Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
28 Ekim 2009 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen
Recep Ergin
Devlet olabilmenin en belirgin şartı,halk topluluğunun millet özelliği taşımasıdır. Sınırları belirli bir toprak parçası üzerinde örgütlenmiş halk topluluğuna devlet diyoruz.Sınırları belli olmayan ve örgütlenememiş insanlar sayısal olarak ne şekilde ve ne miktarda olursa olsun devlet sayılmazlar.İşte bu örgütlenme sonrasında bu halk topluluğu aynı amaç doğrultusunda bir araya gelir,sosyolojik bir olgu olan milleti meydan getirir.Böylece birbirini her alanda destekleyen,ortak düşünceleri olan , kederleri ortak olan, aynı amaç uğruna ete kemiğe bürünen millet ortaya çıkar.
Bizler(Türk Milleti) tam 15 devletin yıkılmasına sebep olmuşuzdur. Dikkat edilirse 16 devlet kurmakla övünmeliyiz demedim!Bu 15 devletin yıkılma sebebi hemen hemen aynıdır.Her defasında kardeşler arasında taht kavgaları, önce bölünme, küçülme ve sonrasında yok olma.Demek ki devlet kurmakta mahiriz ama millet olabilmekte zafiyetlerimiz mevcut.Bunun aksini söyleyemeyiz ;çünkü millet olarak ortak paydalarda bir düşünseydik, birimizin derdi hepimizin derdi olsaydı,mahalledeki aç yatan vatandaştan bütün mahalleli olarak mesul olduğumuzu bilseydik,küçük çıkarlarımız için kamunun büyük çıkarlarının yok oluşunu görmezden gelmeseydik,sevmeyi,üretmeyi ve bölüşmeyi bilseydik,düşmanların gücü bizi yıkmaya yetmeyecekti.
Milletler, insanların bir araya gelmesinden oluşur;ama adını devletin adından alır.Devlet milleti simgeler,millet ise; devleti oluşturan asli içeriği,mayayı simgeler.Devleti oluşturan etnik unsurların çokluğu millet olabilmeye ters bir olgu değildir,ama etnik farklılığını vurgulaması ve ben farklıyım demesi milleti bir araya getiren sosyolojik çimentonun mukavemetini azaltır;dikkatleri dağıtır ve devletin hızını yavaşlatır.
Devletler kendilerini ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan güçlü kılmak isterler.Bu güçlerini ise milletin güçlü olmasından, her bir ferdin mutlu ve ferah olmasından daha doğrusu;devlet eliyle bunun sağlanabilmiş olmasından alırlar.Bu bağlamda güçlenen ve gelişen devletler bu durumlarını devam ettirebilmek ve daha fazla gelişebilmek için her alanda milletin adını zikretme, onu yüceltme ve değerli görmeyi görev sayarlar.(Buna zamanla “hamasi nutuk” denmeye başlandı) Bu durum milleti oluşturan etnik unsurların aleyhine bir durum değil aksine lehte bir durumdur.Çünkü kastedilen etnik milliyet değil,devleti oluşturan bütün halktır.
Devletler halkın moralini yüksek tutmak için bazen dini inanışların, bazen tarihi geçmişin, bazen gelenek ve göreneklerin insanlar üzerindeki psikolojik etkisinden yararlanmak ihtiyacında olabilirler.Savaşa giden insanları motive etmede dini motifler öne çıkarken,bir işin başarıya ulaşabilmesini sağlamaya çalışırken kullanılan enstrümanlar,tarihi geçmişten,tarihi kahramanlardan yada milletin iyi özelliklerini vurgulamak şeklinde ortaya çıkabilir.Bunları dile getirmek de tüm millet adına yapıldığı için farklı inanış,farklı etnik unsurları ve farklı dinlere mensup insanları küstürmez.Niyet ve maksat bir inanışı bir etnik unsuru , bir farklı kültürü diğerinin önüne geçirmek değil, insanların çoğunlukla paylaştıkları psikolojik moral değerlerini insanın mutluluğuna ve başarısına katkı sağlamak olarak öne sürülmesi olarak değerlendirilmelidir.Oğluna yeni bir iş kuran bir babanın oğluna hitaben “oğlum ben sana güveniyorum,senin bu işi başaracağına inanıyorum” demesi onun diğer çocuklarına güvenmeyip sadece iş kuran oğluna güvendiği manasına gelmez.Diğer aile fertleri bunu böyle algılamazlar;algılamamalıdırlar!
Moral ve motivasyon aşılamak için yapılan söylemlerde ölçüyü tutturmalı,toplumun her kesiminden örneklemeler yapılmamalıdır.Devlet asıl nutuklarını, asli görevlerini nasıl ve hangi adalet ülküsü içerisinde yapacağını izaha yönelik yapmalıdır.Bunu yaparken yasalar ve kanunların gücünden yararlanmalı,her bir yurttaşın huzur ve güvenine yönelik devletin koruyucu şemsiyesini dağda taşta her yerde hissettirmeli, güven vermeli, şeffaf ve hesap verebilir olmalıdır.
Tarihte millet vasfında olan halk topluluklarının neleri başardığının en güzel örekelerini Kurtuluş Savaşını kazanan Türk milleti vermiştir.İkinci Dünya savaşından sonra yerle bir olan Alman milleti ve aynı kaderi paylaşan Japon Milleti de millet olabilen halk topluluklarının aynı düşünce ve aynı tasada olunca neleri başarabileceklerini tarihe yazdırmışlardır.
Milleti aynı tasa ve aynı sevinçleri paylaşabilen kıvama getirmek için halkın tamamını bir kılmak gerek…Sen farklısın , ötekisin, başkasın,ötedesin,öte git dememek gerek… Hepsinden önemlisi nimeti ve külfeti eşit dağıtmak gerek.