Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Toplumun öznesi olan insanı yetiştirmek eğitim kurumlarının işidir. Kurumlar iş ve işlemleri yasalara, tüzüklere, yönetmeliklere göre yapmak zorundadır. Kimse keyfi olarak iş yapamaz. Hukuk devleti olmanın gereği de budur zaten.
İlköğretimin genel amaçlarından birincisi “Öğrencilerin ilgi, istek ve yeteneklerini geliştirerek hayata ve üst öğrenime hazırlamak”tır. Topluma yön verecek görüşlerin mevzuatımızda olduğu mevzuata bakıldığında anlaşılacaktır. Eğitimcilerin asli görevi bu fikirleri uygulamaktır.
Hayatta her şeyin bir önceliği vardır. Önceliklerimiz bizi hayata bağlayan dallarımızdır. O dallar gelecekte ne olacağımızın ipuçlarını vermektedir bize. Öğrencileri yetiştirirken birinci önceliğimiz öğrenciyi hayata hazırlamak mı yoksa üst öğrenime hazırlamak mı olmalıdır?
Bu sorunun cevabı genel amaçlarda net bir şekilde görülmektedir. Birinci önceliğimiz öğrenciyi hayata hazırlamaktır. Okulu teoriye, hayatı pratiğe benzetirsek hangisinin önceliğimiz olması gerektiğine karar verebiliriz. Olması gereken teori ile pratiğin aynı potada yoğrulmasıdır. Bunu sağlamak da kolay bir iş değildir.
Sınav hayatımızda her zaman olacaktır. Yanlış olan sınavın bir araç olduğunu unutup hayatımızın amacı haline dönüştürmemizdir. Sınavın kişide bıraktığı olumsuz izlerin uzun süre kişiyi etkileyeceğini varsayarsak durumun ciddiyetini daha iyi idrak edebiliriz.
Sistemleri oluşturanlar ve sonuçlarına katlananlar da insanlardır. SBS sistemini savunanlar ve eleştirenler mutlaka olacaktır. Benim eleştirim sınavların ilköğretim birinci sınıf seviyesine kadar inmiş olmasınadır. Daha fiziksel ve ruhsal gelişiminin başlangıcında çocuklara test çözdürüyoruz. Dört seçenekten birisini seçmesi için teşvik ediyoruz.. Böylece bu yolların dışında başka bir yol olma ihtimalini hayatının başında elemiş oluyor çocuklarımız.
Düşünen, hayal eden, merak eden, okuyan, yazan ve bilinenden bilinmeyene doğru yol alan kişiyi yetiştirmek ülküsünü bir kenara bırakıp kendisine sunulan dört seçenekten birine razı olan silik bir kişiyi yetiştiriyoruz. Bu maratonun sonunda birileri elenecek, kendine olan güvenini yitirecek ve aşağılık kompleksine girecektir. Bunun öcünü de bir gün bu toplumdan alacaktır.
Bütün öğrencilerimiz bizim için biricik ve tektir. Hiçbirisinin diğeri ile kıyaslanmayacak farklılıkları vardır. Akademik başarıya göre kişiyi değerlendirmek ne kadar doğru bir davranıştır. İnsan sosyal bir varlık olduğuna göre sosyal yönlerini geliştirecek eğitim faaliyetlerine de bakmamız gerekiyor.
Anne babalar çocuklarını yarış atı gibi görmektedirler; testleri iyi çözmekle çocuklarının hayatta başarılı olacaklarını zannetmektedirler. Ama birçok zeki öğrenci anne babasının baskısı yüzünden okumaktan nefret etmektedir. Ebeveynler yakın denetimden vazgeçip uzak denetimle çocuklarını takip etmelidirler. Her zaman korku, endişe , stres, kaygı kişiyi çöküşün eşiğine getirir. Eğitim profesyonel bir iştir, öyleyse bu işin uzmanlarından yardım alalım, ona göre davranışlarımızı şekillendirelim. Sağlıklı bir toplum düşlüyorsak tabii.