Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->T.Uğur MEYDAN->GELECEK YOLUNDA İLK ADIM [ Arama ]

GELECEK YOLUNDA İLK ADIM
Başlık GELECEK YOLUNDA İLK ADIM
Açıklama ...
Mail ugurmeydan@hegem.com
Siteye Ekleyen ugur

     Şüphesiz insan hayatının evreleri vardır. Bu evreler arasında; ana düşüncelerin şekillendiği, kişiliğin oturmaya başladığı bir evreden geçer insanlar. Buda Gençlik evresidir. Hayatın en önemli devresidir. İnsanların ilerleyen zamanda hayata bakış açıları bu zamanda belirginleşir. İnsanlar bu evrede amaçlar belirlerle ve bu amaçlar doğrultusunda çalışmaya başlarlar. Gençlik evresinde insanlar ilk öğrenime başlamalarından itibaren bir şeyleri öğrenmeyi hep isterler. Hayatı tanımalarında bu çerçevede eğitim en büyük rolü oynamaktadır. Eğitim şüphesiz insan hayatının tüm alanlarıyla yakından ilgilidir. Bu anlamda insan doğasının yapısı, gelişim, ilişkileri, yetiştirilişi eğitimin sistemi içerisinde yer almaktadır.

    Eğitim den toplumun bazı beklentileri vardır. Bu beklentiler hem anayasada bildirilen ilkeler hem de toplumun içinde tabulaşmış kriterler doğrultusunda genç nesiller yetiştirmektir. Bu istekleri eğitim sisteminin ne kadar yerine getirdiği tartışılabilir. Ancak şu açık ve nettir ki toplumun beklentileri yerine getirilmemektedir. Bunun en iyi örneği ise toplumda süregelen huzursuzluk boyutunun giderek artmasıdır. Bir diğer örnekse şudur; Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksine göre toplumumuz 1998 İnsani Gelişme Endeksinde 79 ülke arasında 66. sıradadır. Daha acı olan ise; Trinidad ve Tobago bile 39. sıraya oturarak bizden daha yukarılarda yer alan ülkeler arasında bulunmaktadır.  Bunun elbette bir çok sebebi vardır. Ancak burada benim belirtmek istediğim en önemli sebep şudur; eğitim sadece bir araç olarak görülmesidir. Eğitim bizde, ideoloji taşıyan insanımızın, içini ve dışını ideolojiyle kaplayan bir alet olarak düşünülmüştür. Yetiştirilen insanlarda belli kısır döngüler içinde yetiştirilmeye çalışılmış (devam etmekte) ve böyle gelmiş böyle gider ilkesi esas alınmış bir vaziyette süregelmiştir.

    Osmanlı devletinin son zamanlarından bu güne kadar hep birilerini taklit etmeyi ilke edinen bir toplum oluşturmaya gönüllü aday olarak ortaya çıkmışız. Başkalarının yaptıklarını hiç değiştirmeden alarak onların görüşlerini onlardan fazla savunmaya başlamışız. Bihakkın bir konuma gelmişiz ki kendi başımıza bir şeyler yapma gücünü kaybederek başkalarının bizler için düşünmelerini ister olmuşuz hatta alınan kararlar ne kadar da kafamıza yatmasa da büyük bir zevkle bunu istemişiz. Öyle ki diğer toplumların bu taklitçilikten dolayı bizlere gösterdikleri tepkiye bile aldırış bile etmiyoruz. Toynbee “Türkiye’yi küçük görmekte haklıyız. Çünkü bizi taklit edene niçin saygı duyalım? Ben ancak medeniyetime katkıda bulunabilecek olana saygı duyarım” diyor. Bakın açıkça bize tehzil ediyorlar. Bizlerde hala bu işlerin peşini bırakmaya hiç niyetimiz yok. Ne de olmasa “Böyle Gelmiş Böyle Gider!!”

    Bu gidişat bizim örfümüze, kültürümüze, toplumumuza haddinden fazla darbe vurmaya başladı. Bu kötü gidişatın bir yerlerde durması gerektiğini hepimiz bilmekteyiz. Bu hâlihazırın durdurulması ve özlediğimiz geleceğe erişebilmek için bir şeyler yapmak zorundayız. Bizce özlediğimiz geleceğe uzanmak için tek bir yol vardır. Oda yetişmekte olan ve yetişecek olan Genç nesillerin, uyuşuk, üşengeç, ihmalkar, yapı tarzından kurtularak; düşünen düşündüklerini özümseyen, her ortamda bildiği doğruları ifade edebilen nesillerin tohumlarlını serpmekle oluşacağıdır.

    Gençlik; toplumun temel elemanı, tamamlayıcısı ve aynı zamanda kendi başına bir bütündür. Onun bir şahsiyet olarak geliştirilmesi esas olmalıdır. Doğuştan getirdiği düşünme, var olma ve hürriyet içerisinde yaşama gibi bir takım doğal hakları vardır. Bu yüzden o aynı zamanda başlı başına bir vicdan ve düşünce varlığına sahiptir. Tüm gelişme ve oluşumlar ferdin tam anlamıyla gelişmiş olmasına bağlıdır. Böylelikle sağlam düşünce ortamını kendi kendine var edecektir. Bunun için gençler her türlü ideolojinin, tarihselci, ve baskıcı yönetim eyleminin sömürü ve istismarından uzak bir şekilde ele alınmalı ve geliştirilmelidir. Toplum ve devlet öncelikle bu geleceğin varlığını güvenceye almalı, kurumlarını bu düşünce zemininde oturtmalıdır. Bunu sağlamak o kadar da zor bir olay değildir. Sadece yapılacak olan işlerin toplumun yararına olduğunu karar vermek ve bu karar doğrultusunda atılması gerek adımları belirlemektir.

     Günümüzde gençliğe hangi gözle bakılmakta? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Biz gençlere ne kadar önem verilmektedir? Bazıları olumlu cevaplar verebilirler bazıları da olumsuz cevap verebilirler. Lakin gerçek şudur ki yetiştirilen ve yetiştirilmekte olan nesle verdiğimiz önem bu gün televizyonun karşısına geçtiğimizde gözümüzün önündedir. Hırsızlığın giderek arttığı, toplumsal huzurun gitgide bozulduğunu, intihar olaylarının tedricen arttığını, tinerci çocukların artık tiner çekmeleriyle birlikte insanları tedirgin edici olaylar ortaya koymalarıyla ne güzel bir toplum şeması ortaya çıkardığımızı görmeliyiz. Bunlar sadece binde bir örneklerdir. Bu gün toplumda her ortaya çıkan olayın mesulü bu ülkede yaşamakta olan yetmişbeşmilyon insanındır. Benim suçum yok diyen var mı içimizde? Varsa cevabını vereyim. Bu soruyu sorduğunuza göre siz çocuğunuzu en iyi derecede yetiştirdiğinize inanmaktasınız. Olabilir; sizce en makul bir sitille çocuğunuzu yetiştirdiniz. Peki çocuğunuzun sizin yetiştirme tarzınıza göre yaşayabileceği bir toplumsal yapı sundunuz mu? Allah aşkına evet demeyin. Çünkü evet deme hakkı ne sizindir, ne benimdir, nede bizlerindir. Bunu yapmadık yada yapamadık. Bu tartışılacak bir konudur. Bu ortamı oluşturamadık diye bundan sonrada oluşturamayacağız diye bir kanun yada kural yok.

     Bizleri (gençleri) özünden koparılmış ve bir araç olarak, maddeye, çıkara ve güce köle haline getirmişsiniz. Böyle bir çark mutlaka kırılmalı yeni nesil toplumunun elemanları haline getirilecek şekilde eğitilmelidir bu gidişatı durdurabilmek için. Toplumun gelişmesini sağlamak amacıyla “ Muasır Medeniyetler Seviyesine” çıkarabilmek için fertlerini, geleceğini teslim edeceği gençleri bu ilkelere göre yetiştirmeli, bunun politikalarını oluşturmanın yollarını aramalıdır. Bunu yaparken evrensel değerlerle bütünleşmeyi, bilimi, sanatı vb. kendi kültürel değerleriyle yoğurmayı,giderek özümsemeyi ve kendine dönüştürmeyi en kısa zamanda öğretmelidir. Bunda acele edilmediği taktirde geri dönüş kavşağını çoktan geçmiş olacağız.

     Hep geleceğimizin teminatı diye gurur duyduğunuz bizlere neler verdiniz ve bizlerden neler beklemektesiniz? Sizce bizlere çok şeyler verdiniz; para verdiniz, okul elbisesi aldınız,  aç bırakmadınız açıkta bırakmadınız, hep iyiliğimiz için okuyun oyun dediniz. Dediniz,dediniz… Bunları kabul ediyoruz hepsini elinizden geldiğince ve fazlasıyla verdiniz. Hiçbir ana baba çocuklarının geçeceği için çalışmayacağını bizlerde biliyoruz. Ancak anlaşamadığımız noktaları sizler görmemezlikten geldiniz. O da yarın sizin yapacaklarınızı bizlere de yapacağız. Bizlerde sizin gibi çocuklarımızın geleceği için çırpınacağız. Ama siz sadece çocuklarınızın Uğur’un Bahtiyar’ın Yıldız’ın Yücel’in geleceği için çabalıyorsunuz. Sizler çocuklarınızın yaşayacakları ortamı düzeltmek için gerektiği kadar önem vermiyorsunuz. Sizleri yetiştirenlerde bunu yaptılar. Sizlerin gelecekleri için önem verdiler ancak sizin yaşayacağınız ortamın oluşması için gereken ehemmiyeti vermediler. Eğer gereken ehemmiyet verilmiş olsaydı bu gün biz bunları düşünüp yazmak zorunda olmazdık sizlerde okumak zorunda olmazdınız. Eğer geren önemi vermiş olsaydılar bu gün devletin paraları üç beş banka tarafından soyulup da devlet ve millet krize sürüklenmezdi. Eğer sizlere verilen önem ortam oluşturmak içinde verilmiş olsaydı. Bu gün sizler ve bizler televizyonlarda hastane de sandalye üzerinde ölen insanları görmek zorunda kalmazdık. Eğer sizin kadar yaşayacağınız ortamın gelişimi sağlansaydı bu gün devletin bölünmez bütünlüğünü, bölmek için çalışan insanlarla karşı karşıya gelmezdik. Daha ne kadar örnek vermemi istersiniz. Örnekler çok ama bunu neden anlamıyoruz hep merak etmişimdir.

     Bizleri yetiştirdiniz ancak sizi yetiştirenler gibi sizlerde yanlış yolu takip ettiniz. Bizleri yetiştirdiğiniz kadar da bizlerin yaşayacağı ortamı oluşturmadınız. Ancak bunu bizler artık değişmek istiyoruz. Sizin sisteminiz çöktü. Bakın biz daha iyi bir formül bulduk ve bu formülü hayata geçirmek için sizden de yardım istiyoruz.

      Düşünmeye, Eleştiriye ve Sorgulamaya Önem Veren bir Nesil Yetiştirmek. Bizim amacımız bu. Öncelikle düşünmeyi en iyi seviyede yapabilmek, evvelce öz eleştiri yapabilmek ardında diğer fikirleri eleştirebilmek. Birileri dedi diye yanlış olan şeyi doğru olarak kabul etmemek için en ince ayrıntısına kadar sorgulamak. Zamanımı kahve köşelerinde değil de ilinin, bölgesinin, toplumunun, sorunları üzerinde düşünebilecekleri, tartışabilecekleri ortamlarda millet menfaatlerini en önde tutarak tartışabileceğimiz bir ortam oluşturmak. Birileri dedi diye bu ülkeyi bölmeye kalkanlara dost değil de düşman olarak örgütlenmek. Sizlerin ve bizlerin hayal ettikleri geleceği hayata geçirebilmek için yapabileceklerimizi düşünen birer fert olmak istiyoruz.

     Açlığın, sefaletin, hırsızlığın, ahlaksızlığın çıtasının giderek yükseldiği bir ortamda yaşamak ve bizlerin çocukları sizlerin torunlarınızı bu hayat standartları içerisinde yaşartmak istemiyoruz. Bizler sadece kendi geleceğimizi düşünerek bu yönde kendi mantık çerçevemizde gelişmek, düşünmek, hayata geçirmek gereken olan şeyi yapmayı düşünüyoruz. SADECE DÜŞÜNMEK İSTİYORUZ. Evet bizler görünüşte düşünüyor gibi görünüyoruz. Ama bir çevremize bakalım gençler (bizler) genellikle neler düşünüyoruz? Kısaca söyleyeyim sizlerin bize öğrettiklerinizi hayata geçiriyoruz. Zamanımızın çoğunu magazin programları, maç özetlerini, paparazzi programlarını izlemekle geçiriyoruz. Ayrıca sizin bize sunduğunuz TV imkanları sayesinde okuma alışkanlığımızı kazanmadan kaybediyoruz. Bizim yerimize birileri okusun ondan sonra bize anlatsın yeter. Yeri gelmişken söyleyeyim çoğumuza oğlum ders çalış, oğlum çalış, oğlum oku vb telkinlerde bulunuyorsunuz. Peki bize okumayı öğretinizde mi bunu yapmamızı istiyorsunuz? Bunu bir düşünün bizleri oyalamak için TV izlettiğinizi unutmayın. Kışları zamanımızın büyük bir bölümünü kahve köşelerinde zamanımızı o kara bulutlar altında geçiriyoruz. Akşamları da parkta oturarak işimize gelen konular üzerinde konuşuyoruz. Siz bizi arayana kadar da eve gelmiyoruz. Daha neler yapıyoruz neler. Ama bunun sorumlusu bizler değiliz. Bunun sorumluları sizlersiniz. Bunun sebebini yukarıda söyledim ancak tekrar hatırlatmak isterim. Hanginiz çocuğunuzun elinden tuttu da kütüphaneye götürdü? Hanginiz çocuğunuzu yanınıza alarak bir sinemaya götürdünüz? Hanginiz çocuğunuza televizyonda eğitici programlar izlettiniz? Hanginiz çocuklarınızın kültürel yönden gelişmesi maksadıyla onları karşınıza alarak nasihatler verdiniz? Hanginiz çocuğunuzun 10-11-12..23 yaşına kadar saçma yada doğru görüşlerini desteklediniz? Eminim ki bu soruların hepsine evet cevabını veren insan sayısı bir elin parkamlarını geçmez. Gerçekten de bizleri maddi olarak imkanlarınızı en üst düzeyde kullanarak yetiştirmeye çalıştınız ama içimizi dolduracak hiçbir somut adım atmadınız. Bizlerin düşüncelerine önem vermediniz.  

     Artık bu kör ve sağır döngü içerisinde dönüp durmak istemiyoruz. Bunun içinde artık bir oluşumu başlatma gereğinin olduğunu hissediyoruz. Bu da DÜŞÜNEN GENÇLİK yukarıda saydığımız eksiklikleri giderebilmek için bir ortam oluşturabilmektir maksadımız. Bizlere hayat bilgisi dersinde anlatılan geçmişteki imece usulünü çağa göre geliştirerek yeninden canlandırmak. Bir komşumuz açken bizlerin rahat uyumaması gerektiğini tekrar söyleyebilecek nesiller yetiştirmek. Milli menfaatler doğrultusunda bir bütün halinde hareket eden bir toplum ortaya çıkarmak. Kendi kültürlerine bağlı ve kültürlerini geliştirmeye yönelik düşünen tartışan bir nesil ortaya çıkarmak. Farklı toplumların bizlerle dalga geçmesine artık dur demek için birleşen bir nesil olmak için, o bu dedi diye bile bile yanlışa sürüklenmemek için, KENDİ DÜŞLEDİĞİMİZ GÜZEL GÜNLERE ERİŞEBİLMEK İÇİN DÜŞÜNECEK ORTAM OLUŞTURMAK İSTİYORUZ.

      Büyüklerimizin yaptığını yapmak istemiyoruz. Bizler sizleri taklit etmek istemiyoruz. “Bir toplum farklı bir uygarlığın kopyasını kendi ülkesinde üretmeye çalıştığı zaman, yaratıcılığını yitirir “iç proleterya” durumuna düşer.” Diyor bir yabancı bilim adamı. Sizler başkalarını taklit ettiniz ve kültürümüzü göz ardı ederek bize çok uzak olan ve hemen hemen bütün yönleriyle bizlere ters düşen bir kültürü ısıtıp ısıtıp önümüze getirdiniz. Ancak biz artık bunu yemek istemiyoruz. Bizim soframızda hoşgörünün esas alındığı, düşüncelerin ahlaki sınırlar içerisinde oluştuğu, sevginin saygının ve yardımlaşmanın esas alındığı maddeci değil esas yapımız gereği olan bütünlüğün oluşturduğu bir sofra kurmayı istiyoruz.

     Bu gün bizlere Avrupa yı örnek almamızı istiyorsunuz. Evet Avrupa’yı teknolojik yönden örnek almalıyız. Ancak nedense biz teknolojiyi değil de kültürü örnek almaya başladık ve bunu da en kısa zamanda hayata geçirmeyi başarmışız. Peki hiç baktınız mı örnek almaya çalıştığımız ABD Avrupa ülkelerinin kültüründe yetişen insanlarının sorunlarına. Bakın ben araştırdığım kadarıyla sizlere birkaç örnek vereyim de bizleri nerelere sürüklemek istediğinizi göstereyim size

     Bu gün ABD’li kriminoglar ülkenin bir cinayet okyanusu olduğunu ifade etmektedirler. Yılda 6 milyondan fazla ağır suç işlenmektedir. 1981’de yüzbin kişiye 3,1 öldürme olayı düşerken, 1960’ta bu sayı5, 1967’de ise 7 olmuştur. Her yıl da artarak ilerlemektedir. Almanya, İngiltere, ve Fransa da aynı çizgi üzerindedir. Almanya’da 1966’da 2 milyon suç kaydedilmişken, 1970’te bu sayı 2.413.000’lere fırlamıştır. İngiltere’de son on sen içerisinde kasten adam öldürme olayları %35’lik bir tırmanma göstermiştir. İskoçya’da “zor balık suçları”nın artışı %100’dür. Kanada’da bu oran 1962-70 yılları arasında %98’lik bir artış gösterir. Fransa’da “Zorbalıktan Korku”, suçlar arasında daima liste başıdır. Sadece hırsızlık suçlarındaki artış 1966-76 arasında %71’lik bir tırmanış gösterir. (BEGOVİÇ,1987 ss.126-128) bakın bunları ben söylemiyorum. Sizler ve bizler öyle bir yerin kültürünü örnek almayı amaçlamışız ki kendine faydası olmayan bir kültürün bizlere bir faydasının olacağını düşünerek hareket etmekteyiz. Diğer bir araştırmaya göre ise Avrupa ülkeleri Osmanlı devletinin uyguladığı tüm devlet politikalarını inceleyerek yeni kültürel kuramlar ortaya atmak ve toplumu düzeltmek için çalışmalarını sürdürmekteler.

     Boğulurcasına can sıkıntısı içerisinde olan, etrafında amaçsız dolaşan, hiçbir umudu ve beklentisi olmayan böylece ölüme yakın bir konumda bulunan bir gençlik olmamalıdır. Geleceğimizi garanti altına alabilmek için Sadece DÜŞÜNEN, TARTIŞAN, HOŞGÖRÜLÜ, BİLGİLİ  BİR NESLİN OLUŞTURULMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPMAK ZORUNDAYIZ.

      Bundan dolayı da 04/12/2005 tarihinde saat 13.00 da Aydın Doğan Spor Salonunda yapılacak olan DÜŞÜNEN GENÇLİK PLATFORMU 1. TOPLANTISINA TÜM GENÇLERİ BEKLERİZ. BÜYÜKLERİMİZDEN DE GENÇLERİ KAHVELERE DEĞİLDE BU ORTAMA YÖNLENDİRMELERİNİ TEMENNİ EDER, GELECEK GÜNLERİNİ KENDİ ELLERİYLE EKEN ÖRNEK ALAN DEĞİLDE ÖRNEK ALINAN BİR GÜMÜŞHANE VE BİR TÜRKİYE İÇİN HEP BİRLİKTE EL ELE OLALIM.   

       SAYGILARIMLA

Oyu Puanı: 36 - Ortalama: 4.43

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 10 (0 Kayıtlı Üye 10 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.34759 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu