Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Abdulkadir AVCI->DİPLOMASİ DİLİYLE [ Arama ]

DİPLOMASİ DİLİYLE
Başlık DİPLOMASİ DİLİYLE
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
Yazı yazmak bir sorumluluk, hatta bir muhasebe işi olmalı. Karalamanın, iftira atmanın öç almanın; tarafgirliğin, takla atmanın, adam kayırmanın velhasıl hokkabazlığın gösteri merkezine dönüşmemeli sütunlar. Bir konuda yazılması gerekenler mutlaka yazılmalı ama tarafgirlik içinde değil makul ve vicdani bir sesle yazılmalı. Mümkün mü? Asla… Nasıl mümkün olabilir ki. Tüm davranışlarımız tarafgirliğimizin ilanı. Sevgimiz menfaatimizden… Kinimiz kedi ciğer meselinden… Ama unutmayalım ki tarafgirliğimiz; sesimiz ve vicdanımız arasında bir set. Sesimizin vicdana dayanmadığı için sözümüzün hükmü yok. İlkelerin ve vicdanın arkasına sığınarak yazdıklarımız için en hafifinden söylenecek tek şey: ifrat ve tefrit, ilke ve vicdanın katilidir. Bu hal üzerine kendimle yüzleştiğimde:

Erdemim sözden öteye gitmiyor, bunun için sözüm suya yazılıyor.

İsteklerim nefsimden beri olduğunu sanıp, nefsimin bana haddi aşmayı ve başkalarının hukuklarını çiğnemeyi emrettiğini unutuyor ve tuzağa düşüyorum. Tuzağa düşmemek için itidali olmalıyım diyerek hakla batılı ayırmak; hakka sahip çıkmak, batıla karşı durmak yerine susarak büyük adam olmayı düşleyip haksızlık karşısında susmanın tarihi vebalini yükleniyorum. Olaylara kendi pencereden baktığımı unutarak her şeyi etraflıca düşündüğümü zannedip bütün meselelere cihan şümul yaklaştığımı sanıyor, benim gibi düşünmeyenleri kör sağır, vicdansız addediyor ve düşmanlık besliyorum. Sonra kin ve düşmanlıklarımın huzur getirmesi için dua ediyorum. Duam kabul olmayınca imtihan ediliyorum diye ya sabır çekiyorum.

Küçük menfaatler için bel fıtığı riskini göze alıp takla atıyorum. Ayaklarımın üzerine düşmem antrenmanlı oluşumdan ileri gelse de ayakta uzun süre kalamıyorum. Ayakta kalamayınca bir duruş sergileyemiyorum. Amuda kalkmanın, ayağa kalkma olmadığını unutarak dik durduğumu sanıyor ve kendimi onur abidesi sayıyorum. Menfaatimiz için boynumu eğmeyi meyvesi olan ağaç başını eğer diyerek eğilmeyi hatta yamulmayı onurlu bir duruş olarak takdim ediyorum. Dik duruşu, diklenmekle eşitleyerek onuru ile hareket edenleri onun bunun adamı diye yaftalayıp tetikçilikle suçlayarak uysal koyun olmayı huzurun ve kardeşliğin genel geçeri yaparken “koyun postuna bürünen kurt olduğumu kendimden bile saklamaya bayılıyorum. Öfke ile kalkan zarar ile oturur desturundan hareketle öfkemi kontrol etmek yerine zararla oturmamak için saatlerce patlamaya hazır mayın gibi ortalıkta dolaşıyor,  önüme gelene öfke kusuyorum. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır inancıyla yılanlara dil dökerek deliklerinden çıkmalarını ve toplumu zehirlemelerine çanak tutuyorum. Keskin sirke kabına zarar diyerek tatlı su insanları gibi riya ve yüz dostluğunu polyanacılıkla sevdiriyorum. Her şeye aferin diyerek bitmez tükenmez bir sermaye ile layık ile layık olmayanı bir kefede tartıyorum.

Her hacca gidenin hacı olduğunu sanıp eşeğin mürit olabileceğine kanaat getirerek kitap taşıyan merkeplere âlim gözü ile bakıyorum. Kıyafetiyle karşılanacağını çok önemseyen bütün yatırımlarımı giyime kuşama veren fakat liyakatine bir şey harcamayan; içinde insan olamayan libasa dönüşenlerin önlerinde eziliyorum. Bana değer verenin yanılmadığını göstermek için karşımdakini ezerek değersizleştirip kendimi yüceltiyorum. Taraf olmayan bertaraf olur korkusu ile taraf oluyor; sloganlar atıyor, küfürler ediyor, kavgalar ediyorum; dostlarım yanımda olmayınca “Dert çok, hemdert yok, düşman kavî, tali' zebun” diye sitem dolu mısralar döktürüyorum.

Tevazuu, yağcılıkla; alçak gönüllüğü, alçaklıkla; göz yummayı, hataları örtmekle; soğukkanlılığı, her şeye kulak tıkayan aymazlıkla; pısırıklığı, oturaklıkla; heyecanı, sabırsızlıkla; pişmanlığı, süt dökmüş kedilikle bir tutuyor kelimelerin kimyasını bozuyor, diplomatik (!) bir dil kullanarak monşer olma yolunda hızla ilerliyorum.  

Tabi ki sadece kendim için çalışmıyorum. Adamlarımın bir yerlere gelmesini arzuluyorum. Bunu isterken de ne bu şehrin menfaatini istiyorum ne de emanetin ehline verilmesi gereğinden hareket ediyorum. Sadece ve sadece pastadan bir dilim kapma telaşı ile hareket ediyorum.  “Gelen ağam, giden paşam” demeyi şiar ediniyor; herkese methiye yazıyorum, takla atıyor, amuda kalkıyorum. Sesimin güzelliğine bakmadan avaz avaz bağırıp toplumdaki bütün sesleri bastırarak yalnız benim sesimin duyulmasına bayılıyorum. Sonra elimi kulağıma atıp gemisini yüzdüren kaptan edası ile rüzgâra göre yelken açmayan kaptanlara çaka satıyorum.  Vallahi ben bu yanıma çok bayılıyorum (!)

Oyu Puanı: 33 - Ortalama: 3

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 13 (0 Kayıtlı Üye 13 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.35004 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu