estetik görüntüden uzak bir hale getirmektedir. Şehirlerde oluşan trafik bu kadarla da kalmayıp, insanlara hava kirliliği ve ses kirliliği olarak da geri dönmektedir. Geliştirilecek doğru ulaşım politikalarıyla tüm bu sorunlar en aza indirgenebilir, özellikle de küresel ısınma konusundaki sorumluluğumuzu yerine getirme açısından.

•    Bir ülkenin en önemli ve stratejik sektörlerinden biri lojistik sektörüdür. Her ülkede, üretilen malların ya da hammaddelerin tüketim noktalarına veya işlenme merkezlerine ulaştırılması gerekmektedir. Kabaca örnekler vermek gerekirse, demir çelik fabrikasında işlenmesi gereken demiri çıkarıldığı yerden fabrikaya taşımak gerekir, Trabzon’da yakalanan hamsiyi Adana’ya, Antalya’da üretilen narenciyeyi İstanbul’a, Kocaeli’nde işlenen petrolü Zonguldak’a, Bursa’da üretilen arabayı Elazığ’a, Denizli’de üretilen tekstil ürününü Ankara’ya taşımak gerektiği gibi. Kısacası, hiçbir mal üretildiği yerde kalmaz; bir şekilde başka yerlere iletilmek zorundadır. Bu gibi gereksinimler ülkede lojistik sektörünün oluşmasına sebep olmuştur. Lojistik ya da yük taşımacılığı, ülkenin enerjiye çokça ihtiyaç duyduğu ve bir o kadar da stratejik sektörüdür. Bu sektördeki çökmenin büyük şehirlerdeki insan kalabalıklarını doyurabilmede ne gibi sıkıntılara yol açacağı aşikârdır. Ülkenin enerji kaynaklarını bir kara delik gibi yutan ve sürekli faaliyet halinde bulunması elzem olan lojistik sektöründeki iyileştirmeler ve verimlilik artırıcı çalışmalar da doğru ulaşım politikalarıyla gerçeğe dönüşebilir.

•    Her yıl ülkemizde binlerce insanımız trafik kazaları sonucunda yaşamını yitirmekte, yüz binlercesi ise yaralanmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre,  2008 yılında 459 bin 941 trafik kazasında 4 bin 228 kişi öldü, 183 bin 841 kişi yaralandı. Maddi kayıp ise 1 milyar 112 milyon 204 bin 949 TL’yi buldu. Bu veriler, ulaşım politikamızdaki yanlışlıklara, güvenlik ve kurallara uyma ihmali eklenince sonucun ne olduğunu bize çok iyi anlatıyor. Trafik kazalarında kaybedilen insan sayısı, bizde ülkenin her yıl kanlı bir savaşa girdiği hissini uyandırıyor. Yaralananların psikolojik ve fiziksel bozuklukları, topluma tekrar kazandırılma çabaları ve bunun yanında gerçekleşen maddi kayıplar ise Türkiye’nin kamburu olmuş vaziyette.

•    Henüz ilkokul sıralarındayken bize öğretilen klişe bir söz vardır: Türkiye’nin jeopolitik önemi. Bu söz gerçekte çok doğrudur, Türkiye dünyanın tam da merkezi olarak tabir edebileceğimiz stratejik bir noktada durmaktadır. Fakat bundan gerektiği ölçüde yararlanabilmekte midir? Böyle bir konumda olmaya her devlet can atar. Ama bu fırsat bize altın tepside sunulmaktayken, ne yazık ki biz bunu yeterince değerlendiremiyoruz. Türkiye konum itibariyle Ortadoğu-Avrupa-Asya arasında transit geçiş noktasıdır. Sırf burada bulunduğundan dolayı bile, diğer ülkelerin yaptığı ithalat-ihracat taşımacılığının büyük bir bölümü Türkiye üzerinden gerçekleştirilebilir. Tabii ki geçen her yük treni ya da TIR ülkenin kasasına para girmesi demektir. Bu konuda Rusya örneğini inceleyebiliriz. Bugün Çin’den kalkan bir yük treni Rusya üzerinden 15-18 günde Almanya’ya kadar gitmektedir (ki bu yol denizyolundan süre olarak daha kısa, masraf olarak da daha azdır) Aynı şey geçiş noktası üzerinde bulunan Türkiye için de mümkündür. Yeter ki taşımacılık konusunda doğru adımlar atılabilsin. Akıllı ulaşım yatırımları hiç şüphe yok ki Türkiye’ye katma değer kazandıracak, ülkeyi zenginleştirecek ve uluslar arası arenada daha önemli bir noktaya taşıyacaktır.

       Yukarıda değinilen konular, ulaşım konusuna neden daha ciddiyetle eğilmemiz gerektiğinin göstergeleridir. Tüm bu öneme rağmen, Türkiye devletinin ne küçük ölçekte ne de büyük ölçekte gerçek bir ulaştırma politikası yoktur, bu politikanın olmaması ise ülkenin milli değerlerinin ve gelirlerinin kaybı demektir.  O yüzden sürdürülebilir bir ulaştırma eylem planı hazırlanmalı ve yürürlüğe sokulmalıdır.

       Fakat bu ulaşım politikalarını üretebilecek bu konuda uzmanlaşmış kişiler Türkiye’de yoktur ya da yetersizdir, belki de en büyük eksiklik buradan kaynaklanmaktadır. Acilen Türkiye’nin ulaştırma konusunda uzman insanlara ihtiyacı vardır. Ulaştırmanın bir bilim olduğu kabul edilmeli ve bu konuda gerekli imkânlar sağlanarak gençlerin bu alanda eğitim görmeleri sağlanmalıdır. Aksi takdirde çözüm bekleyen sorunlar daha da artarak devam edecek ve gelecek nesiller için bunların içinden çıkmak çok daha zor olacaktır.

Oytun ARSLAN (ITS Engineer)
Technischen Universität München (TUM)
Oytun.arslan@gmail.com

Oyu Puanı: 3 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 21 (0 Kayıtlı Üye 21 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.27863 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu