Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Yılmaz GARİP->ZEKÎ APTALLAR, AKILLILARI (izin vermedikçe) YÖNETEMEZ [ Arama ]

ZEKÎ APTALLAR, AKILLILARI (izin vermedikçe) YÖNETEMEZ
Başlık ZEKÎ APTALLAR, AKILLILARI (izin vermedikçe) YÖNETEMEZ
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
Elektrik, ampulde parlayarak belli olur. Aslında ampulde elektrik yoktur, ancak orada varlığı ortaya çıkar. İnsanda da Allahü teâlâ, yürek denilen et parçasında aynen o ampuldeki elektrik gibi kalb denilen görünmeyen kuvveti yaratmıştır. İnsanın içinden, dışından gelen her şey ama her şey bu kalbde toplanır. Kötü düşünceler, akıldan, nefisten, duygu organlarından gelen her şey burada toplanır. Kalb bu kadar karışık tesirler içinde ne yapacağına karar verecektir. Çünkü insanın dimağı, kalbinden ne emir gelirse onu yaptırır. İyi olsun, kötü olsun, hayır olsun, şer olsun dimağ peki efendim der ve kalbin söylediğini yaptırır. Ne emrederseniz onu yaparım der. İşte kalbin bu karışık duygular, fikirler içinde doğru karar verebilmesi için kuvvetli, sağlam olması lazımdır. Allahü teâlâ insanın içine nefsi koymuş. 24 saat her nefes, her an, bütün ömür bu kâfir, hep Allahü teâlâya düşmanlık yapacaktır. Bunu böylece bilmek lazımdır. Bütün bu kötülüklerin aslı içimizdedir. Bunu böyle bilmek ve kabul etmek mecburiyetindeyiz.

Peki Allahü teâlâ niye nefsi yarattı, niye bu kadar kötü şeyi içimize soktu? Nefsin bu kadar kötülüğü yanında faydaları da vardır. Çünkü nefs olmazsa kimse iş yapamaz, çalışmaz, üremez, evden çıkmaz, hiçbir şeye karışmaz. Bütün bunların olması için nefs lazımdır. Mesela elektrik ne kadar faydalı, insanları imha eden silahları ateşleyen, geceleri fuhşu yaptıran, kötü yayınları yaptıran da bu. Su da çok faydalı, susuz hayat olmaz. Seller, boğulmalar, evleri yıkan harap eden de hep su...

İşte Allahü teâlâ içimize böyle bir nefsi koydu, ama bunun yanında insana her zaman doğruyu gösterecek, iyiyi-kötüyü, eğriyi-doğruyu tartacak bir miyar, ölçü aleti verdi. Bu da akıldır. Aklın vazifesi; içerden dışardan gelen karmakarışık şeylerin eğrisini doğrusunu kalbe bildirmek. Aklın da doğruyu bulabilmesi için, bu karışık şeylere dalmaması için, sağlam sıhhatli olması lazımdır. Akıl nasıl sıhhatli olur. Aklın sağlam olması ve doğru karar verebilmesi için ölümü ve ölümden sonrasını hiç unutmaması lazımdır. Eğer ölümü unutursa o zaman dünyaya göre hareket eder.
Halbuki ahiret sonsuzdur. İşte bu bozuk akla (ahireti, ölümü unutmuş, dünyaya dalmış akla) akl-ı meaş denir, bu yanılır. Ölümü unutmayan, ahirete göre karar veren akla, akl-ı muad denir. Akl-ı selim budur. Bunun için de doğru yazılmış ilmihâl kitaplarını çok okumalıdır.

Akıl kalbe doğrusu budur, böyle yap der. Evet hepimiz bunları, ilimleri biliyoruz, her şeyi öğrendik, ama netice olarak, bildiğimiz gibi olamıyoruz, bildiğimizi yapamıyoruz. Peki, çare nedir? Hikmet ehli zatlar buyurmuşlar ki, ihtiyarlık ve ölümden başka her şeyin çaresi vardır.

İmam-ı Rabbani hazretleri bunun çaresini, herkesin kolayca anlayacağı şekilde özetliyor:

(Kendine böyle bir arkadaş bul.) [Yani kurtulmuşlarla beraber ol]

Bu arkadaş zengin, mevki sahibi değil, çöpçü de olur. Bu, takva işi. Sen onu bul, bırakma yapış...

İnsanın nefsi, Allahü teâlânın rızası ile kendisi arasında en büyük duvardır. Bu duvarı delmek lazım. Bu duvar nedir? Bu duvar şöhrettir, Allah korusun. Bu duvar âmir olmaktır, emir vermek arzusudur. Tehlikeli. Bu duvar kibirdir, Allah korusun çok, çok tehlikeli... Çünkü Cenab-ı hak bir hadis-i kudside "Bütün günahların cezasını affederim, Azamet ve Kibriya bana mahsustur. Kim bunda bana ortak olmak isterse, hiç acımam, Cehenneme atarım" buyuruyor. Bütün günahlara Allahü teâlâ, sıfatları ile düşmandır. Kibirliye ise zatı düşmandır. Bu duvarların yıkılması için aletler farklıdır. Bunun ilacı ibadet değildir. Bunun ilacı, imam-ı Rabbani hazretleri gibi bir Allah dostunu sevmek, onunla beraber olmaktır. Onları seven, kitaplarını okuyup yollarında olan, onunla beraber olmuş demektir.

Kısa görüşlü ve ahireti, ölümü unutmuş, dünyaya dalmış bozuk akıl, yani akl-ı meaş sahibi bir kimse, ne kadar zekî olursa olsun, akl-ı muad sahibi bir kimseyi yönetemez.  Halbuki, akl-ı muad sahibi, keskin görüşlü ve akl-ı selim sahibi bir insan amiri ile ters düşmez ve onunla iyi geçinmek zorunda olduğunu iyi bilir. Ancak böyle bir durumda zekî aptallar akıllıları yönetebilirler.

Fakat bu, selim olan aklın başarısıdır.

Yılmaz Garip
Gazeteci-Yazar
yilmaz.garip@ipa.com.tr
Oyu Puanı: 25 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 5 (0 Kayıtlı Üye 5 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.34185 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu